Keyifli okumalar.Çocukken kafamı yastığa koyduğum her an hayallerim bir bir canlanırdı zihnimde. Büyüdükçe her hayalin gerçekleşmediğini her yolun bir çıkmazı olmadığında anlamıştım.
Yastığa izini bırakan göz yaşlarım, zihnimde yaşattıklarım, yaşadıklarım, bir pamuk ipliğine bağlıydı ve o ip kopalı, asılı kaldığı boşluktan yere çakılalı çok olmuştu.
Zihnimde kendi içimde kendimle bitmeyen bir kavgam vardı.
Eksikliğimin, yarım kalmışlığımın, öksüzlüğümün, annesizliğimin kavgasıydı.
Bir kız çocuğunun henüz altı yaşındayken en büyük hayalinin annesinin yanında olmasını istemesi haksızlıktı.
Hayata gözlerini yeni açmışken, kimsesiz, annesiz kalmak haksızlıktı.
O yaşımda olduğum gibi bu yaşımda da annemi diliyordum. Hep onu dileyecektim.
Olsun.
Bana yol gösterecek bir annem yoktu ama Şebnem vardı.
O da annemdi.
Hepte olacaktı.
Zihnimde geçmişten, çok eskiden gelen tanıdık bir sima belirdi.
Uzun saçlarımın uçları iri dalgalar halinde sırtımı dökülüyordu. Ağlamaktan şişmiş ve kızarmış olan yeşil gözlerim anlımda ki yaraya üfleyen ve pansuman yapan kadının, annemin üzerindeydi.
"Çok canın yandı mı?" Diye sordu. Sesi endişeli çıkıyordu.
"Hayır." Dedim. "Acımıyor."
"Acıdığını biliyorum, canın yandığını biliyorum." Dedi. Tentürdiyota bağırdığı pamuğu anlımda ki yaraya sürdüğünde acıyla inledim. Yaşlar gözlerimden bir bir aktı.
"Canını mı yaktım?" Dedi endişeyle.
Karnı burnundaydı ve benimle uğraşıyordu.
"Çok mu bastırdım?" Mavileri iri iri açılmış korkuyla bana bakıyordu.
"Yandı yandı." Dedim ağlamalarımın arasından. "Yaktı çok." Küçük ellerim kaşınan gözlerimi ovuşturdu. Sıcak nefesiyle sızlayan yarama üfledi.
"Özür dilerim bebeğim," dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Canını yakmak istememiştim."
"Geçti ki," dedim gülümseyerek. "Sen öpünce geçiyor ki hemen."
Yara bandını anlımda yapıştırırken gülümsedi.
"Babam çok kızar mı?" Sakar birisi olduğum için çoğu kez kendimi yaralıyordum.
"Kızmaz," dedi hızla. "Baban seni çok seviyor hem kıyamaz ki o sana." Burnunu burnuma sürttüğünde kıkırdadım.
"Ya sen?" Diye sordum merakla. "Sen peki? Sen de seviyor musun beni?" Bu soru sekiz yaşında bir kız çocuğunun sorması gereken bir soru değildi.
"Çok seviyorum," dedi Şebnem dolu dolu. Yanaklarıma sulu sulu öpücükler kondurdu.
"Gerçekten mi?" Diye sordum kocaman açılmış gözlerimle.
"Gerçekten," dedi gülümserken. "Çoook ama çok seviyorum. Böyle kocaman." Dedi benim ona yaptığım gibi kollarını açarak. "Hem ben nasıl sevmem seni? Kızımsın sen benim."
İçim kıpır kıpır olurken kollarımı ona doladım. "Annem," dedim. Saçlarımda ki parmakları duraksadı. "Annemsin sen de benim."
Açık pencereden içeriye sızan soğuk tenimi ürpertti. Yağmurun huzur veren sesi kulaklarıma dolduğunda, karanlıkta belli belirsiz bir silüet seçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARDIÇ +18 (DÜZENLENDİ!)
Gizem / GerilimKana bulanmış hatıralar, kanadı kırık kuşlar, üzeri yalanlarla süslenmiş sırlar, kalbi hasta kadınlar ve kırık pusulalar. "Sen benim pusulamsın İzgi. Ben seni kaybedersem yolumu kaybederim." ... Heyecanla gülümsediğinde sandalyeden atladı ve bana do...