15. Bölüm🐚

231 47 155
                                    

Selaaamm!!!

Nasılsınızzz??

İyi okumalarrr <3

***

Elmas gözlümle mesajlaşmamızın üzerinden bir hafta geçmişti. O günün utancını hâlâ atlatamadığım için bir hafta boyunca ondan kaçmıştım. Evden sessizce, erkenden çıkıp mümkün olduğunca geç dönmeye çalışıyordum.

Bugün de o günlerden biriydi. Yiğit'le apartmanın önüne geldiğimizde ''Sen çık istersen. Ben bir markete uğrayacağım.'' dedim sırıtarak. Yiğit, başını 'Tamam.' anlamında sallayıp apartmana girdi. Hiçbir koşulda beni sorgulamaması çok hoşuma gidiyordu.

Saate baktığımda henüz yedi olduğunu gördüm. Bu saatte beni yakalayabilirdi. İyi bir kontrol yapmam gerekiyordu. Ama önce bir kedilerin yanına uğrayıp onlara içimi döksem çok güzel olacaktı.

Arka bahçeye ilerleyerek kedi kulübesinin yanına gittim. Onlara yaklaştığımda anneleri hemen yerini bilir gibi kucağıma gelmişti. Ben de yere çökerek bağdaş kurdum. Onu da tam kucağıma yerleştirdim. ''Nasılsın bakalım kraliçe?'' diye sorduğumda bana bakıp miyavladı.

Bu miyavlama galiba ''Sıcaktan piştim. Nasıl olayım?'' miyavlamasıydı. ''Ben de aynı şekilde valla.'' dedim bıkkın bir sesle.

''Ne oldu biliyor musun? Ben çok pis rezil oldum. Hangi elmas gözlüm var ya...'' Cümlemi tamamlayamadım. Çünkü hemen arkamda hışırtı sesleri duydum. Adım sesleri yaklaştı ve gelen kişi hemen yanımda durdu. Başımı kaldırıp ona baktım. Bulut'tu. Ondan kaçarken çok pis yakalanmıştım ve şu an kaçacak hiçbir yerim yoktu maalesef.

Ellerini beyaz pantolonunun ceplerinden çıkarıp yanıma çökerek bağdaş kurdu. Pantolonunun beyaz olmasını umursamamıştı bile. ''Seni gören cennetlik Rojin. Komşu olmamıza rağmen bir haftadır görüşemiyoruz. Benden bilerek kaçıyor olamazsın, değil mi?'' diye sordu gözlerini kısıp bana bakarken.

Gözlerimi kaçırarak kucağımdaki kediyi sevmeye başladım. ''Yok. Neden kaçayım ki?'' At yalanı sev inananı Rojin!

''Diyorsun?'' deyip bana doğru eğildi biraz. Başımı 'Evet.' anlamında salladığımda ''Bana neden öyle değilmiş gibi geldi peki?'' diye sordu. Çünkü değil! Ama bunu itiraf edemezdim ki. Ne diyecektim? Utandığım için bir hafta boyunca senden kaçtım mı?

Omuzlarımı silkerek ''Bilmem ki. Sana öyle gelmiştir belki.'' dedim masum bir ses tonuyla. Ona kaçamak bir bakış attığımda kaşının tekini havaya kaldırmış, bana 'Öyle mi?' bakışı atıyordu. Bir insanın her mimiği mi mükemmel olurdu? Oluyormuş işte. Kanıtı tam karşımda duruyordu.

Gözlerimi tekrar kaçırdığımda elini çeneme doğru yaklaştırıp parmak uçlarıyla çenemi tuttu. Başımı yavaşça çevirerek göz göze gelmemizi sağladı. Bu hareketinin kalbimi durdurabilecek potansiyele sahip olduğunu bilmeden...

Mavi gözleri okyanus kadar derin bakıyordu bana. Ben de onların etkisiyle dalıp gitmiştim yine. Öyle güzellerdi ki... İçlerinde öyle güzel, öyle özel şeyler barındırıyorlardı ki... Derin bir iç çektim güzelliğine karşı. ''Rojin, benden kaçtığının farkındayım. Şunu bilmeni istiyorum ki utanılacak bir şey yapmadın.'' dediği şeyler gözlerim doldu. Neden diye sormayın. Ben de bilmiyordum. Hassas anıma denk gelmişti galiba.

Gözlerimin dolmasıyla telaşa kapıldı. ''N-ne oldu? Yanlış bir şey mi söyledim ben?'' dedi endişesini belli eden bir sesle.

''H-hayır. Sadece ben fazla rezilim. Hep rezil oluyorum. Düşünmeden konuşuyorum. Sonra söylediğim şeylerden dolayı pişman oluyorum ama iş işten geçmiş oluyor.'' dedim kısık bir sesle. Neden hep böyle oluyordu bilmiyordum hiç. Onunla tanıştığımdan beri rezillik katsayım artmıştı zaten.

Bir Yaz HikâyesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin