Harry'nin Ağzından
Wickendale gardiyanlar, çalışanlar ve görevlilerle doluydu. Binadaki duvarların çatlaklarında gezen böcekler gibi, keskin koridorlar ve ürkütücü hollerde dolanıyorlardı. Eğer Rose ve ben "sadece koşarak kaçmaya" çalışsaydık, onların birine yakalanmamız tek olasılık gibi görünüyordu. Tabii ki de onları bir şekilde atlatma şansımız vardı, fakat oldukça küçüktü. Sadece yakalanmamak konusunda bir mucizeye sahip oldukları için hollerde koşan iki hasta gibi görünürdü. Ve bizim harcanacak bir mucizemiz yoktu.
Fakat bir hasta ve güvenlik neredeyse sorguya bile çekilmezdi. İşte bu yüzden, James'i öldürmem gerekiyordu. Sakinleştirici ilaçlarla onu uykuya yatırmak da bir çözümdü, fakat bu maddelerle dolu iğnelerim daha yeni bitmişti. Ve B planı; onu öldürmek ve kaçış olasılığımızı en yükseğe çıkarmaktı. Ya da en azından, onu öldürme isteğime bulduğum bahanelerin en iyisi buydu.
James bana doğru dönüp, savurduğum ilk yumruğa karşılık veremediğinde, derisinin altındaki kemikleri oynatırken acıyan eklemlerim hoşuma gitmişti. Çünkü başarım, bizi buradan kaçırmaya yöneltecekti. Çünkü onun her geriye savruluşu, buradan çıkışımıza bir adım daha yakındı.
Bunu kendime söyleyip duruyordum. Ya önümdeki adamı öldürürken biraz heyecan ve mutluluk hissediyorduysam? Bu rahatlatıcıydı çünkü intikam alacağım kişi dünyada gerçekten sevdiğim iki kişiyi de benden almış, dağıtmaya çalışmıştı. Hayatımla oynamıştı, ve şimdi buna bir son vermemin zamanıydı.
Fakat gene de, kendime verdiğim bütün bahanelerden sonra bile, bunların yeterli olmadığını biliyordum. Buradan kaçmaya çalışmak veya intikamın dışında, bir şey daha vardı.
James'in şu anki haline baktım, eliyle çenesini ovalarken. Beni karşısında dikilerek görünce, gözleri büyümüştü ve yüzünde şaşkınlık dolu bir ifade vardı.
"Ne-" diye başlıyordu ki yumruğum bu sefer tersi yönünde suratına geçti. Bu elimi doğrusu çok acıtmıştı, fakat James'in canının daha çok yandığını düşününce iyi hissettiriyordu. Kafası geriye doğru savruldu ve ağzından birkaç damla kan fışkırdı. Yeniden sendeledi, fakat hızlı düşünüyordu, elini beline takılmış silaha doğru götürdü. Fakat ben daha hızlıydım.
Silahı tam olarak çıkaramadan ayağımı uzattım ve bileğine tekme attığım. Silah bir sesle savrularak yere düştü. James guruldadı ve bileğini diğer eliyle tutarak acısını dindirmeye çalıştı. Fakat o bundan daha iyisini biliyordu, o yüzden bileğini hızlıca bırakarak iki elle savunmaya geçti; karşılık vermeye hazırdı. Ne yapmaya çalıştığımı biliyordu ve beni durdurmaya çalışacaktı. Fakat bende, onda olmayan bir şey vardı. Damarlarımda dolaşan taze adrenalin, ve zihnimi donduran kaçma isteğim vardı. İçimde sinir, ve bunu yapmamın nedeni vardı. Onun kendini savunması sadece kurtulmak istemesindendi. Ve bu onu kurtarmaya yetmeyecekti.
"Harry, dur," diye emretti, sert bir sesle. "Bunu yapmak istemezsin. Seni hücrene geri götürmeme izin ver."
Göğsümün derinliklerinden gelen kıkırtıya engel olamadım, ve sırıttım. Beni hücreme geri götürmek mi? O şaka mı yapıyordu?
Ve sonra, bir yumruk daha savurdum.
Bu sefer James bunu sorgulamadı veya şaşkın bir yüz ifadesi ile bakmadı. Bu sefer karşılık verdi, ve beni savunmasız yakaladı. Yumruğu bana bütün hızıyla geri geldi, kafamın yanına beni geriye savuracak kadar bir güçle vurmuştu. Yanağım yanıyordu. O bana vurmuş muydu? Çenemdeki acı bana vurduğunu gösterdi, ve bu sinirimi arttırmaktan başka bir şey yapmadı. Öfke derinlerimden gelerek, dışarı doğru vücudumu yakıyordu. Saniyeler önce patlamış bir volkan gibiydi. Benden aldığı bunca şeyden sonra, bana yaşattığı bunca şeyden, Emily'ye ve Rose'a yaşattığı bunca şeyden sonra, bana el kaldırabileceğini düşünüyordu. Yumruğumu sıktığımda çenem sıkılaştı, ve kaslarım gerildi. Yüzümü yere doğru çevirdim ve ağızmdaki kanı tükürdüm, fakat James'e geri dönebilmek için bunu hızlıca yaptım. Lanet olası James.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
psychotic | [türkçe]
Fanfiction"Onu meleklerimle dans ettiği için değil, isminin şeytanlarımı susturabildiği için sevdim." - Christopher Poindexter [original: weyhey_harry]