1.3

7.7K 764 228
                                    

instagram: avcismy

Odanın içinde sağır edici bir ses yankılanınca yataktan sıçrayarak kalktım. Duvarın içinde konumlanmış cam ekrandan yüzüme doğru su yeşili bir ışık parlıyordu. Gözlerimi belli belirsiz aralayıp nerede olduğumu idrak etmeye çalıştım. Zihnimin puslanan idrakını kazanabilmek için rüyalar âleminden sıyrılıp gerçek dünyaya hızlı bir geçiş yaşadım. Gözlerimi ovarak birkaç kez gözlerimi kırptım. Sonunda ışığa alışan gözlerim ekrana yeniden döndü. Bir kelebeğin hatları geometrik şekillerle çizilmiş altına ise Z ve T harfleri konumlandırılmıştı. Tanıdık şekli görünce gülümsedim. Bu Zübde-i Tin'in sembolüydü.

Yatağımda gerinerek kemiklerimin çıkardığı sesi dinledim. Ardından yorganı üzerimden itekleyip doğruldum ve ayaklarımı yataktan aşağıya doğru sallandırdım. Odama şöyle bir göz gezdirip gülümsedim. Zemin ve tavan beyaz seramiklerle kaplanmış, duvarlar ise kömür karası taşlarla döşeliydi. Duvarın içinden mavi ışık geçen bir hat çekilmişti. Odanın içinden antik dönemin tarzını anımsatan kolonlar geçiyordu, tek farkı daha sade şekillere sahip olmasıydı.

Dün olanlar yeni yeni zihnime doğru hücuma geçti. Meydana tek başıma kalana kadar beklemiş sonunda bana ayrılan odaya gitmek için harekete geçmiştim. Yerleşmek kolay olmuştu nitekim yanımda getirdiğim üç beş parça eşyadan fazlası yoktu. Zaten okula bir sırt çantasından fazlasını kabul etmezlerdi. Ne giydiğimizden ne yediğimize kadar buradaki hayatımız tümüyle onların sorumluluğundaydı.

Daha fazla odamda oyalanmadan hızlıca hazırlandım ve bir şeyler atıştırıp açlığımı yatıştırmak için yemekhaneye geçtim. Fakat yemekhaneye adımı atmamla beraber karşımda beliren yoğun kalabalık korkuyla nefesimin kesilmesine neden oldu. İnsanlar beni tedirgin ederdi. Tanımadığım yüzlerce insanın bir arada olması ise tedirgin olmaktan daha fazlası anlamına geliyordu.

Kalabalığın arasından sıyrılarak yemeğimi alıp en köşede boş bulduğum bir masaya yerleştim. İnsanlara sırtımı vererek oturdum. Nedendir bilmiyorum, kalabalık içindeyken yalnız başıma yemek yemek beni tedirgin ederdi. Sanki herkes bir anda yemeğini bırakıp beni izlemeye başlayacakmış, ben de o sırada bütün yemeği kucağıma dökecekmişim gibi bir his dolardı içime. Onları görmemem iyiydi.

Bir süre yemeğimi yemek için kendimi zorladıktan sonra başımda bir karartının belirdiğini hissettim. Başımı kaldırıp baktığımda sarı saçları ve yeşil gözleriyle oldukça güzel bir kızın bana bakıp gülümsediğini gördüm. Onunla göz göze geldiğimde kaşığı bıraktım, o ise gülümsemeyi sürdürdü. Yanağındaki gamzeyi böylece görmüş oldum. "Oturabilir miyim?" Genç kızın bu sorusuna cevap vermek istediysem de şaşkınlıktan konuşamadım. Bunun yerine başımı aşağı yukarı sallamakla yetindim ama içimden geçen bu değildi. Ben yalnız kalmak istiyordum. Fakat yüksek sesle söyleyemedim.

Kız karşımdaki yerini alırken ağzıma bir lokma tıkıştırdım. Bu yaptığım rahat görünmeye çalışmaktan başka bir şey değildi. Sarışın kız oturduğunda "Ben Kalis." diyerek bakışlarını bana yönlendirdi.

Yaşadığım anın şaşkınlığını zorlukla üzerimden atmayı başardığım an ben de gülümsedim. "Gece." İsmimi ağzımda geveleyerek söylemiş olduğum için kendi kendime kızdım. Benim sevimsiz biri olduğumu düşünecekti ama ziyanı yoktu. Nasıl olsa eninde sonunda hakkımda düşüneceği gerçek buydu. Başta herkes bana sevecen yaklaşır sonunda ruh hastası bir manyak olduğuma kanaat getirip bir bir uzaklaşırlardı.

İnsanlar benim zor biri olduğumu düşünüyorlar. Aslında haklılar. Gerçeği söylemek gerekirse ben de onları hayatımda hiç istemedim. Yalnız kalmak daha cazip göründü fakat sonunda, ailemin onay vermediği arkadaşlıklarım oldu. Nedeni; arkadaşlarımı hiçbir zaman aileme gösteremememdi. Oysa onlar bizimle aynı evde yaşıyorlardı.

Gece TutulmasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin