1.19

2.8K 300 146
                                    

Ólafur Arnalds - So Close (feat. Arnór Dan)

2 Ay Sonra

Yüzümün yarısı güneşin ışığıyla aydınlanırken, diğer yarısı karanlıktaydı. Bakışlarım boşluk boyunca uzanıp pencereden dışarıyı izledi. Kalbimin ritmi düzensiz bir şekilde çarparken bu çabası niyeydi anlamaya çalıştım. Tam da şu anda durabilir ve beni yakalayıp sonsuzluğun kucağına bırakabilirdi ama o inatla çarpmaya devam ediyordu. Bir sonraki dakikaya mecalim olmasa da taşınıyordum zamanda ileriye. Oysa çok isterdim anılarda buluşabilmeyi.

Kapının açılıp Yağız'ın içeri girmesiyle beraber toparlanarak gülümsedim. Yaklaşıp tatlı bir öpücük verdikten sonra arkama geçip kollarını belime sardı. Şimdi ikimiz de önümüzde uzanan sonsuz maviliğe bakıyorduk. "Bugün nasıl hissediyorsun?" diye sordum.

"Düne göre daha iyi." dedi fakat pek ikna olmuş sayılmazdım nitekim sesinin tonunda yorgunluğunun belirgin emareleri vardı. Kafamı çevirip omzumun üzerinden genç adamın o çok sevdiğim gri gözlerine baktım. "Hayır, hiç sanmıyorum." derken kaşlarım çatıldı. "Ne olursa olsun bana doğruyu söylemeni bekliyorum."

Eğilip boynumu öpmeye başladığında beni sakinleştirebileceğini biliyordu, işe yaramıştı. Gülerek karşılık verdim. Boğuk bir sesle "Fazlasıyla yorgunum." dedi. Sonra uzaklaşarak "Sana söylemek istediğim bir şey var." diye ekledi. Sesinin tonu duyacaklarımın hiç iyi şeyler olmadığını apaçık belli ediyordu, bu yüzden "Bekleyebilir." dedim. "Sence de yüzen adalar mükemmel değil mi? Her şeyden uzak..." Gülerek konuşmaya devam ettim. "Aslında sistem tarafından görünmez olmak ve tabiatın içinde yaşamak hoşuma gidiyor."

"Javier sayesinde Asiller ayaklanması başlayabilir, bu da iç karışıklığa neden olacak gibi görünüyor." dedi. Böylece konuyu değiştiremediğimi anlamış oldum. "Durumlar pek parlak görünmüyor. Zübde-i Tin'i çoktan ele geçirdiler. Sistem çöküyor Gece. Bu da daha fazla ölümün olacağı anlamına geliyor."

"Katliamı durdurabileceğimize inanıyor musun?" diye sordum. "Bilim ve teknolojinin binlerce faydasını gördük ama aynı zamanda teknoloji kolaylıkla kontrol edilebiliyor ve... Profesör Serenity'e olanları biliyorsun."

"Payımıza düşeni yerine getirsek yeter." dedi. "Kolyeyi ve beraberinde ZP'yi yok etmeliyiz."

"Demek ki aynı şeyi düşünüyoruz." dedim bıkkın bir ses tonuyla. "Ama maalesef ZP'yi yok etmek ölümleri durdurmayacak."

"Yetmiyor evet." dedi sakince. Sonra sustu. Birkaç dakika onun kolları arasında manzaranın tadını çıkardıktan sonra "Ne düşünüyorsun?" diye sordum.

Saçlarımdan derin bir nefes çektikten sonra yeniden konuşmaya başladı. "Başı ve sonu olmayan bir sürü şey aynı anda kafamda dolanıp duruyor işte. Bu çok yorucu."

Doğrulup genç adamın kusursuz yüzüne doğru döndüm ve onun suretine bakıp onu kaybedecek olmanın beni ne denli yıpratacağını düşündüm. Bir kaybı daha kaldırabilecek gücüm var mıydı sahiden? Öldüğü gün ne hissedecektim? Toprağa gömülürken o, nasıl güçlü kalacaktım? Ölüp de yanına gideceğim günü beklerken omuzlarımdaki yükün altında ezilecek ve yaşarken bir kez daha ölümü tadacaktım. "Andrey'e birkaç gün borçlusun."

Sinirlerini bozan isim dudaklarımdan çıktığı an yüzüne sert bir ifade beliriverdi. Kaşlarını çatarak "Borç?" diye sordu.

Başımı aşağı yukarı sallayarak sözlerimin arkasında durdum. "Kaza yaptığımız gün hayatını kurtardı. Başından beri seni öldürmek istediğini söylese de bizim için hayatını riske attı."

"Beni öldürmediği için mi ona borçlanmış oldum?" Tek kaşı havaya kalkmışken bana hayretle bakıyordu.

"Evet." dedim. "Demek ki senden sandığım kadar nefret etmiyor. Tek istediği benim senden uzak durmamdı ama o da olmuyor işte. Ne onun buna gücü yeter ne de ben bunu yaparım. Bu konuda ne düşünüyorsun?"

Gece TutulmasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin