4.7

4.3K 337 192
                                    

Korku. İçinde çürüyecekmiş gibi hissettiren bu duvarların içinde yaşadığım süre içinde, bu terime oldukça alışmıştım. Bu korkuyu çoğunlukla Harry yüzünden duyuyordum. Ona ne yaptıklarından, onun geçmişte ne yaptığından, onu nerede tuttuklarından, onu nasıl cezalandırdıklarından ve davranışlarının nasıl sonuçlanacağından korkuyordum. Fakat şimdi hissettiğim korku, Harry ile ilgili değildi.

Şimdi kalbim, zihni boşaltıp, kemiklere işleyen bir korkuyla çarpıyordu. Garip bir gıdıklanma hissi ile boynumun arkasındaki saçlar dikildi ve midem ağırlaştı. Şimdi karşılaştığımız düşman benim adımı söylüyor, ve benim adımlarımı takip ediyordu. Bu sefer arkamda kimin fısıldadığını duymak için her şey çok karanlıktı.

"Rose," diye seslendi başka bir fısıltı, fakat bu sefer ses Harry'ye aitti. Dikkatliydi, sanki fazla ses çıkarırsa arkamızdaki kişi atağa geçecekmiş gibi konuşuyordu. "Olabilecek bütün hızınla sürün ve sakın arkana bakma."

Onun emirlerini takip etmekten memnundum. Ellerimi pisliğin içine soktum ve ayaklarımı yere doğru bastırdım. Vücudumu, gerçek anlamda hayatım pahasına, ileri doğru zorlayarak ittim. Kanımda içimi kaynatan bir endişe belirse de, daha hızlı emeklemekten başka bir şey yapamadım.

Harry de, aynı benim gibi, hareketlerini hızlandırdı. "Devam et Rose," dedi, sesi emeklemeğe verdiğimiz bütün çabanın üstünde endişeli ve panik içindeydi. Onu daha önce hiç görmediğim bir şekilde korkmuş ve sarsılmış gibi görünüyordu. Öyleydi ki kendime onun da korkuyu hissedebileceğini hatırlatmam gerekti.

Ve onun korku içinde olduğunu bilmek hissettiklerimi daha da kötüye çeviriyordu. Fakat kadın, yani kadın olduğunu düşündüğüm kişi, varlığını bildirmekten başka bir işaret vermemişti. Ama orada olduğu apaçık ortadaydı. Eğer durup dinleseydim, sürtünme sesini duyacağım kesindi. Fakat kaçma isteğimle süründüğüm yerden bir şey duyulmuyordu. Böylece bir anlığına, Wickendale'in koridorlarında hayal ettiğim sesler gibi bunu da uydurup uydurmadığımı anlamaya çalıştım.

Fakat hayır, bu gerçekti. Harry de bunu biliyordu, ve sadece duyduklarımı değil korkumu da paylaşıyordu. Ya Harry ve ben delirip onu uydurmuştuk, ya da bizi gerçekten takip ediyordu. Hangi fikrin daha korkunç olduğuna karar vermek zordu. Fakat bunu düşünmeye zaman yoktu, sadece sürünmek vardı, kalbim deli gibi çarpıp, kalbim adrenalin pompalarken, hayatımda hiç etmediğim kadar hızlı hareket etmem gerekiyordu. Kendimi vahşi bir varlık gibi hissediyordum, ilerlemek için tüneldeki çamuru adeta pençeliyordum. Şu anki tek komforum, her ne kadar şu an komforun lafı edilemeyecek olsaydı bile, Harry'nin önümde sürünüşünden çıkan sesti.

Bunun güvencesiyle bile, kalbimden elektrikmişcesine damarlarıma giden enişeyi yitiremiyordum. Kadının beni bileğimden tuttuğunu, ellerinin sadece santimetreler ötede olduğunu hayal edebiliyordum, hatta hissedebiliyordum.

Kalbimin tam bir milyon atışı, oldukça ağır nefesler, ve kaslarımın saatler boyunca yanışı sonunda, bir sona ulaşmıştık. Harry hareket etmeyi durdurmuştu. Ben de onun arkasında durmuştum. Sessizlik çöktüğü anda, kadının aslında düşündüğüm kadar da yakın olmadığını anladım. Fakat tünelin gerilerinden gelen garip sürtünme sesi durmamıştı; bizi takip etmeyi sürdürüyordu.

"O da neydi?" diye sordu Harry, bir yol bulmak için duvarları ellerken.

"Ben-," diye söze başladım, fakat devam etmeden önce derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim. "Ben, bilmiyorum."

"Siktir," dedi. "Sana yaklaşmasına izin verme; dışarı çıkacağız ve koşacağız."

Kafam garip seslerin ve fısıltıların geldiği yöne doğru çevrikken başımı salladım. Kadınla aramızda onu uzak tutacak hiçbir engel yoktu. Hiçbir şey. Kalbim korku ve panikle vahşice atıyordu ve kafam geldiğimiz yönden başka bir yere çevrilmiyordu. Karanlıkta pek de mümkün olmayarak kadının izlerini ararken Harry'ye iyice yaklaştım. Bu o an başka hiçbir şeyi düşünmenize engel olan, ve her sesi cildinizi kesen bir jilete dönüştüren bir korkuydu. Bu, olay gerçekleşene kadar bütün dikkatinizi oraya toplayan bir korkuydu. Ve henüz gerçekleşmemişti.

psychotic | [türkçe]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin