4.5

3.8K 342 113
                                    

Sadece siyah görebiliyordum. Küçük malzeme dolabında, hiç ışık yoktu. Sadece karanlık vardı. Havada inadına duruyor, beni yaz sıcağında üzerime sarılmış kalın bir battaniye gibi sıkıyordu. İçimde aradan sızıp benim olmayan temiz havadan biraz alma, ve Harry'yi arama isteği vardı. Fakat yapamazdım, çünkü nerede olabileceğini bilmiyordum. Burada kalıp ona güvenmek, yakalanıp bütün bunları mahvetmekten daha iyiydi.

Böylece oturdum ve bekledim. Bayılmış olan gardiyanın cebinden silahı kavrayıp bu lanet odaya geldiğimden beri saatler geçmiş gibi hissediyordum. O zamandan beri bezlerin ve süpürgelerin arkasında, en köşede, bu boğucu karanlıkta duruyordum.

Harry iyi miydi bilmiyordum, sadece gardiyanların onu buradan alıp sürüklemesini duymuştum. Şimdi nerede olduğunu bilmiyordum. Onun yanında kimin olduğunu veya buraya ne zaman geleceğini bilmiyordum. Onun az bir süre önce, kim olursa olsun, bir adam öldürmesi hakkında ne hissettiğimi bilmiyordum.

Fakat ona güvendiğimden emindim. Eğer o kaçacağımızı söylemişti ise, onun doğru olduğuna inanmalıydım. Çünkü daha önce ondaki tutku, zeka ve azme sahip olan kimse ile tanışmamıştım.

Fakat her şeye rağmen hala endişeleniyordum, ve kuşku sistemimde dolaşıyordu. Her küçük ses beni zıplatıyor, zaten köşede olan endişemi biraz daha itiyordu. Ellerim terlemiş, yapış yapış olmuştu, ve midem bulanıyordu. Her ne kadar umuduma sadık kalmak istesem de, bir yığındım. Her çarpıntı bir ölüm, ve her ayak sesi kalbimin yerinden çıkmasını sağlayacak bir tehditti. Eğer şu dakikada biri bu odayı kontrol etseydi, bu Mrs. Hellman'ın korkunç gazabına uğradıktan sonra hücreme geri dönmem demekti. Ve burada sıkışıp kalırdık. Lori ve Kelsey işlerini kaybederlerdi. Bu tam bir felaket olurdu.

Harry'nin vücuduna vuran sert bir ipin altında duruşu, elektriğin altında kıvranışı, O iyi mi? O güvende mi? O nerede? Kiminle? Ona ne yapıyorlar? Buraya nasıl gelecek? Ve ya eğer gelmezse? gibi sorular ile sürekli aklımda oynayıp durdu.

Onun buraya gelmesini ve buradan kaçmamızı sabırsızlıkla bekliyordum; özellikle de zihnimin rahatlamasını. Sonsuzmuş gibi görünen bir zaman süresinde bekledim, ve bekledim ama hiçbir şey değişmedi. Oda benim korkak nefesimden başka hiçbir şey ile dolu değidi.

Normalde birkaç saat olan, ama günlermiş gibi gelen sürenin sonunda, kapı kolunun döndüğünü duydum. Nefesimi tuttum, ve bunun Harry olduğunu umdum.

Kapı açıldı. Sadece birkaç saniyeliğine, Harry olduğunu umduğum kişinin içeri girebileceği kadar.

Adını söyleyip, rahatlıkla nefes vermek üzereydim. O buradaydı. Güvendeydi.

Fakat bunu yapmadan bir saniye önce kendimi durdurdum. Çünkü bu kişinin bedeni, sadece bir anlığına yanan kırmızı ışıkların altında görünürken, Harry'ninki değildi. İçime bir şey oturdu. Görebildiğim tek şey onun iri yarı, uzun olduğuydu. Kafasında kıvırcık buklelerden iz yoktu.

Nefesimi tuttum ve duvara iyice yaslandım, daha önceden aldığım tabancayı göğsüme yaklaştırıp sıkıca tuttum. Adı olmayan adam içeri girdi ve kapıyı kapattı. Oh, hayır. Oh, siktir.

Bu küçük yerde kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki, duyabildiğinden neredeyse emindim. Bu başka bir hastaydı, tek anlayabildiğim buydu. O da benim gibi gardiyanlardan saklanmak için buraya gelmişti. Hangi koğuştan olduğu, veya ne kadar tehlikeli olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Kapı arkasından iyice kapandığında karanlık geri döndü. Fakat bu sefer, dolabın içinde bir tek ben yoktum.

Beni fark etmemişti, henüz değil. Aklımdan tek geçenler, anca Harry'nin panik ve korku anlarında kullanabileceği birkaç küfürdü. Ağzımı kapayıp onun gitmesini ummaktan başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Onun, sanki koşmuş gibi hızlı nefes alışlarını duyabiliyordum. Bu iyi bir şeydi, çünkü benim yapabileceğim türden küçük sesleri bastırıyordu. Ve eğer duyup, odada bir kız daha olduğunu öğrenseydi belki bana zarar vermezdi. Belki sadece kaçmak istiyordu, birkaç dakika saklanacak bir yere ihtiyacı vardı, ve gidecekti.

psychotic | [türkçe]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin