2.2

13K 662 77
                                    

Wickendale Zihinsel Hastanesi'nde tam 4 ay ve 26 gün geçirmiştim. Haftanın beş günü, her zaman sekiz saat çalışıyordum. Yani toplamda 760 saat. Her ne kadar çok uzun ve öldürücü olsa bile, Wickendale'de geçirdiğim bu zaman bana daha önce asla hissetmediğim bir şeyi hissettirmeyi başarmıştı. Ve bunu hissedeceğimi hiç düşünmemiştim; özellikle de bir hastaya karşı. Bunu beğensem de, beğenmesem de aramızda bir bağ vardı ve ben bunu görmezden gelemezdim. Eğer bu yeri bıraksaydım, onu da geride bıraktığım için kendimi asla affetmezdim. Ayrıca ondan ayrıldığım için midem parçalara bölünürdü. Bu nedenle o benle gelebilecek durumda olana kadar burada kalmalıydım.

Ama Wickendale'deki bu saatler boyunca sadece Harry'yi tanımakla yetinmemiş, ayrıca bazı şeyler de öğrenmiştim. Bunlardan bazıları fazla önem taşımıyordu; kesikleri düzgünce nasıl temizleyebileceğim ve yaralara nasıl davranacağım gibi. Bazı şeyler ise bu kadar önemsiz değildi; bir seri katilden nasıl kaçabileceğim gibi. Fakat bunların içinde öğrendiğim en önemli şeylerden biri James'in katil olduğuydu. Ayrıca Mrs. Hellman'ın onun annesi olduğunu, ve Cynthia'nın kayıp olduğunu öğrenmiştim.

Bunları kabullenmek zorunda kalmış, ve bütün bu korkunç şeylerle beraber kaybolmuş parçaları da içime atmıştım. Fakat bilinen, benim korktuğum şey değildi. Bu, bir süre kabullenebileceğimiz fakat aynı zamanda inkar edebileceğimiz bir şeydi. Bizi korkutan şey bilinmeyendi; sonu gelmeyen ihtimaller. Şu anda James'in nerede olduğu, ve neden saklandığı gibi. Birkaç gündür işe gelmemişti ve ben onun neyi amaçladığını bilmiyordum. Ayrıca hala Cynthia'ya ne olduğunu bilmiyordum, olduğu yerde gizemini koruyordu. Norman'ın yavaşça komadan çıkıp ameliyathanenin arkasında tedavi gördüğünü bilmiyordum. Buranın bir parçası olan diğer doktorları ve hemşireleri bilmiyordum. Harry ve Kelsey dışında kime güvenebileceğimi bilmiyordum.

Ve en önemlisi, Harry'yi buradan çıkarmaya nasıl başlayabileceğimi bile bilmiyordum. Bütün bunlar, beni korkutan şeylerdi. Fakat bugün bilinmediği ortaya çıkaracak, ve sorularımı yanıtlayacaktım. Burada oturup yapmadığı şeyler yüzünden Harry'yi acı çekerken izlemekten, ve çaresiz olmaktan bıkmıştım. Yani bugün benim sonunda cevaplarımı alacağım gündü. Dün akşam iyi uyumaya dikkat etmiştim, böylece dikkatli olarak olabildiğince fazla cevap alabilecektim. Çünkü genellikle burada önemli şeyler gerçekleşiyor, ben ise bunların her birini uyuşukluğum ve oyalanmalarım yüzünden kaçırıyordum. Oyalanmaktan kastım ise, Harry ile geçirdiğim zamandı.

Mrs. Hellman'ın emirlerine göre ondan uzak durmalıydım; bu nedenle bugün bu pek problem olmayacak, fakat aynı zamanda da en büyük problemim olacaktı.

Thomas'ı görmemle zihnimde Cynthia Porter'ın görüntüsü canlanmıştı, bu nedenle Harry ile ilgili düşüncelerimi bir kenara savurdum. Hasta yatakları, ilaçlar ve bunun gibi tıbbi şeylerin bulunduğu odaların önündeki geniş koridorda yürüyordu.

Vardiyam birkaç dakika sonra başlamayacağı için onunla konuşmaya karar verdim. Şu Cynthia olayında yakaladığım en iyi şey oydu; garip kayboluşundan önce onu ameliyathaneye götürmüştü. Normalde insanlarla dost canlısı olmayan bir tavırla konuşmaktan nefret ederdim, fakat Thomas şu an bir istisnaydı. "Merhaba Thomas," dedim, ve dikkatini çekmek için ona doğru birkaç adım attım. O ise cevap vermedi; yürümeye devam etti.

"Thomas," diye seslendim, bu kez daha sert bir biçimde. "Ne var?" diye yanıtladı, benden bile kaba bir tavırla.

"Um . . . birkaç saniye konuşabilir miyiz? Sana bir şey sormam gerekiyor."

Bana küçük, sinir bozucu bir çocukmuşum gibi baktıktan sonra iç çekti. "Sorun nedir?"

Bu kelimeleri nasıl birleştirebileceğimi bilmiyordum, bu nedenle aklıma gelen ilk şeyi söyledim. "Cynthia'ya ne oldu?"

psychotic | [türkçe]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin