2.15

2.1K 330 75
                                    

Aylar Önce...

Burkulan ruhun çığlıkları gecenin karanlığında vuku buldu. Kasvetli havadaki bulutların taşıdığı iri yağmur taneleri yeryüzüne doğru hızla yol alırken insanlar kaçışmaya başladı ancak o, olduğu yerde durmuş sarsılarak ağlıyor, gözyaşları yağmur tanelerine karışıyordu. Yine de bütün bu yitirmişliğe rağmen sokağın armonisi, kadını güçlü kılan yegâne şeydi; zamanın akıp gitmeye devam ettiğini gösteriyordu. Kadın, bunları düşünürken bedeninden ürperti geçti bittabi kollarını bedenine sardı. O saniye bir annenin elinden tutarak peşinden sürüklediği küçük bir çocuk ile göz göze geldi. Tıpkı annesi gibi herkes bir yana kaçışırken yağmurun altında bekleyen kadının neden diğerleri gibi ıslanmamak için saklanmadığını anlamaya çalıştı çocuk. Annesine seslenmeye çalıştı. İşaret parmağını havaya kaldırıp sırılsıklam olan kadını gösterdi fakat anne ne çocuğu duydu ne de kadını gördü.

Kıvırcık saçlı kadın, derin bir nefes alıp kafasını yere eğdi ve çocuğa sırtını dönüp hastanenin girişine doğru ilerledi. Acil girişinden içeri adımını atar atmaz telaşın ve endişenin yoğurduğu atmosfer kadının midesindeki sancıyı daha da arttırdı. Bunun sonucu olarak bir anda başı döndü, yere yığılacağını sanarak duvara dayandı.

Zamansızlığa aldırmaksızın geçen saniyeler kadının ömründen ömür çalıyor ancak o bu durumu önemsemiyordu zira mecburiyetin tutsaklığı boyun eğmeyi gerektiriyordu. Bundan sonraki ayları zindan hayatı sürermişçesine, yaşamdan kopuk geçireceğini biliyordu. Devasa ekranların ardında olan bitenleri izleyecek, beklenen gün gelene kadar sessiz sedasız saklanmaya devam edecekti fakat bu süreçte rüzgâr eskisi gibi huzurla dokunmayacaktı tenine ve güneşin ışığı yeniden gözlerini kamaştırmayacaktı.

Karnında taşıdığı canı korumak ve daha da önemlisi onu deney malzemesi yapmamaları için kaçmak zorundaydı. Eğer kaçacaksa, bebeğin sağlığından her an emin olması gerekecekti. Düşündüğünde bunun için en uygun yerin yine hastane olduğuna karar vermek genç kadın için zor olmamıştı. Kendisi için şehri ayaklarının altına seren, bir yanı boydan boya camlarla kaplı gizli bir oda hazırlatmıştı. Odanın içi dev ekranlarla ve zamanını geçirebileceği birkaç ıvır zıvırla donatıldı.

Bir gün yatağının üzerine bırakılmış notla karşılaştı. Notu gördüğü an, bilgisayar yazılarıyla karşılaşacağını anladı. Merakla kâğıda yaklaşıp Andrey'in ona bıraktığı yazıyı sakince okumaya başladı.

Merhaba, Gece...

Keşke seni yeniden görebilecek kadar zamanım olsaydı ama sanırım bu aciz yaşamın sonuna geldim. Alelacele yazdığım bu mektubu ardımda bırakırken muhtemelen sözlerimden hiçbir şey anlamayacaksın ama yine de gelecekte bir gün ne demek istediğimi daha iyi anlayacağını umut ederek bu mektubu sana bırakıyorum.

Gece TutulmasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin