0.7

20.7K 894 194
                                        

Harry'nin Ağzından

Geri dönmek ne kadarda büyük bir rahatlıktı. Evim, güzel evim; öyle değil mi? Bu kusmuk ve ayak kokusu karışımı kokuyu solumak, tozlu ve sert yataklarda rahat etmeye çalışmak, ve demirler arasına kapatılıp bütün gün yapacak hiçbirşey bulamamak. Bunu seviyordum.

Beton zemine bastığımda, ayağım çıtırdamıştı. Derin bir iç çekerek, sert yatağa doğru yöneldim. Yemin ederim ki, kesinlikle normal bir insan bile buraya kapatılsaydı kısa bir sürede oldukça sinirli ve kötü bir hale gelirdi.

Burada kesinlikle gerçek tedavi yöntemleri uygulanmıyordu. İğrenç yemekler vardı, ve bolca şiddet içeren yöntemlerle hastalara eziyet ediyorlardı. Demek istediğim; Wickendale'in kötü bir yer olacağını biliyordum, fakat bu düşüncelerimin daha da ötesindeydi. Gün içinde kendimi öldürmek istemediğim tek zaman, Rose ile geçirdiğim zamanlarımdı. O, burada normal şeyler hakkında konuşabileceğim, ve deli olmayan tek kişiydi.

Şu James denen adamla konuşmaya çalışmıştım, fakat benim etrafımda oldukça gergin ve sinirli görünüyordu. Ayrıca benden biraz korkuyormuş gibi davranıp, bana gerçekten sorunlu biriymişim gibi davranıyordu. Cümlelerini kısa tutuyordu ve çoğu cümlesinde sadece bir kelime vardı.

Rose'dan inkar edilemez bir şekilde hoşlanıyordum. Benden korkmuyordu ve korksa bile, bunu hiç belli etmiyordu. Kesinlikle rahatsız ediciydi, fakat bende öyleydim. Ve en önemlisi, bana bir psikopat oyuncaktan çok, bir insan gibi davranıyordu.

Zaten çoğumuz, daha çok "üstün" ve "aklı başında" terimlerine yaklaşmaya çalışıyordu. Fakat bundan gerçekten çok farklıydık, hemde çok. Benim düşüncem, herkesin deli olduğundan yanaydı. Hepimizin aklında karanlık, ve şeytani bir yer vardı. Fakat bazıları bu yerle biraz fazla ilgilenip, bunu ileri götürüyorlardı.

Birkaç ayak sesinin koridorda yankılanması ile, bütün bu yaptığım felsefeleri kafamdan savurdum. Öncelikle bunun hakkında önemli bir şey düşünmedim; çünkü gün içinde burada yürüyen bir sürü görevli, hasta ve ziyretçi olurdu. Fakat sonradan duyduğum konuşmalar, beni konuyla ilgilenmeye çekmişti.

"Mrs. Hellman'a söylemeli miyiz?" Bu korku dolu bir fısıltıydı. Sanırım, bir kadındı.

"Hayır. Ya da en azından, bunu ben yapmayacağım." Başka bir kadın.

"Rosemary bunu birine söylemeliyiz! Belki güvenliklerden birine?"

"Ne istiyorsan onu yap Helen, ben bu işin içine girmeyeceğim. Gördüğümüz o şey, kesinlikle korkunçtu. Bunun hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum, bu işin içine kesinlikle girmeyeceğim. Ben sadece, her ne gördüysem onu unutmak istiyorum." Neredeyse, titrediğini görebiliyordum.

Kim olduğunu bilmediğim bu kadını görebilmek için, odamın demirlerine iyice yaklaştım, ve onları kavradım. Sesler artık daha yakından geliyordu.

"Ayrıca, oraya inmemiz kesinlikle yasaktı. Bu başımıza büyük dertler açabilir." Rosemary'nin sesini duydum. Artık iyice yakınımdan geliyordu.

"Bu kadar! Kimseye söyleyemeyiz," dedi Helen.

"Yeter artık, kes şunu!" Rosemary'nin sesi oldukça sertti. "Eninde sonunda, onları biri bulacaktır."

Bunları dediği anda, iki kadın da demirlerimin önünden hızlıca geçip gittiler. Benim yönüme bakmadıklarından, ikisininde yüzünü görememiştim.

Onların ne hakkında konuştuklarını merak etmekten kendimi alamıyordum, doğrusu. Burada, Wickendale'de bir şeyler dönüyordu ve ben bunu başından beri biliyordum. Kötü birşeyler. Sadece henüz, ne olduğunu çözememiştim. Ve şimdi de bu iki görevlinin, enstitüdeki bir şeylerden acayip derecede korkmuş olduklarını görmüştüm. Bu, şüphelerimi daha da arttırmıştı. Ayrıca bu, şu günlerde meşgul olabileceğim başka hiçbirşey yoktu. Bu nedenle kendime bunun hakkında soru sormaktan başka bir şey yapamıyordum.

psychotic | [türkçe]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin