39. Bölüm

7.1K 642 264
                                    


Keyifli okumalar dilerim.

Oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.






Zamanın aleyhime işlediği günlerdeydim. Kendi içimdeki savaşı aklımın kazandığı o gündeydim.

Ölümün pençesinde, bir kız çocuğun cansız bedeninin üzerine bırakmıştım yara bere içinde olan ruhumu.

Göğüsümde bin yangının izi. Avucumda hayal kırıklığımın, göğüsümde acımın, ruhumda yarım kalmışlığın izi.

Şah damarımda bir nefes bana ölecekmişim gibi hissettiriyor.

İşte bu yüzden kızgınım herkese. Çok kırgınım çünkü bir gün olsun yaşamak istemedim. Ölümün kıyısındaydım hayatımın her evresinde. Şiddetli dalgaların estiği o kıyıdan beni çekip almak yerine fırtına kurban ettiler. Su ruhumu alıp götürdü. Kalan bedenimde yaralar içindeydi.

Ama biliyorum. Öylece durup sadece yaralarıma bakamam. Çünkü benim ne yaşadığım değil ne söylediğim önemli biliyorum.

Tekerlekli sandalyenin üstündeydim. Keskin odada uyuyordu ve biraz hastanenin içinde dolaşmak için İdil'den yardım almış koridora çıkmıştım.

Hastanenin koridorunda tur atarken bir baba kız çarptı gözüme. Sanırım beş altı yaşlarında bir kız çocuğuydu. Altın sarısı saçları düzenli bir şekilde topluydu. Yeşil gözleri yaşlarla doluydu çünkü az önce koridorda babasının peşinden koştururken yere düşmüştü.

Onu görmek Asya'yı hatırlamama sebep oldu. O kadar uzun zamandır haberim yoktu ki ondan. O kadar uzun zaman olmuştu ki onu görmeyeli, hatırladıkça içime oturan yumru boğazımı düğüm düğüm ediyordu.

"Aman da aman," dedim. Asya'nın gözleri hızla beni bulduğunda parıl parıl parladı. "Kimler varmış burada kimler?"

Salıncaktan hızla atlarken koşarak bana doğru gelmiş, "Abla!" Diye çığlık çığlığa bağırarak boynuma atlamasıyla kahkaham bahçede yankılanmıştı.

"Oh!" Dedim onu öpücüklere boğarken kokusunu doya doya içime çektim. "Mis kokulum benim." Bir kez daha öptüm ipek saçlarından.

Kollarını sıkı sıkıya boynuma dolamışken hiç bırakmak istemiyor gibiydi.

"Abla çok özledim," dedi naif sesiyle. "Çok özledim! Çok özledim!" Dedi heyecanla.

Geri çekildiğimde küçük yüzünü avuçlarım arasına aldım ve her iki yanağından da öptüm. "Bende bebeğim." Dedim. Tekrar tekrar yanaklarından öperken, "Bal mı var bu yanaklarda? Hı? Bal mı var?" Diyordum. O ise kıkırdayarak kaçmaya çalışıyordu ama nafileydi.

Kızının düştüğünü, canının yandığını ve gözlerinin yaşlarla dolu olduğunu gören babası tebessüm etti.

"Kızım." Dedi adam.

Öyle bir kızım dedi ki burnumun direği sızladı.

Kendi başına kalkmasındansa iki koca adımda yanına vardı. Önünde diz çökerken küçük ellerini kavradı kocaman elleri. "Ben tutuyorum seni düşürmem. Tutun sen bana." Dediğinde boğazım düğüm düğüm oldu.

Hatırladığım bir video vardı. Babamın küçüklüğümle doldurduğu kasetlerden birisi zihnimde yer edindi. İlk adımlarımı ona doğru attığımda düşeceğimi anlamış daha ben yere kapaklanmadan beni tutmuştu. "Tuttum seni." Diyen sesi sızdı zihnime. Kolumu içime çekmiş doya doya öpmüştü. "Bir daha da hiç bırakmam."

ARDIÇ  +18  (DÜZENLENDİ!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin