Mahenver, has odada oğlunun yanındaydı. Birkaç gün içerisinde tüm saray tek tek soruşturulmuş ve aranmıştı. İnci Hatunun koyduğu kaftanlar bulunmuş ve Zekiye Hatun'a gösterilmişti. Zavallı hatunun tek savunması kaftanı günler önce temizlenmesi için çamaşırhaneye vermiş olmasıydı. Mahenver, İsmihan ile konuştuklarını Mustafa'ya anlatmıştı zaten Leylifer'i aklamak için fırsat arayan hünkar direkt olarak bilgiyi kabullenmişti.
"En doğrusunu yaptın, emin ol."
Mustafa'nın verdiği karar doğrultusunda Zekiye Hatun'un sürgününe hükmedilmiş, Leylifer Sultan'nın aklandığını söylemişti. Şehzade Süleyman validesine verilmişti.
Mahenver harem işlerini bahane ederek has odadan çıkmış ve dairesine geçmişti. "Selimiye Kalfa, haremde en güvendiğin hatunu çağır."
"Emredersiniz Valide Sultanım." Kalfa daireden çıktıktan sonra eş zamanlı olarak Mihrişah Sultan girmişti. "Valide'm."
"Kızım, hosgeldin geç şöyle." Mihrişah sedire geçmiş beyzadesini Mahenverin kucağına vermişti. "Gülçiçek, aşcıbaşına söyle öğle yemeğinde yahni yapsın. Kızımla birlikte yiyeceğiz."
"Emredersiniz Valide Sultanım."
"Nasılsın Mihrişah?"
"İyi diyelim iyi olsun."
"Bayadır gelmiyorsun, bir sıkıntı yok inşallah?" Mahenver mavi gözleri şüpheyle kızına bakarken Mihrişah kıkırdamıştı. "İlahi Validem, bir şey yok."
"Eğer paşa ile bir sorun varsa hemen söyle."
"Validem gerçekten iyiyiz, sadece son zamanlarda bir sefer meselesidir Topkapı'dan çıkmaz oldu."
"Hah şöyle, ben konuşurum Paşayla evli barklı adam ne edecek kaç gündür sarayda." Mahenver, beyzadeyi hatuna verdikten sonra tekrar Mihrişah'a odaklanmıştı.
"Devlet meselesi aileden önce gelir validem."
"Elbet öyledir lakin unutmaki devletin kendisi sensin." Mihrişah hiçbir zaman kendisini ön planda tutmamakta kararlıydı, her zaman öyle olmuştu. Ona göre devlet meselesi kendinden ve hislerinden daha mühimdi ama Mahenver'in dediği de doğruydu. O devletti.
...
İsmihan Sultan Has Bahçede yazın yavaştan bitmesine işaret olan meyve ağaçlarının son birkaç meyvesini yiyordu. Yalnız başına olduğundan sessizce ayak seslerini dinliyordu. Yaklaşık üç metre arkasından gelen iki nedimesi bile sessizdi. Kendisi bu güzel havada ağaçların altında gezmekten fazlaca hoşnuttu.
Ağaçların arasından çıkmış saraya giden uzun patika yola girmişti. O sırada tam karşıdan gelen Leon ile duraksamış ve adımlarını yavaşlatmıştı. Paşa'nın fazlaca dikkati dağınık olsada karşısındaki Sultanı direkt fark etmişti. "İsmihan Sultan'ım, hayırlı günler."
"Hayırlı günler, Leon." Genç paşa, Hanım sultanın yanından geçiyorken İsmihan Leon'un hayli solgun ve bitkin olduğunu görmüştü. Tam yanındayken tekrar ona doğru konuşmuştu. "Oldukça bitkin görünüyorsunuz, inşallah ciddi bir durum değildir?" Sesine gelen istemsiz merak ve ilgiyi gizleyememişti.
"Hasta değilim sadece bir kırgınlık var, yakında geçecektir." Leon ile aralarındaki sadece bir metre bile İsmihan Sultan için fazlaca yakın gelmişti. Zaten Allah vergisi boyundan dolayı paşa ile aralarında iki karıştan az -25 cm civarı- mesafe vardı. "Geçmiş olsun." Leonun başını sallamasıyla bir nevi vedalaşmışlardı. İsmihan kendi yolunda saraya dönerken Leon da ahıra gitmişti.
...
Mihrişah, İsmihan ve diğer sultanları ziyaret etmek için daireden gitmişti. Selimiye Kalfa'da emir üzerine haremdeki güvenilir cariyeyi Valide Sultan'ın huzuruna getirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarayın Yansıması ||
Tiểu thuyết Lịch sửSarayın Yansıması 2 Kan kokuyordu koridorlar, iktidar uğruna öldürülen bedenlerle dolup taşmıştı harem. Hünkar ölmüş taht savaşı yavaştan kendini hissettiriyordu.Ölüm gitgide yaklaşıyor, Sultanlar arasında güç hırsı katlanıyordu. O zaman tekrardan ...