Final🐚

63 6 65
                                    

Selaaaammmmm

Nasılsınızzzz

Geldik mi finale? Geldik geldik.

İyi okumalarrr🤍

***

1 yıl sonra...

''Bebeğim, şu eriği uzatır mısın?'' Çizdiği tabloya aşırı derecede yoğunlaşmış olan Yiğit'e ters bir bakış attım. Günlerdir bu tablo üzerinde çalışıyordu. Ne çizdiğini görmeme de izin vermiyordu bir türlü. Meraktan çatlamama az kalmıştı.

Şu an yaptığı şeyse beni kışkırtmaktan başka bir şey değildi. Somurtarak masanın üzerinde olan erikle dolu tabağa uzandım. Bir tanesini kaptığım gibi ona doğru yaklaştım.

Evliliğimizin başından beri ilk defa bana karşı bu kadar ilgisizdi. Normalde resim çizerken bile yanında ya da kucağında otumamı sağlardı. Şimdiyse benden bir şeyler saklayıp ona yaklaşmama bile izin vermiyordu!

Eriği ona uzattığımda pis bir sırıtışla bana baktı. Ardından eriği eline almadan doğruca ağzına sokmamı sağladı. Tabloya göz ucuyla bakmaya çalıştığımda son zamanlarda epey geliştirdiği refleksle tablonun önünü kapattı.

Ona öldürücü bakışlar attım. ''Ya çok merak ediyorum ne çizdiğini. Benden bu kadar sakladığın şey ne olabilir ki sanki?'' dedim dudaklarımı sarkıtıp, yavru köpek bakışları takınarak. 

Omuzlarını silkip ukala ukala eriğini çiğnemeye devam etti. Bir yandan da tuvale fırça darbeleri indirmeye devam ediyordu.

Pes ederek az önce oturuyor olduğum koltuğa tekrardan yayıldım. Telefonum çaldığında oyalanacak bir şey bulduğuma sevinmiştim.

''Alo? Nasılsın anneciğim?''

''Aaa, kız ben seni mi aradım? İyiyim iyiyim. Sen nasılsın?''

Annemin beni yanlışlıkla aradığını öğrendikten sonra ne kadar iyi olduğum tartışılsa da ''Ben de iyiyim anne.'' dedim trip atarcasına. Bugünlerde de herkes beni unutmuştu.

Annem ve Yiğit dışında arkadaşlarm da fazlasıyla meşgul olmuşlardı. Gül ve Adel çoğu zaman kliniklerinde olduklarından zar zor görüşebiliyorduk. Evet, kendi kliniklerini açıp, son derece başarılı diş hekimleri olup hayallerini gerçekleştirmişlerdi.

Gül ve Utku evlilik hazırlıkları yapmaya başlamışken Adel ve Soner henüz çok genç olduklarını söyleyip bu işi erteliyorlardı. 

Cengiz abi, Yağmur, Taner, Ali, Defne, Soner, Utku, Umut, babam -emekli olmasına rağmen-, uzun zamandır görüşemediğim Ecrin... Hepsi çok meşgullerdi. Defne ve Ali'nin de bir kız çocukları olmuştu. Haliyle onlar diğerlerine kıyasla fazlasıyla meşgullerdi.  

Annem ''İyi iyi. Yiğit oğlum yanında mı?'' diye sorduğunda düşüncelerimden sıyrıldım. Gözlerimi devirip Yiğit'e baktım. Yaşanan mistik olayı anlamış gibi sırıtıyordu. Ailemin onunla benimle ilgilendiklerinden daha fazla ilgilenmesi deli gibi hoşuna gidiyordu. Bunu gizleme gibi bir girişimde bile asla bulunmuyordu.

Fırçasını paletin üzerine bırakıp yerinden kalktı. Yanıma doğru yaklaştığında telefonu almak için de elini uzatmıştı. ''Evet, anne. Yanımda. Veriyorum telefonu ona.'' Cümlemi bitirmiştim ki telefonu hemen kaptı.

''Anne! Nasılsın? Ne yapıyorsun?''

Annemin neşeli sesi kulağıma kadar geldiğinde bir kez daha gözlerimi devirmeden edemedim. Hangi kaynana damadını bu kadar severdi Allah aşkına ya!?

Bir Yaz HikâyesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin