Harry'nin Ağzından
Zihinsel olarak zorlu bir geçirdiğim bir haftanın ardından, daha önce ortaya koyduğum gibi lanet olası zihnimi kaybetmediğimi fark etmiştim. Sadece kötü anılar girdabında, veya bulanık gerçeklerde kafam karışmıştı. Aklımı kaybettiğimi sandığımda, aslında onun içinde çoktan kaybolmuştum bile. Fakat zamanla çamur temizlenmiş, ve bu dağınıklık ortaya çıkmıştı. Rose'a ve onun mavi, iğrenç üniformasına baktığım her saniye, aklımda yeni bir anı canlanıyordu. Örneğin dudaklarına baktığımda, arkadaki karanlık hücremde onları öptüğümü hatırlamıştım; sadece ikimiz varken. Onun iğrenç mavi giysisine baktığımda, bu bana daha önce giydiği daha da kötü bir tanesini hatırlatmıştı; vücuduna uymayan, kısa kollu, kirlenmiş, beyaz bir elbiseyi. Ayrıca yakasının geniş, ve eteğinin ise kısa olduğundan onun üzerinde o kadar da berbat durmadığını da hatırlıyordum. Gözlerine bakıp, kelimelerimin onu nasıl etkilediğini seyretmeyi hatırlıyordum. Onları şaşırmış, korkmuş, endişelenmiş, sevgi dolmuş ve daha bir çok şekilde gördüğümü hatırlıyordum.
Onun anıları geldiği anda kafamda onun hakkındaki başka anılar, ve onlarla ilgili de başka anılar beliriyordu. Sonunda, neredeyse normal bir dereceye geçiş yapmıştım. Neredeyse. Fakat orada, hala bir şey vardı. Zihnimin arkalarında bir şey hala düşüncelerimi kemiriyor, duygu ve tepkilerimi etkiliyordu. Elektroşokun düşüncesiyle ise her sinir ve her kas birden geriliyordu. Bir hız-trenine binmeden önce olduğu gibi küçük bir endişe dalgasıydı, fakat bu sefer biraz daha farklı duygularla. Bu sefer hissettiğim heyecandan çok, uğursuzluktu.
Fakat bu önemli değildi, çünkü bu şeytani cezalandırmanın yan etkileri olacağını biliyordum. Ve bu zamansız gelen değişik endişe dalgalarına katlanabilirdim, çünkü en azından hatırlıyordum. Rose'u ve ne olduğumuzu hatırlıyordum, onunla olduğumda hissettiğim her şeyi. Ayrıca James'i ve ona olan kinimi de hatırlıyordum. Onun canavar annesinden ise bahsetmeyecektim bile. Kendi ailemin görüntüleri de zihnimden geçiyordu, her ne kadar unutulmuş olarak kalsalar daha iyi olacakmış gibiydiyse de.
Bütün bunların parçaları birbirine yapışmaya başlıyor, ve ben yapbozumu tamamlıyordum. Fakat birkaç parça hala eksik duruyordu; bazı bilinmedik dürtüler gibi. Ve kabuslar. Kabuslar en kötüleriydi. En kötü korkularımın, ve dehşetin bir silüeti gibiydiler. Fakat bu kabusların içinde korkunun ne olduğunu bile bilmiyordum. Anılarım bu sisli hayallerimde en güçlü şeylerdi, ve neyin beni avladığını bilmemek bunu daha da korkunç bir hale getiriyordu.
Fakat kabuslarım net bir hale gelince, bu daha da kötü oluyordu. Düşünmekten, hatta adını söylemekten bile nefret ettiğim şeyler görüyordum. Bu nedenle hayal kurmak yerine bir sigara almayı tercih ettim, ve onu dudaklarımın arasına sıkıştırdım. Oh evet, bu iyi hissettiriyordu. Bu lanet şeylerden kurtulmam gerektiğini biliyordum. Fakat bugün değil. Bugün bu, çok rahat hissettiriyordu.
Yaylı yatağımın üstüne oturarak başımı duvara yasladım, ve dizlerimi kendime doğru çekerek göğsüme dayadım. Bir duman dalgası kaybolmadan önce havada berbat, beyaz bir şekil bırakmıştı. Ve o gittiğinde geriye kalan tek şeyler siyah duvarlar, ve onların arasında dolaşan kabuslarımdı.
Rose'un Ağzından
Bu yanlız yerde sahip olduğum tek insan yavaş yavaş kendine dönmeye başlıyordu. Gülüşü yeniden göz kamaştırıcı bir hale, ve donuk gözleri eski parlaklığına ulaşıyordu. Harry, yeniden Harry olmaya çok yakındı. Tabii ki de hala sorularını kaşlarından da anlaşılacak bir şekilde karışıklıkla soruyordu, fakat cümleleri akıcıydı. Yeniden o tanıdık, derin sesiyle konuşuyordu ve çoktan birkaç alaylı an oluşturmuştu bile.
En başlarda şaşkınlık komforun yerini almıştı, ve rahatlığımın tamamının onun kendisi olmadığını öğrenmiştim. Fakat her oynadığımız kutu oyununda, ona her gösterdiğim kart oyununda, her beyin aktivitesi yaptığında, her şey ona daha net görünüyor gibiydi. Konuştuğumuz her seferde, cümlelerindeki anlamsızlık ve saçmalık yok oluyordu. Ve bunu çok çabuk yapmıştı, beni şaşırtmakta üstüne yoktu. Ve bunları geri kazanmasıyla, ben de onun varlığı ile yeniden komforlu hissetmiştim. Harry iyileşiyordu, ve Mrs. Hellman'ın "bizi dağıtma" planı işe yaramamış gibi görünüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
psychotic | [türkçe]
Fanfiction"Onu meleklerimle dans ettiği için değil, isminin şeytanlarımı susturabildiği için sevdim." - Christopher Poindexter [original: weyhey_harry]