3. Bölüm🐚

328 68 119
                                    

Yeni bir bölümle karşınızdayımm

Nasılsınızz bakalımm??

Keyifli okumalarr🩷

***

Konserden sonraki gün evden hiç çıkmamıştım. Bırakın evi yataktan bile çıkmamıştım. Aklım sürekli o mavi gözlü çocuğa kayıyordu. Acaba kimdi? Kalbimi nasıl o hale getirebilmişti?

O gece onunla konuşmak için cesaretimi toplayamamıştım. Gerçi toplasam kaç yazardı? Önünde iki kelime edebilecek miydim sanki? Elim kolum bağlanmıştı. Salak kafam! Bir yabancının beni bu kadar etkilemesi ne kadar doğruydu?

Dünyayla tüm ilişkimi kesmiştim. Sadece onu düşünüyordum. O güzel gözlerini... Ulan deli kız madem bu kadar büyütecektin konuşsaydın işte onunla. Ama yok! İlla kendime acı çektirmem gerekiyordu.

Ama konuşsaydım da ne diyecektim ki? 'Kalbime bir şeyler yaptın. Sorumluluk al.' mı diyecetim? Sonra bana deli muamelesi yapardı mis gibi.

Onunla bakıştıktan sonra arkadaşı olduğunu düşündüğüm bir kişi onu çekiştirip götürmüştü. Ben de bir süre put gibi dikildikten sonra aklımı azıcık da olsa başıma getirmeyi başarmıştım. Sonra bizimkilerin yanına dönmüştüm. Ama ne konsere odaklanabilmiştim ne de başka bir şeye. Eve nasıl geldiğimi bile hatırlayamıyordum.

Acaba içtiğim meyve suyu mu beni çarpmıştı? Ya da tüm hormonlarım aynı anda açığa mı çıkmışlardı?

Bugün bilmem kaçıncı kez oflayıp sırtımı yatakla buluşturdum. Anlamsızca tavanı izlerken o mavi gözleri, bir kez daha geçti gözlerimin önünden.

Yastığı yüzüme bastırıp bir çığlık attım. Bu kadarı da fazlaydı ama! Yakında tımarhaneye kapatılırdım bu gidişle. Kendimi bu durumdan kurtarmak adına duvardaki saate baktım.

Saniyeleri gösteren ibreyi takip etmeye başladım. Saat altıya geliyordu. Evde yine benden başka kimse yoktu. Dürüst olmak gerekirse bu işime geliyordu. Saniyeleri saymaya devam ederken kapı çaldı.

Kimdi ki şimdi? Şom ağzımı seveyim ben. Başta çalar çalar gider diye düşünüp yataktan çıkmamayı düşünsem de ayıp olacağından bu fikirden vazgeçtim.

Gönülsüz bir şekilde yataktan çıkıp aynaya bile bakmadan kapıya yöneldim.

Açar açmaz üç deli kızı gördüm. Defne endişeli gözlerle beni baştan ayağa süzerken Adel, kaşlarını çatmış bir şekilde doğrudan gözlerime bakıyordu. Gül ise elindeki telefonu kulağına götürmüş, bana sinirli bakışlar gönderiyordu.

Şaşkınlıkla onlara bakarken ''Ne oldu?'' diye sordum telaşla. Bu tepkileri normal değildi. Belli ki bir şeyler olmuştu. Adel, beni kenara ittirip içeri girdi. Hemen ardından Gül ve Defne de aynı işlemi uyguladılar.

Hayretle arkalarından baktım. Kapıyı kapatmayı bile unutmuştum. Bunu farkettiğim gibi hızlıca kapıyı örttüm.

Kızlar salona geçmişlerdi. Ben de peşlerinden oraya gittim. Üçü de çoktan koltuklara kurulmuşlardı.

''Ne oldu?'' diyerek az önceki sorumu tekrarladım. Adel'in sinirli bakışlarına maruz kaldım. ''Rojin, kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz biz?'' Eyvah! Adel, hem sinirliydi hem de adımı kullanmıştı. Kesin bir haltlar yemiştim. Ama kim bilir ne? Şu an yapabileceğim en mantıklı şey sorusuna cevap vermekti sanırım.

Başımı hafifçe sağa doğru eğerek, çekingen bir tavırla ''Yirmi bir?'' dedim sorarcasına. Bana bıkmış bir şekilde bakıp ''Telefonun icat edildiği yüzyıldasın yani.'' dediğinde ne demek istediğini anlamaya çalıştım. Tüm bu telaş bana bu söylemek için miydi?

Bir Yaz HikâyesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin