3.3

7.1K 441 110
                                    

Norman'ın geri geldiğinin ve neler yapabileceğinin bilincindeydim. Ayrıca, Harry ve benim buradan çıkmak zorunda olduğumuzun da bilincindeydim. Bize sunulan bir parça umut ışığının her an parçalara ayrılabileceği oldukça netti. Fakat bu talepler bir gecede susturulamazdı. Mükemmel bir dünyada, birkaç gün içinde plan yaparak bir çıkış yolu bulabilirdik. Fakat mükemmel dünyanın var olmadığını uzun zaman önce anlamıştım. Ne kadar sert çalıştığımız veya beynimizin bir şeyler bulmak için nasıl dayandığı önemli değildi, bunu o kadar kısa bir sürede yapmak imkansızdı. Enstitünün duvarları sadece deliliğin değil, büyük kaçış planı taslağının da bariyerlerini oluşturuyordu. Kaçış ve . . . gizliliğin. Harry ve benim gizliliğimizin. Çünkü yanağa kondurulan birkaç öpücük, ve Lori'nin odasında birkaç dakikalığına buluşan dudaklar, yeterli değildi.

Harry'nin muhteşem omuzları, güçlü göğsü, geniş sırtı, yumuşak teni ve dolu dudakları hakkındaki kirli düşüncelerimi bir kenara savurarak, koridorun sonuna yakın olan Kelsey'in ofisine baktım. Özel gardiyanım Kevin, sağ tarafımda durarak "katil bir deli" tanımına uyacak bir şey yapmadığımdan emin olmaya çalışıyordu. Bu her hafta yapılan gereksiz terapi seyanslarında aklımda tek bir amaç vardı. Pekala belki de gerekliydi, fakat konuşmamız gereken farklı şeyler vardı.

Yürürken, normalde fark etmediğim şeyler fark etmiştim. Şaşırtıcı bir biçimde normal davranan bir hasta, oldukça yakın olan pasaklı bir gardiyan tarafından sıkıca tutulmuştu. Adamın sesi yüksekti, ve kızı sertçe hücresine itti. Bu güçlü itişle beraber vücudu yere hızla yapıştığında, neredeyse acıdan ağlıyordu. Adam özür bile dilemedi, sadece kapıyı sürükleyerek kapadı ve uzaklaştı. Ve her ne kadar gardiyanların yumuşak davranmasını beklemesemde, daha önce böyle bir şeye rastlamadığımı fark ettim. Bir hasta olmadan önce çoğunlukla direk Lori'nin odasına doğru yürüdüğümden, enstitüye göz gezdirebilecek sadece birkaç dakika bulabilmiştim. Fakat onların içinde olduğumda, birçok çalışanın gereksiz yere fazlasıyla kaba olup onlara insandan çok hayvanmış gibi davrandığını fark etmiştim. Gardiyanım şimdilik beni incitmemiş olan Kevin olduğu için oldukça şanslıydım. Pekala, şimdilik.

Kevin kapının dışında, bizi duyamayacak bir pozisyona geçtiğinde Kelsey'in ofisine girdim. "Kelsey, bu lanet olası yerden nasıl çıkacağız? Bütün çıkışlar nerede? Sende enstitünün bir haritası var mı?"

"Merhaba Kelsey, bugün nasılsın? İyi, sorduğun için teşekkür ederim," diye alay etti.

Ona kötü bir bakış attım. "Benim nasıl olduğumu sormaya ne dersin Kelsey? Oh, ben sadece müthiş hissediyorum, deli katiller için yapılmış bir enstitüde olmayı çok seviyorum, bir ara denemelisin. Bu çok hoş."

"Sadece dalga geçiyorum," dedi Kelsey. "Gel, otur."     

İç çektim ve sahte bir gülümseme fırlattım, daha sonra da emirlerine boyun eğerek bir yere oturdum.

"Ne istiyorsun? Bir harita mı?"

"Evet. Sende bir tane var mı?" diye sordum. Eğer buradan çıkacaktıysak, nereden çıkacağımızı belirlemek iyi bir başlangıç olacaktı.

"Belki de," diye yanıtladı. İfadesi umut dolu görünüyordu. "Sana bir tane getirmeye çalışabilirim. Sanrım en azından binanın bir planı vardır."

"Teşekkürler," dedim, bunu ne kadar içten söylediğimi anlamasını umarak.

"Elbette. Fakat haftaya yeniden beni görmeye gelene kadar onu sana veremeyeceğim."

İç çektim. "Onu bana daha erken verebilmenin bir yolu var mı?" diye sordum, olabildiğince kibar olmaya çalışarak. Fakat sadece yardım etmeyi kabul etmekle bile oldukça büyük bir iyilik yapmış olduğundan, sorduğumda kötü hissettim. Oldukça sabırsızdım.

psychotic | [türkçe]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin