KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM.⚓️
Narkozsuz atılan dikişlerin sızısı sol göğüsümde kendine yer bulmuştu. Yeşil harelerime yerleşen kimsesizliğin kırkınlığı sol göğüsümde, sol avucumda, sol yanımda ve ruhumda kendine yer edinmişti.
Sanki bir ameliyat masasındaydım. Kalbimi yerimden söküp atmama sebep olan acıyı bir doktorun neşteriyle delik deşik ettiğini hissediyordum. Yoksa nefesimi kesen, gözlerimin dolmasına sebep olan ve genzime kadar ulaşan ama bir türlü atamadığım çığlıklarımın başka bir sebebi olamazdı.
Nikah salonundan çıktıktan sonra Keskinin arkadaşlarının zoruyla boğazda bir restoranda bir şeyler yemeye gelmiştik. Gerçi bazıları içiyordu da.
Bende içerdim. Arada ya da eskiden. Kendimi güvende hissettiğim yerde, bende içerdim.
Zaten bazı şeyler hep eskide kalırdı.
Eski alışkanlıklar, eski dostluklar, eskimiş ama hatıraların olduğu sayfalar, satırlar, eski bir anısı olan fotoğraflar ve eski yaşanmışlıklar.Üzerimdeki beyaz elbise üşümeme sebep olsada dışarıdan katı ve sert bir şekilde durduğum için kimse üşüdüğümü anlamadı. Karşımda, Sergen, Egemen ve gülerek kendi aralarında bir şeyler konuşan Simay ve Aylin vardı. Onlar Mecliste de sürekli iç içe oldukları için birbirlerini yadırgamadılar. Benin aksime. Douglas ve Sarpta yuvarlak masanın etrafına sandalyeye çekerek oturmuşlardı ve onlarla da yüz yüze bakarken Keskinle yan yana oturuyordum ve Keskinin hemen yanında da arkadaşları Hakan, Selim ve Meyra vardı.
"Eee İz?" Bakışlarını daldığım pencereden çekip bana seslenen Hakan çevirdim. Sarı saçları loş ışığın altında güneş gibi parlarken açık kahve gözleri benim üzerimdeydi. "Kendinden bahsetsen biraz."
Ruhsuz gözlerle Hakana bakarken, "Kendimden bahsetmemi istiyorsun yoksa hakkımda merak ettiğin şeyleri öğrenmek için mi sordun bu soruyu?" Diye sordum. Selim ellerini havaya kaldırdı ve gülerek sandalyesinin arkasına yaslandı.
"Sen yanmışsın kardeşim." Dedi alayla gülerek.
Meyra, Selime doğru eğildiğinde, "Dikkat et bende yakmayayım seni." Dedi kolunu dürterek.
"Vallahi ben bu herif evde kalır sanıyordum." Dedi Selim,alayla.. "Otuzuna dayandın nerdeyse, yeni mi geldi lan aklına evlenmek."
Yana doğru dönerken, "He bir de yaşlı birisiyle mi evlendirdiler beni?" Dedim alayla. Keskin kaşlarını çatarak bana baktı. "Ne?" Dedim. "Dayamışsın otuzuna merdiveni, bir de genç birisiyle evlenmişsin utanmadan." Dedim ortamı yumuşatmak için.
"Aramızda sadece iki yaş var." Dedi dik dik bana bakarak.
"Bu senin otuzuna merdiven dayandığın gerçeğini değiştirmiyor ama." Dedim imayla.
"Saçma sapan konuşma," diye homurdandı ağzının içinde. Dudaklarım konuşmak için aralanmıştı ki mekanın içinde bir şarkı sesi yükseldi.
"Aaa," dedi Meyra bize dönerek. "Dans etsenize hadi. Hali hazırda müzikte var."
Oturduğum yerde kıpırdanırken, "Gerek var mı ki?" Diye sordum.
"Ya zaten düğün yapmadınız yenge." Dedi Sergen araya girerek. "En azından beraber bir dans edin. Evlendiniz ya bugün! Niye dul kalmış kadınlar gibi kös kös oturup duruyorsun?!" Dediğinde diğerleri gülerken ona cins cins baktım.
Bu çocuk gerçekten gerizekalıydı.
"Ne gerek var Allah aşkına?" Dedim kaçmak için çırpınırken. "Oturuyoruz işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARDIÇ +18 (DÜZENLENDİ!)
Mistério / SuspenseKana bulanmış hatıralar, kanadı kırık kuşlar, üzeri yalanlarla süslenmiş sırlar, kalbi hasta kadınlar ve kırık pusulalar. "Sen benim pusulamsın İzgi. Ben seni kaybedersem yolumu kaybederim." ... Heyecanla gülümsediğinde sandalyeden atladı ve bana do...