35. Bölüm🐚

79 11 149
                                    

İyi okumalar🥰

***

İkimiz de büyük buluşma için hazırlanmıştık. En güzel elbiselerimden birini giyip hafif bir makyaj yapmıştım. Sonuçta güzel bir ilk izlenim bırakmak gerekiyordu.

Rabia teyzenin evinin kapısının önünde duruyorduk şimdi. Gözlerimle Yiğit'e cesaret vermeye çalışsam da eli bir türlü zile gitmeyi başaramıyordu. Bir eli yumruk halindeyken diğeriyle benim elimi sıkı sıkı tutuyordu.

En sonunda pes ederek kapıyı ben çaldım. Kısa bir süre içinde kapı açıldı ve Rabia teyzenin güler yüzü bizi karşıladı. 

İkimize de teker teker sıkıca sarıldı. ''Hoş geldiniz yavrularım benim.'' Neşeli sesi üzerimdeki tüm gerginliği almayı başarmıştı. ''Hoş bulduk Rabia'm.'' dedim sırıtarak.

Yanağımı sıktı. Gözleri Yiğit'le birleşik olan ellerimize kaydığında yüzünde imalı bir gülümseme oluştu. ''Sizi gidi sizi. Yoksa siz?..'' Yaramaz bakışları karşısında kıkırdadım. Evet, biz...

Yiğit de halasının bu tepkisini çok sevmiş olmalıydı. Çünkü yüzünde güller açmaya başlamıştı bile. Umarım ki ailesi bu güzel gülleri soldurmazdı. ''Sana gelin getirdim hala.'' Yiğit'in sözleriyle gözlerim kocaman açıldı.

Anladığım kadarıyla ona kalsa iki güne bize nikah kıydırırdı. Daha sevgililiğimizin ilk gününde  evlilikten bahsetmesi, ikinci gününde de gelin lakabı yapıştırması buna kanıtttı.

''Gelin de ne demek oluyor?'' Otoriter, sert, kalın bir ses duymamla iliklerime kadar irkildim. Başımı çevirip sesin kaynağına baktığımda salonun kapısının önünde dikilen, ellilerinde olan bir adam gördüm. Büyük ihtimalle Yiğit'in babasıydı.

Aslında bakınca çok da benziyorlardı. Yiğit'in bir kırk sene sonraki hâli gibiydi. Kahverengi gözleri çekikti. Burnu kalemle çizilmiş gibi düzgündü. Dudak şekli bile Yiğit'inkiyle aynıydı. Kırlaşmış saçları, buruşmaya başlayan tenini saymazsak fazlasıyla yakışıklı ve karizmatik bir adamdı.

Yiğit de benim gibi gerilmiş, elimi daha sıkı kavramıştı. ''Yiğit! İçeri geç!'' Adam, bunu dedikten sonra salona girdi. Yüzüme bakmaya tenezzül bile etmemişti. Yüzümü asmamak için zor duruyordum. Bu düpedüz saygısızlıktı.

Yiğit bana özür dilermiş gibi baktı. ''Babam...'' dediğinde başımı anlamışçasına salladım. Rabia teyze de içeri geçti ama Yiğit tek bir adım bile atmadı. Kararsız gözleri benimkilerle buluştu.   

''İçeri girmek zorunda değilsin Rojin. Sen istersen eve dön.'' Sesindeki hüzün kalbimi sarmaladı. Elini daha sıkı kavradım. ''Bu defa yalnız olmayacaksın Yiğit. Buna izin vermeyeceğim.'' dedim kararlılıkla.

O an dudaklarının arasından tek bir kelime bile dökülmedi ama gözleriyle çok şey anlattı. Ona gülümseyip salona doğru ilk adımı ben attım.

Salona girdiğimizde Yiğit'in annesi olduğunu düşündüğüm kadınla göz göze geldim. Uzun boylu, ince bir kadındı. Açık kumral saçlarının bir kısmını topuz yapmışken bir kısmı da omuzlarına dökülüyordu. Yüz hatları fazlasıyla estetikti. Dik oturuşuyla kraliçeleri andırıyordu.

Koyu mavi gözleri üzerimde sabit durduğunda fazlasıyla gerilmiş, nasıl hareket etmem gerektiğini şaşırmıştım. ''Rojin kızım, otursana şöyle.'' Rabia teyzenin tatlı sesiyle ona bakıp minnettarlıkla dolu bir gülümseme gönderdim.

İşaret ettiği yere doğru adım atacakken Yiğit'in babasının sesi beni durdurdu. ''Bu bir aile buluşması. Yabancıların olmasını istemiyorum.'' dedi sert bir sesle. Yiğit'in eli elimi daha sıkı kavradı. Ona baktığımda çenesini sıkmış, dik dik babasına bakıyordu.

Bir Yaz HikâyesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin