32.Bölüm

8.6K 682 158
                                    

MERHABA!

Aslında bölümü dün atmıştım ama açamayan ve giremeyenler olmuş. Teknik bir sıkıntı yaşadığım için wattpade giriş yapamıyordum. Yaptığımdaysa bölümleri düzenleyemiyorum ama sonunda başarabildim.

Sizi bölüme bırakmadan önce birkaç şey söylemek istiyorum. Wattpadw giremeyenler içim watsapta bir kanal açtım. Buraya attıktan bir kaç gün sonra bölümü orada da yayınlıyorum bilginize. Kitabın Instagram hesabından ya da bana özelden, Instagramdan ulaşarak kanalın linkine ulaşabilirsiniz.

Sizleri seviyorum. Kendinize iyi bakın.

Keyifli okumalar.

Kana bulanmış hatıralar, kanadı kırık kuşlar, üzeri yalanlarla süslenmiş sırlar, kalbi hasta kadınlar ve kırık pusulalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kana bulanmış hatıralar, kanadı kırık kuşlar, üzeri yalanlarla süslenmiş sırlar, kalbi hasta kadınlar ve kırık pusulalar.


(Karakterlerin hiçbiri belirlediğim karakterler değiller. 300K'ya özel yapılan bir afiş gibi düşünün. Henüz hiçbir karakterim için kesin bir model kararına varmadım.)

İçimize oturan cümleler olurdu. Kafamızda sevdiklerimizin bıraktığı ve sürekli dönüp duran kelimeler. Zihniniz bir dehliz kadar sakin be sessiz ama aynı zamanda bir vaveylanın çığlığını taşırdı içinde.

Sessiz ve çaresiz bir vaveyla. Kimsenin duymadığı, duyanların kulaklarını kapattığı ve görmezden geldiği.

Ruhumda yaşamın yorgunluğu vardı. Ruhumda kimsesizliğin, öksüzlüğün yarası vardı.

Belki sonsuz bir uyku, ruhumdaki acıyı unutmanın en kolay yoluydu.

"Nerde benim aslanım? Uyuyor mu?" Dün gece evden ayrılan ve sabaha karşı gelen Drewe çevirdim bakışlarımı. Saçları dağılmış, gözleri uykusuzluktan kızarmıştı.

"Operasyonu kabul ettiğimi bildirdin mi?" Diye sordum merakla. Gözleriyle beni onayladığında, "Bir sorun çıkmadı değil mi?" Diye sordum bu sefer.

Bedeninin bütün ağırlığını kanepeye bırakırken sırtımı tezgaha yasladım. "Yok," dedi başını koltuğa yaslarken. "Oğlum nerde?" Diye sordu tekrar.

"Uyuyor." Dedim düz bir sesle.

"Baba!" Neşeli bir çığlık sesi kulaklarıma ulaştığında dudaklarıma huzur dolu bir tebessüm yerleşti. Bakışlarım omzumun üzerinden onları bulduğunda Rowan resmen uçarak Drewin üzerine atladığında, Drewin dudaklarından gür bir kahkaha kaçtı.

Üzerinde gezegenlerin olduğu lacivert pijaması üzerine yapışmıştı. Terlemiş olmalıydı. Anlına dökülen kahverengi saçlarını babasından almıştı. Çoğunlukla babasına benziyordu ama gök gözlerini annesinden almıştı.

Drew bazen, Rowanı izlerken dalıp giderdi.

Onlar eğlenirken ben ikimize sert bir kahve yaptım. Rowan ve Drewde mutfağa gelirken, Drew, Rowanı sandalyesine oturttu. Beni fark etmesiyle küçük ellerini havaya kaldırarak bana doğru uzattı. Ne yapacağını bildiğim için gülümsedim. Yüzümü küçük avuçlarının arasına alırken masum gözleri önce yüzümü inceledi. Ellerinin baskısını yanaklarımda hissederken dudaklarının baskısını da yanaklarımda hissettim.

ARDIÇ  +18  (DÜZENLENDİ!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin