Okyanusun dalgalarına çarpan rüzgârın sesi yamaç boyunca uzanıyor, sonunda kulaklarımda çınlıyordu. Yeryüzüyle gökyüzünü birleştiren mavi ufuk çizgisi sonsuzluğa açılan portal gibi sanki beni yutmayı bekliyordu. Elimi uzatıp dokunmak istedim, öne doğru bir adım attım. Ayak tabanlarımın altında ezilen taşlar tok bir ses çıkardı. Toparlayamadığım dengem yeniden dağılıyordu. Uçurumdan düşmeye epey yakındım. Rüzgâr saçlarımı savurdu. Saç tellerim kuşlar gibi kanatlandı. Ruhum göğe çekilerek huzur bulmak istedi fakat sonunda ayrılık en güzel elbisesini kuşanıp geldi ve yüreğimi soyguna uğrattı. Sevdiklerimi benden çalarak onları bir daha asla bulamayacağım kadar uzağa götürdü. Yutkunarak başımı öne eğdim.
"Manzara muhteşem öyle değil mi?" Sesin sahibi Kalis'ti. Usulca yanıma yaklaşıp uçsuz bucaksız maviliğe baktı.
"Evet..." diye mırıldandım.
"Yağız ile birbirinize söz vermişsiniz." dediğinde kafamı çevirip kısa bir süre sarışın kıza baktım. Yeniden önüme döndüğümde "Kafamı dağıtmaya çalışma." dedim. "İşe yaramıyor."
"Keşke senin için elimden gelen bir şey olsaydı." dediğinde samimi olduğunu biliyordum. Fakat haklıydı. İçinde bulunduğum durumdan beni kurtaramazdı.
Dudaklarım benden izinsiz aralandığında "Onları özlüyorum..." diye ufak bir cümle kaçtı. Kalis'in üzerime odaklanan bakışları altında devam etti dudaklarım kıpırdanmaya. "Ne yazık ki özlem; diğer tüm duyguların aksine günden güne tükenen değil aksine artan bir duygudur." Sesimin tükenmeye başlamasıyla birlikte sustum.
"Gerçek bir teselli olmayacak ama biyolojik aileni hala bulabilirsin." demesiyle ufak ve acı dolu bir gülümseme yerleşti dudaklarıma.
Uzun bir süre daha boşluğa bakmaya devam ettim. "Eğer hala hayattalarsa ama biraz düşününce onların çoktan ölmüş olduğunu kabullenmek daha akıllıca olur." Dudaklarımı birbirine kapatıp biraz daha düşündükten sonra yeniden konuşmaya başladım. "Andrey geride bıraktığım ailemi görmeye gitmem gerektiği konusunda beni uyardığında bunun bana kurulmuş bir tuzak olduğunu biliyordum. Ama koşa koşa onlara gitmekten başka ne yapabilirdim? İçimde büyüyen pişmanlığın bedenimi terk etmesini istiyorum. Onları terk ederek hayatlarını nasıl riske attığımı unutmaya ihtiyacım var. Aldığım soluğun şu saniye kesilmesine... Bir anlamı yok Kalis. Şu anda hiçbir şeyin anlamı yok!" Burnumu çekip kollarımı bedenime sardım. "Onları ne halde gördüğümü unutmak istiyorum. Her gece karanlığın içinden çıkıp bana ellerini uzatıyorlar. Daha ellerimiz kavuşamadan hiçliğe karışıp gidiyorlar. Javier sadece beni arıyordu. Teslim olsaydım, ailemi sorguya çekip sonunda onları öldürmek zorunda kalmazdı. Bencil isteklerimin bedelini canlarıyla ödediler." Ruhumun kırılan her bir parçası, damarlarımdan asit gibi akarak kalbimi eritti. İçimde yaşadığım derin hüzne rağmen kuvvetli bir nefes alıp yarım kalan konuşmamı kararlılıkla sürdürdüm. "Ortaya çıkmam için onları öldürmek geçerli bir nedendi. Ancak... Önce beni tuzağın içine sürükleyip sonra o tuzaktan beni kurtaran Andrey'in tüm bunları neden yaptığını hala anlayamıyorum."
Kalis çatılan kaşlarıyla söylediklerimi anlamaya çalıştı. "Andrey'in seni daha önce öldürmediğini de düşünecek olursak, sana canlı ihtiyacının olduğunu düşünüyorum. Belki de bu yüzden düşmanın safında olmasına rağmen güvenini kazanmaya çalışıyordur."
Başımı aşağı yukarı sallayıp onun sözlerini onayladım fakat yine de ikna edici gelmiyordu. "Profesör, Andrey'i tanımadığı gibi ailemin ölümünü bana haber verenin de Andrey olduğunu bilmiyordu."
Kalis'in omuzları düştü. Ardından uçurumla benim arama girerek omuzlarımdan tuttu. Gözlerimin içine bakıp "Bunları düşünme." dedi.
Kafamı iki yana sallarken, gözümden damla damla dökülen yaşlar vardı. "Bunu sana söylemek zorundayım. Eğer Javier ile bir gün karşılaşırsam kendimi durdurmaya çalışmayacağım."
Kalis "Hayır..." diye fısıldadı. "Hayır. Seni tanıyorum, Gece. Belki dünyayı avucuna alıp yakacak cesaretin var ama sen bir insanın canını öylece alamazsın. Eğer işin içinde nefsi müdafaa yoksa bu yaptığın cinayete girer."
Ellerimle gözyaşlarımı silip sırtımı dikleştirdim. "Değiştiğimi göremiyor musun?" Genç kızın yüzündeki ifade yerini yavaş yavaş korkuya bırakırken rüzgâr esti ve bu kez soğukluğuyla tenimi yaktı. "Sen bu zamana kadar kim olduğumu biliyor olabilirsin ama ben bugünden sonra kim olabileceğimi düşünmeye başladım." Kalis yeniden bir şey söyleyecek oldu fakat ellerimi havaya kaldırmamla beraber sustu. "Ellerim hala titriyor değil mi? Bu yüzden yapamayacağımı düşünüyorsun." Doğru kelimeleri bulmak için kısa bir süre bekledikten sonra ruhum kelimelerini kendi seçti. "Mum alevi de titrektir ama yangın çıkarabilir."
Kafamın içinde bir kuşu hapsetmişim gibi hissediyordum. O kuş aklımı da alarak kanatlanmak ve uçup gitmek istiyordu. Kafamı kaldırıp bulutlara baktım. Gökyüzünün altında hapsedilmişim gibi hissettim. Sevdiklerim beni de alıp kanatlansın, birlikte uçarak gidelim istedim. Kafamın içinde özgür olmak isteyen kuş gibi, ben de atmosferin içindeki büyük bir kafesteydim ve kurtuluş için boşuna çırpınıyordum. Kaybolmak üzereyken büyük bir fraktalın içinde buldum kendimi. Kurtuluş yoktu, tekrarlar vardı.
"Seni güvende tutmak için bir planımız var." Sarsaklığımı fark ettirmeksizin gülümsedim.
"Güvende olmak istemiyorum." dedim katı bir sesle. "Bütün bu olanların sorumlularını bulmak ve onlara gereken cezayı bizzat kendim vermek istiyorum."
Uzanıp ellerimi tuttu ve güven veren bir ses tonuyla "Söz veriyorum," dedi. "Tüm bu yaşananların sorumlusu her kimse birlikte bulacağız ama şimdi senden bir süre için uzaklaşmanı istememiz gerekiyor."
"Ne zamana kadar saklanmam gerekiyor?"
Kalis bir süre ne söyleyeceğini bilemeyerek bekledikten sonra sıkıntıyla nefesini dışarı verdi. Yeniden gözleri gözlerimi bulduğundaysa "Bilmiyorum." diyebildi. "Talya bir süre uzaklaşmanın daha makul olduğunu düşünüyor ve..." Elimi havaya kaldırıp sözünü yarıda kestim. "Yani bu ona güvendiğin anlamına mı geliyor?"
Kalis hafifçe başını sallayarak sözlerimi onayladı. "O GATE'de çalışıyor Gece. Senin de bildiğin üzere güvenliğin ile ilgilenen bir ekip var ve bu ekibin içinde Talya ve Korel de yer alıyor. Tıpkı benim, Yağız'ın, Aaron'ın ve Lovell'ın da olduğu gibi. Ve tabi Brioni fakat o..."
Kaşlarımı çatarak arkadaşıma baktım. "Rio'ya ne olmuş?"
Rio'yu bilirsin." dedi omuzlarını silkerek. "Bize yardım edecektir ama o ekibin bir parçası değil. Sanırım başka planları var." Uzanıp yanağımı avucunun arasına aldı. "Senden istedikleri önemli bir miras var ve bu mirası korumak zorundasın. Bu yüzden artık senin için güvenli olmayan Aryan'dan uzaklaşıp yüzen adalara gitmeni istiyorum."
"Sonsuza dek saklanmayacağım Kalis. Beni biliyorsun, yapamam."
Bakışları gözlerimden omzumun arkasına doğru kayarak "Belki bu konuyu onunla konuşmak istersin." dedi. Sözleriyle eş zamanlı olarak arkamı döndüm. Tersten esen rüzgâr saçlarımı önüme doğru dalgalandırdı. Önüme düşen tutamları yakalayarak kulağımın arkasına aldım. Bu sırada Kalis bizi yalnız bırakmak için usulca uzaklaştı.
Yağız birkaç adım ötemde oldukça bitkin görünüyordu. "Doktorum," diyerek söze başladı. "Koşturmacayı bırakıp huzurlu bir hayat sürmemin benim için daha doğru olacağını söyledi." Gözlerimi kapatıp düşünmemeye çalıştım. Artık düşünmek canımı yakıyordu. "Ama bir asker olarak görevimi yarıda bırakıp inzivaya çekilemem. Bu yüzden benimle gelip gelmeyeceğini bilmek istiyorum." Bir iki adımda yanıma yaklaştı. "Söz veriyorum sonsuza dek sürmeyecek. Senden sadece bir ya da iki ay istiyorum."
Düşünmeye gerek yoktu, cevabım açıkça belliydi. İntikam hırsım yüzünden onun da ölmesine izin veremezdim. "Beni köşeye sıkıştırıyorsun." dedim.
Üzgün gözlerle beni izledi. "İntikamını alman için yan safında bekleyeceğim ama önce kendin için değilse bile benim dinlenmem için zaman ver."
Başımı hafifçe salladım ve "Tamam." dedim. "Seninle geleceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Tutulması
Science FictionThe Wattys 2016 Çığır Açanlar Kazananı Dex İlk Romanım yarışması üçüncüsü 'Bebeğin için bir aile buldum. Onlara bebeğinin bir gün seni bulmak için Zübde-i Tin'e gitmesi gerektiğini söyle. Sevgilerle K.' Şizofreni hastası bir genç kızın, bu notla bi...