Harry'nin Ağzından
Kurabiye pişirmek. James geri dönmüştü ve Rose'u her an alabilirdi, Wickendale'de gizli beyin testleri yürütülüyordu, ve bizim kesinlikle bir kaçış planına ihtiyacımız vardı; fakat yaptığımız tek şey, bu lanet olası kurabiyeleri pişirmekti. Böyle şeyler artık beni hasta ediyordu; terapiye gitmek, grup seansları yapmak, ve en sevmediğim, yemek pişirmek. Bunu yapanlar sanki en garip hayatlara normallik aşılama çalışıp, çaresiz kişileri inatla tedavi etmek ister gibiydi. Fakat işe yaramayacağı, her yönden belliydi.
Ayrıca neredeyse yarımıza kelepçe takılmıştı, bu nedenle ne yaparsak yapalım o kadar iyi olamıyordu. Hatta bazı hastalar, fırının yanına bile yaklaşamıyordu. Fakat tanrıya şükür, bu her zaman yemek pişirmek değildi. Bazen boyama yapmak, sanatsal etkinlere katılmak, ve bununla eşit derecede aptal şeylerdi. Ben ise, birkaç kişi ile beraber bu etkinliklere genellikle katılmıyordum. Daha çok kenarda oturacak bir yer bulup sigara içiyor, ve yaptıkları şeyleri bitmelerini bekliyordum.
Ve bu sefer de aynen öyle yaptım. Elimde çoktan yaktığım sigara ile beraber "mutfaktan" plastik bir sandalye alarak, köşeye çektim ve oturdum. Nikotini akciğerlerime doldurup yeniden dışarıya çıkarırken, havaya duman halkaları bıraktım. Odada 40 yaşlarında koyu renkli saçları olan bir görevli duruyor, ve gardiyanlar her an içeri girebilecekmiş gibi görünürken hastalara yardım ediyordu. Şu an sadece o, hastalar ve ben vardık. Arada sırada konuşmaları yakalıyordum, bazı kelimeleri duyarak ne hakkında konuştuklarını anlayabiliyordum. Bütün deliler arasında bu konuşmaların hiçbirine katılmamıştım, fakat doğrusunu söylemek gerekirse onları dinlemeyi ilginç buluyordum. İnsanların neler dediklerini duyup, onları anlamaya çalışmayı. Sanki söyledikleri, hayatları hakkında ipucu verebilecekmiş gibi. İsminin Jane olduğunu sandığım gri gözleri, ve saman rengi saçları olan kadın gibi. Benden çok çok daha yaşlıydı, muhtemelen 30'larının sonlarındaydı.
Konuştuğu zaman, sesi kısıktı. Bir hasta yada çalışan yüksek sesle birşey söylerse veya keskin bir hareket yaparsa, hemen oradan uzaklaşırdı. Ya da onlara uyanık ve dikkatli gözlerle bakardı. Sadece endişeli ve zorla konuşması bile, bir çok şeyi açıklayabilirdi. Tehlikeli değildi, aksine tam tersiydi. O, korkmuştu. İncilmiş olmalıydı, yani buraya gelmeden önce oldukça fazla incilmiş olmalıydı. Hiç bitmeyen bir endişesi, korkusu vardı. Fakat eğer Wickendale'e gelecek duruma gelmişse, muhtemelen o da onu inciten kişinin canını yakmış olmalıydı. Eğer buradaydıysa, delice bir şey yapmış olmalıydı. Ya da en azından, konuşurken titreyen sesinden anladığım buydu.
Fakat gerçekten deliliği ne tanımlayabilirdi? İnsanların beyni mi, yoksa onları yargılayan insanların beyni mi? Çünkü hepimiz, bazen kim olduğumuz önemli olmadan deliye döneriz. Hepimizin bazen fazlasıyla bildiği, ya da az bir biçimde bile bilmediği şeyler vardır. Bilinmedik korkunç bir yer olabilir fakat bilinen, ondan daha da korkunç olabilir.
Ve bu bir psikopatı tanımlardı, en azından bana göre. Az bilenler. Duyguları karışmıştı, ve düşünceleri mücadele veriyordu. Kaybolmuşlardı, hala oldukça kötü şeyleri ayırt edebilseler de kaybolmuşlardı. Cinayetlerinin arkasında nedenler veya duygular yoktu, sadece onlara güç veren bir hayalet vardı. Doğruyla yanlışı ayırt edebilseler bile, nasıl hareket etmeleri gerektiğini anlayamıyorlardı. Onlar psikopatlardı çünkü nedeni olmadan suçlu, ve açıklanamadan nefret dolu olabiliyorlardı.
Fakat başka bir son daha vardı. Fazla bilenler. Onların etraftakilerden fazlasıyla haberleri vardı; neredeyse her şeyden. Onlar her şeyim zihinlerine girmesine izin veriyorlardı ve bu onları bazen canlı canlı yiyordu, fakat aynı zamanda yardım da edebiliyordu. Hissetmiyorlardı veya empati kurmuyorlardı, fakat dinliyorlardı. Başkalarının hissettiklerine nasıl davranmaları gerektiğini biliyorlardı. Yalan söylüyor, bunları düzenliyorlardı, ve hiçkimsenin onların ne yaptığını anlayamayacağı bir seviyeye ulaşıyorlardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
psychotic | [türkçe]
Fanfiction"Onu meleklerimle dans ettiği için değil, isminin şeytanlarımı susturabildiği için sevdim." - Christopher Poindexter [original: weyhey_harry]