Kelsey'in Ağzından
Buradaki birçok hasta ve çalışan, Harry'den şüpheleniyor gibi görünüyordu. Herkes onun etrafında her zaman gergindi, ve bunun iyi bir nedeni vardı. O bazı kötü şeyler yapmıştı. Yalan söylemiş, öldürmüş, çalmış, ve Tanrı'nın kurallarını çiğnemişti. Pekala, belki kadınların derisini o yüzmemişti, fakat bu onun tamamiyle masum olduğu anlamına gelmiyordu. Onunla geçirdiğim birçok verimsiz terapi seyansından sonra şunu anlamıştım; ona güvenmiyordum. Onun karışık aklındaki bir yer karanlıktı, ve bu onun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu sorgulamamama neden oluyordu. Fakat iyi bir insan olmak ile, Rose için iyi bir insan olmaya çalışmak farklı şeylerdi.
Ayrıca onun içinde saklanan şey mükemmel bir arzuydu. Bazen bir hataydı, ona öfke ve kin getiriyordu, fakat bazen iyiye kullanılıyordu, aynı Rose'u sevmek için kullanıldığındaki gibi. Bu nedenle, ve sadece bu nedenle, onların ikisine de yardım etmeye karar verdim. En iyi arkadaşımın buradan, uzun zamandır buraya ait olan bir adamla çıkmasına yardım edecektim; Harry'nin ona iyi bakacağı umuduna tutunarak.
"Kolay olmayacak," dedim.
"Hadi oradan," diye mırıldandı Harry, umutsuz bir kabullenme ile.
"Sizi hücrelerinizden çıkarmanın bir yolunu bulmamız gerek. Daha sonra gardiyanları atlatmanız, Koğuş C'den geçmeniz, ve tünelden dışarı çıkmanız gerekecek. Bu daha önce hiç denenmedi veya yapılmadı."
"Evet, fakat bu muhtemelen daha önce hiçkimsenin size sahip olmaması yüzündendi, öyle değil mi?" diye sordu Rose. "Demek istediğim, daha önce kaçmaya çalışanların hiçbiri hastalardan veya çalışanlardan yardım almamışlardı."
"Doğru," diyerek katıldım.
Ben devam edemeden önce, Lori söze atıldı. "Size malzemeler ve anahtarlar getirebiliriz."
Rose'un gözleri parladı. "Ve elektriği kesebilirsiniz."
"Ve bize silah getirebilirsiniz," dedi Harry.
Lori ve benim yapılacaklar listemize eklenen her yeni şey, omuzlarıma yüklenen yeni bir yüktü. Bir şekilde, yakalanmadan veya kovulmadan, Rose ve Harry'ye gerekli olan malzemeleri taşımam gerekiyordu ki, bu üzerime büyük bir basınç uyguluyordu. Demek istediğim, şu planladığımız küçük görüşme seyansı bile oldukça riskliydi. Mrs. Hellman'ın yokluğuna kalmış olmasaydık, buluşmamızın tek bir olanağı bile yoktu. Onun bilgisi altında, Lori, Rose, Harry ve benim buluşma olasılığımız sıfırdı. Fakat görünüşe göre şeytanın bile hasta olduğu günler vardı.
Ve o olmadığına göre, buradaydık işte. Rose'un kısa bir süre içinde ameliyathaneye girmesine imkan yoktu, fakat onu operasyona alacaklarının sadece düşüncesi bile Harry'yi delirtmeye yetiyordu. Yaklaşık 20'nci kez buradan nasıl çıkacaklarını sorduğunda, onların ikisini de buraya toplamayı başardık.
"Defteri veya onun gibi herhangi bir şeyi olan var mı?" diye sordu Rose.
Masamın etrafında dolaşarak, arkadaki bir çekmecesini açtım. Bir kağıt destesi ile bir kalem çıkardım. Rose'a uzattığımda, bana teşekkür ederek kalemi açtı.
"Pekala, öncelikle bir plana ihtiyacımız var," diye mırıldandı kendi kendine, kağıda bir şeyler karalarken, önüne düşen bir parça saçı kulağının arkasına sıkıştırarak. Gözlerim Harry'ye kaydı. Rose'u müthiş bir dikkatle izliyor, gözlerini bir saniye olsun ayırmıyordu. Ve daha sonra bütün bu farklılıklarımız yanında, Harry ile benim aslında bir ortak yönümüzün olduğunu anladım. İkimiz de Rose burada kalırsa ona olacakları bilyor, ve olacaklardan korkuyorduk. İkimiz de sevdiğimiz ve umursadığımız bir kişiyi buradan çıkarmanın paniği içinde yaşıyorduk. Her ne kadar Harry'nin paniği benimkinden daha fazla olsa bile, ikimiz de bunu hissediyorduk. Küçük buluşmamız sırasında birbirimize verdiğimiz endişeli bakışlar ve yaşadığımız kısa bakışmalarla bunu belli ediyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
psychotic | [türkçe]
Fanfiction"Onu meleklerimle dans ettiği için değil, isminin şeytanlarımı susturabildiği için sevdim." - Christopher Poindexter [original: weyhey_harry]