12. Bölüm🐚

230 53 226
                                    

Selaaamm

Nasılsınız millettt<3

İyi okumaarr

***

''Kızım sen bugün işe başlamıyor muydun?'' Annemin sesiyle irkildim. Yaptığım işe çok daldığımdan dünyayla olan bağlantımı kesmiştim. Ona bakarak ''Günaydın anneciğim ve evet, işe başlıyorum bugün.'' dedim.

Yanıma yaklaşıp ne yaptığıma bakmaya çalıştı. ''Kızım, sen sabahın köründe çorba mı yapıyorsun? Niye ki?'' diye sordu şaşkınlığını gizlemeyen bir sesle. Gözleri masaya kayınca daha bir şaşırdı. ''Kızım sen hayırdır? Sabah sabah bu hamaratlığına alışık değiliz. Bize kahvaltı mı hazırlıyorsun yoksa?'' Sorusuyla birlikte bu defa şaşıran ben oldum.

Çorba, omlet, tost gibi şeyler hazırlamıştım. Ama planıma göre hepsini elmas gözlüme götürecektim. Annem tüm planımı bozmuştu şu an. Pek samimi sayılmayan bir gülümsemeyle ''Birazı sizin anneciğim. Ama çoğunu yanımda götüreceğim.'' dedim masum masum.

Annem bana hayretle baktı. ''Sen restoranda çalışmayacak mısın? Oraya neden yemek götürüyorsun? Zaten orada bol bol yemek vardır.'' Ah anne! Sabahın köründe neden bekçi gibi dikildin başıma? ''Ya anne! Beni oyalamasana. Bak geç kalacağım. Daha kedilere de mama ve su vermem gerekiyor.'' deyip teleşla tencerenin altını kapattım. Çok işim vardı, çok.

Annem, ''Ben de babanı uyandırayım bari.'' deyip mutfaktan çıktı. Rahatlayarak bir nefes verdim. Çorbayı büyük termosa boşaltıp iki kase de annem ve babam için doldurdum. Kaseleri masaya bırkatım. İki tane tostu de tepsiye koydum. Omleti de olduğu gibi yerleştirip üzerini kapattım. Birkaç meyve de doğradıktan sonra her şey tamam olmuştu.

Tepsiyi şöyle bir süzdüm. Müthiş duruyordu. Dolaptan iki ekmek de aldım. Onları bir poşete yerleştirdim. Sonuçta Bulut'umun ekmeği bile yoktu. Dolabının bom boş olduğunu kendi gözlerimle görmüştüm.

Her şeyin hazır olduğunu gördükten sonra saate baktım. Sekize geliyordu. Çok güzel! Her şeyi tam zamanında yetiştirmiştim. Tepsiyi ve çantamı aldıktan sonra kendimi boy aynasında şöyle bir süzdüm. Fena görünmüyordum.

Pembe, kolsuz bir gömlek giymiştim. İlk düğmelerini açık bırakmıştım. Altına ise beyaz, hafif kumaşlı bir pantolon tercih etmiştim. Şık ve rahat duruyordu.

Çantama göz atıp kedi mamalarını  aldığımdan emin oldum. Kapıya çıkıp beyaz, spor ayakkabımı ayağıma geçirdim. Anneme seslenerek ''Ben çıkıyorum anne!'' dedim. Annemden kısa bir süre sonra cevap geldikten sonra kapıyı kapattım.

Derin bir nefes alarak Bulut'un kapısının karşısına geldim. Çok pis heyecan basmıştı. Acaba uyanık mıdır? Rojin, kapıyı çalmadan bilemezsin. Ama uyuyorsa uyandırmak istemezdim ki. Zaten ayağı burkulmuştu, acı çekiyordu. Kendimle düştüğüm çelişkiden kurtularak kapıyı nazikçe tıklattım.

Heyecandan dolayı ayağımı hafifçe sallamaya başlamıştım. Umarım yine bir rezillik yapmazdım. Kısa bir süre içinde içeriden adım sesleri gelmeye başladığıda nefesimi tuttum. Uyanıktı. Geliyordu. Birazdan kapıyı açacaktı. Onunla göz göze gelecektim. Heyecanımın boyutunun arttığını farkettiğimde kendime kızdım. Ne zamana kadar böyle devam edecektim? Artık kendime gelmem gerekiyordu.

Kapı açıldığında gözlerimi kapıyı açan Bulut'a çevirdim. Mavi gözleri yeni uyandığından dolayı hafif şişmişlerdi. Bu haliyle de çok güzeldi. Dudaklarının rengi daha bir koyulaşmış gibiydi. Karşısında beni görünce gülümsedi. İşte benim için gün o zaman aymıştı. O güzel gülümsemesi benim güneşimdi.

Bir Yaz HikâyesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin