2.1

12.8K 664 68
                                        

Karanlık çizgiler gözlerimin altındaki yerini bulmuş, uzun saçlarım dağınık bir şekilde omuzlarımın üzerine düşmüşlerdi. Dudaklarım, ellerimin titreme hızına uyuyorlardı. Göz yaşlarım pembe yanaklarımda duruyordu. Yüzümdeki bütün bu çizgiler, korku ve endişenin simgesiydi. Bakışlarımı aynadan başka bir yöne doğru çevirdiğimde sonunda birkaç göz yaşı daha yanaklarımdan süzüldü. Çalışan ve misafir banyoları da enstitünün diğer topluluk kısımları gibi bakımlıydı. Dış görünüşü yüzünden buradaki hastalara iyi bakıldığı izlenimi verme konusunda iyi bir iş çıkarmışlardı. Fakat bu kapalı kapıların ardında korku ve dehşet, onları görebilecek kadar cesur olanlar için açığa vurulurdu.

Ve istesem de, istemesem de Wickendale hakkındaki gerçeği görmüştüm. Bu yerin herhangi birine ne yapabileceğini, ve Harry'ye ne yaptığını görmüştüm. Mrs. Hellman onun çıplak derisini kırbaçlamış, ve James en değer verdiği iki insanı ondan almıştı. Belki de o anda polise gitmeliydim, böylece şimdi hak etmeyen birisinin acı çekmesindense o iki hain yargılanıyor olurdu. Sanırım bu konuda biraz isteksizdim, çünkü korkuyordum. James'in polise gittiğimi öğrenip beni öldürmek için daha etkili yönler bulmasından korkuyordum. Benden çabucak kurtulurdu, böylece daha fazla konuşamazdım. Fakat artık bunların hiçbirini umursamıyordum. Böyle yaparak izlerini temizlemesi için ona zaman tanımaktansa, içeri girmesini tercih ederdim.

Yarın. Yarın işten sonra polise gidecektim; çünkü şimdilik hiçbir yere gidecek gücüm yoktu. Ve Mrs. Hellman'a gelirsek, onun hakkında ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Eğer James'in cinayetlerinden birine karıştıysa, o da suç ortağı demekti. Fakat eğer değildiyse, gene de onun içeriye girmesini istiyordum. Bu, birçok enstitüde de kullanılan kırbaçlama yöntemini kullanması yüzünden değildi. Bunu Harry üzerinde uygulaması yüzündendi. Çünkü nasıl olduysa eğer, onun Harry'nin masumluğundan haberdar olduğunu biliyordum. O her zaman çok dikkatliydi, ve en küçük ayrıntıyı bile atlıyormuş gibi görünmüyordu. Ama aynı zamanda fazlasıyla kötüydü de; aynı oğlu gibi. Kendi olmayan kişilere, yani kısacası herkese her zaman üstünlük taslıyordu. Aynı buzlu mavi gözleri gibi, kendisi de soğuktu.

Ve şimdi Harry, o ve Rosemary ile beraber işkence çekilmeye bırakılmıştı. Her ne kadar düşüncelerimi bir sonraki adımda ne yapabileceğim konusuna sürüklemeye çalışsam bile, onun kanlı sırtı ve boğuk çığlıkları aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Ve bu sadece ona yapılan şeylerin ilkiydi. Onun bütün suçu üzerine almasına asla izin vermemeliydim. Akıllı olarak kendimi onu öpmekten alıkoyup, belki de her şeyi mahfetmemeliydim. Fakat bunu yapmıştım, ve şimdi tekrar tekrar kırbaçlanırken yaraları daha da büyüyordu. Sadece düşüncesi bile beni midemden bıçaklamaya yetiyordu.

Bütün bunların ağırlığı ile en yakın kabine doğru koşarak tuvalete kustum. Birkaç hafta önce kendimi aynı pozisyonda bulduğumu hatırlayabiliyordum. Ugh, burada çalışmak beni mahfediyordu, bunu biliyordum. Buradan çıkmam gerekiyordu. Fakat önce Harry'yi çıkartmam gerekiyordu. Onu serbest bırakmayıp, burada çürümesine izin verirsem bu kesinlikle haksızlık olurdu. Onun hikayesini bilen, ve Wickendale'de buna tek inanabilecek kişi bendim.

Çömelmiş pozisyonumu bozarak ayağa kalktım ve kabinden çıkarak üniformamı düzelttim. Şimdi küçük çöküşümü yaşamış olduğumdan, bir sonraki adımda ne yapacağımı düşünebilirdim. Mrs. Hellman'ın odadından atıldığımda çoktan içeri girmeyi denemiştim, fakat başarılı olamayacağımı anlayınca pes etmiştim. İkinci seçenek ise genellikle olduğu gibi Lori'nin ofisine gitmekti; sanki hiçbirşey olmamış gibi. Yani sanırım, şu anda yapabileceğim tek şey buydu. Ağzımı yıkayıp, yüzüme su çarptıktan sonra saçlarımı at kuyruğu yaptım ve banyodan ayrıldım.

Hemşirenin ofisine yürüyüşüm çok yavaş geçmişti, sanki ağırlaştırılmış bir moda alınmış gibi. Ve bu süre beni düşüncelerimle baş başa bırakmıştı. Tabii ki de, çoğunlukla Harry'yi düşünmüştüm. Sadece iyi olduğunu umuyordum. Suçu üzerine alınması kesinlikle fazlasıyla koruyucu ve tatlıydı. Fakat gene de, hepsi benim suçumdu. Daha dikkatli olmalıydım. Fakat olmamıştım, ve şimdi buradaydım. Ayaklarımı beton zemine sürtüp, hiçbir şey yapamayacağım halde Harry'nin kırbaçlanmasını düşünürken.

psychotic | [türkçe]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin