İnsanlar gider
ama
terk edişleri
kalır daimaBir kitabın sayfalarını karıştırdığım zamanlarda, okuduğum satırlarda duraksamama sebep olan sözlerden sadece bir tanesiydi.
Keskin Ardıç Alacahan, şirkette, kendi odasında evraklarla boğuşurken aklı bir türlü bir hafta önce hakısızlık ettiği ve yüzünü bile göremediği kadındaydı. En son onu dün gece görmüştü. O kırgın bakan çam yeşili gözleri bir türlü aklından çıkmıyordu.
Garip bir şekilde evde ki varlığına da alışmıştı. Sofrada yemek yerken, bahçede oturup kitap okurken veya sadece öylece manzarayı izlerken, Sergenle uğraşırken, yatağında uyurken, ona sığınırken ki halleri gözünün önündeydi ama son bir haftadır o kadının alıştığı varlığı, evinde yoktu ve bu durum canını sıkıyordu.
Hatasının farkındaydı. Pişmandı da ama geç kaldığının da farkındaydı. Ne yapacağını bilmiyordu.
Bildiği tek şey yıllardır hayalini kurduğu ve en sonunda kavuştuğu şeyi, sevdiği kadını kaybetmek istemediğiydi.
Sekiz sene.
Dile kolay sekiz sene, yaşamasıya onsuz azap veren sekiz sene.Evde, babaannesi zaten gelinimi getirmeden bu eve gelmeyeceksin diyerek onu kovmuştu. Hoş o eve gitmek gibi bir gayesi de yoktu. Her köşesine sinmişti sanki ruhu üç hafta da, ve o eve her gittiğinde gözleri artık o kadının varlığını aramak istemiyordu. Alışmak istemiyordu.
Aklını başından alan çam yeşili gözleri vardı.
Gözleri istemsizce yıllardır masasında duran fotoğrafına kaydı. Bembeyaz yüzü aydınlık içindeydi. Gözleri her şeye inat parıl parlıyordu. Dolgun dudaklarında aklını başımdan alan bir gülümseme vardı. Gece saçlarından kopan birkaç tel yüzüne yapışmıştı.
O gülümsediğinde içindeki kasvetli umutsuzluklara yerin aydınlığa bırakıyor varlığından bir haber olduğu kalbinin yaşadığını hissediyordu.
O gülümsüyordu ve Keskin yaşamanın ne demek olduğunu onun gülümsemesiyle tadıyordu.
Gülümsemesi, ona kendini evinde gibi hissettiriyordu.
Sekiz senedir değişmeyen tek şey buydu.
Bir kere görmüştü. İçinde uyanan o garip his onu her gördüğünde katlanarak artmıştı.
Geçer diye beklemişti uzun süre.
Geçmemişti.
Keskin Ardıç Alacahan, bu hayatta hiç kimseye yenik düşmemişti. Ama bir çift çam yeşili onu yenik düşürmüştü.
Göğüs kafesini sıkıştıran bir nefesle dolduru ciğerlerini.
Acaba şu an ne yapıyordu? Diye düşünmeden edemedi.
Sıkıntılı bir nefes koyverdiğinde bir türlü odaklanamadığı evraklardan çekti bakışlarını. Ağrıyan başını geriye attı ve gözlerini kapattı.
Kapatır kapatmaz zihninde beliren bir çift çam yeşili göz, öfkeyle solumasına ve gözlerini yeniden açmasına sebep oldu.
Sakinleştirici ama çıldırtırcı bir etkisi vardı üzerinde.
"Gelmişini geçmişini sikeyim böyle işin!" Diye homurdandı. Açılan kapıyla birlikte arkadaşı Sarp ve Douglas içeriye girdi.
"Hayırdır kardeşim?" Diye alay etti Sarp. "Karadeniz'de gemilerin mi battı?" Gülerek karşısında ki koltuğa oturduğunda Douglasta yanında yer almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARDIÇ +18 (DÜZENLENDİ!)
Misterio / SuspensoKana bulanmış hatıralar, kanadı kırık kuşlar, üzeri yalanlarla süslenmiş sırlar, kalbi hasta kadınlar ve kırık pusulalar. "Sen benim pusulamsın İzgi. Ben seni kaybedersem yolumu kaybederim." ... Heyecanla gülümsediğinde sandalyeden atladı ve bana do...