Herkese yeniden merhaba canlarım.
Sizi direk bölüme bırakıyorum.
Oy ve yorum yapmayı sakın unutmayın!
Sizi seviyorum.
🥀
Karanlık bir depodaydım. Ellerim ve ayaklarım bir sandalyeye bağlıyken deponun her bir köşesinde dizilen adamları seçtim. Tepemde cızırdayarak yanıp senen lamba içimde ki korkunun yansıması gibiydi.
O ışık her yandığında içim acıyor her kapandığında yüreğimde bir korku meydana geliyordu.
Ensemde dehşet bir acı varken öne eğilen başımı kaldırmak öylesine zordu ki parmak uçlarıma kadar uyuştuğumu hissediyordum. Bana her ne verdilerse etkisi geçmemiş olmalıydı.
"Uyandı." Dedi yabancı bir erkek sesi. "Haber verin." Birkaç adım sesi duydum ve daha sonra bir kapı gıcırdayarak açıldı ve gürültüyle kapandığında içeride hala adım sesleri vardı.
"İzgi Kara Alacahan." Dedi yine o yabancı erkek sesi. Başımı ağır ağır kaldırdığımda bir çift yeşil gözle karşı karşıya geldim. Sağ yanağında derin bir bıçak yarası vardı. Üç numaraya vurulmuş saçları, kemikli ve korkutucu çehresi irkilmeme sebep oldu. Bakışlarında nefreti, düşmanlığı görmeyi bekledim ama gözlerinde bunlardan hiçbiri yoktu. "Sonunda seninle tanışabilmek büyük bir şeref."
"Sen kimsin?" Diye sordum. Sesim kuru ve tahriş olmuş gibi boğuk çıkıyordu.
"Adımı duymuşsundur ama şahsi olarak tanışma şerefine nail olamamıştım sizinle." Dedi tok bir sesle. "Ama eşiniz," dedi nefretle. "Lider beni iyi tanır."
"Serenat yapma bana!" Dedim öfkeyle. Zihnimdeki bulanıklığın yavaş yavaş dağıldığını fark ettim. "Sana bir soru sordum. Şimdi boş konuşmak yerine soruma cevap ver."
Alayla güldü. Hatta o kadar çok güldü ki kahkahası kulaklarımda iğrenç bir hal aldı. "Rey de la muerte." Dedi bir anda İspanyolca konuşarak. Türkçeye nazaran ana dili gibi konuşuyor ve İspanyolca konuşurken sesi daha kalın çıkıyordu.
Kaşlarım çatıldı. Zihnimde buna benzer bir şey aradım ama öylesine silikti ki her şey kısa bir an kendi içimde bu lakabı daha önce nerede duyduğumu sorguladım ve hatırladığımda ona bakakaldım.
"Sen..." dedim hayretle.
Karşımda duran bu adam İspanya'nın kralıydı. Ölümün kralıydı. Canilikleriyle, acımasızlığıyla, merhametsizliğiyle bilinirdi.
Tıpkı Keskin gibi.
Bir zamanlar aynı yolda yürüdüğü ve yollarını ayırdığı dostu gibi.
"Bu ne hadsizlik!" Dedim öfkeyle. Bakışlarım etraftaki adamda gezindi. "Sizin karşınızda bir Alacahan var! Meclisin bir diğer Lideri var! Derhal çözün beni!"
"Senin de karşında bir Kral var İz." dedi.
"Sen İspanya'nın kralı olabilirsin Hector." Dedim nefretle. "Ama unuttuğun şey Keskinin bütün dünyanın hatta senin bile üstünde bir gücü sahip olduğu." Alayla güldüm. "Karşında Kralın karısı dururken bile hala onu taklit etmekten utanmıyor musun?" Bakışları kısıldı.
"Sen İspanya'ya istediğin kadar hüküm edebilirsin," dedim rahatça sandalyeye yaslanarak. "Ama Keskin bütün dünyaya hüküm ederken yanında esamen bile okunamaz." Dişlerini birbirine bastırdığında öfkeyle soludu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARDIÇ +18 (DÜZENLENDİ!)
Mystery / ThrillerKana bulanmış hatıralar, kanadı kırık kuşlar, üzeri yalanlarla süslenmiş sırlar, kalbi hasta kadınlar ve kırık pusulalar. "Sen benim pusulamsın İzgi. Ben seni kaybedersem yolumu kaybederim." ... Heyecanla gülümsediğinde sandalyeden atladı ve bana do...