33. Bölüm🐚

101 14 104
                                    

Merhabalar efenimmm, nasılsınız bakalımmm??

Keyifli okumalarrr 😙

***

Yiğit'in annesi ve babasının geldiğini öğrendiğimizde kısa süreli eğlencemize son verip yola çıktık. Yiğit gergindi, huzursuzdu. Otobüste yan yana oturuyorduk. Benim tarafımda kalan bacağı ara vermeksizin titriyordu.

Huzursuz hâli bana da yansımış olsa da bu durumda sakin kalan bir kişi olmak zorundaydı. Gördüğüm kadarıyla o kişi de ben olmak zorundaydım.

Yiğit'in endişeli hâline bakarak bir iç çektim. Gözlerim titreyen bacağına kaydı. Elimi dizine koyduğumda bacağını sallamayı bırakarak huzursuz bakışlarını bana çevirdi.

''Yiğit, bak biliyorum. Senin için kolay değil onlarla yüzleşmek. Şu an ne hissettiğini yüzde yüz bilemiyor olsam da sana şunu söylemek istiyorum: Ebeveynlerin düşündüğün kadar korkutucu değiller. Onlar da bizim gibi sıradan insanlar. Hem sen de onların vereceği cezalara karşı çıkabilecek kadar büyüdün.''

Elimle iri sayılan vücudunu işaret ettim. ''Baksana kendine. Boyunun babanın ve annenin boyundan uzun olduğundan eminim. Artık koacaman bir adamsın. Onların karşısına daha güçlü, daha öz güvenli çıkmanı istiyorum Yiğit.''

Elimi yüzüne getirdiğimde başını elime yaslayarak beni dikkatle dinlemeye devam etti. Ona her ne kadar kocaman bir adam olduğunu söylesem de şu an karşımda gördüğüm kişi çocukluğunu yaşayamadan büyümek zorunda kalmış, masum bir çocuktu.

Gözlerim şefkatle dolarken ona gülümsedim. ''Sen seviliyorsun, güçlüsün, başarılısın, imrenilesisin. Bırak ailen de bunları görsün. Hem nereden biliyoruz ki? Belki de sadece özledikleri oğullarını görmek istemişlerdir. Olamaz mı?'' Son cümlelerime kendimi inandırmaya çalıştım. Bunun gerçek olmasını umdum.

Alaycı bir ses bırakıp başını elimden çekti. ''Olamaz. Yakın geçmişe kadar beni özleyebileceklerine ben de inanmıştım. Ama hayır, özlemiyorlar. Ben zaten hiçbir zaman onların yanında olmamıştım ki. Daha doğrusu onlar benim yanımda olmamışlardı. Hiçbir zaman hayatında olmayan birini nasıl özleyebilir ki insan?''

''Ama sen onların oğullarıs-'' Sözümü keserek başını iki yana salladı. ''Ben onların oğulları değilim. Sadece ve sadece kendi doğularına göre, kendi isteklerine göre şekillendirmek istedikleri bir nesneyim.''

Yüzüm umutsuzluk hissinin etkisiyle düştü. Hangi anne baba çocuklarının ağzından bu tarz sözler dökülmesine sebep olabilirdi ki? Acaba onu ne kadar incittiklerinin farkındalar mıydı? Ne söyleyeceğimi bilememiştim.

Sakinleşmesini umarak elini tuttup parmaklarımızı birbirlerine kenetledim. Başımı hafifçe yana eğip onu rahatlatmak istercesine gülümsedim.

Az önceki ciddi, hüzünlü, kırgın, yorgun ifadesini dağıtmayı başarmıştım. Gözleri gülümsememe kayarken o da dudağının kenarını kıvırdı. Minik bir gülümseme bir insana en fazla bu kadar yakışabilirdi. İçimden sonsuza kadar mutlu olmasına, sürekli gülümsemesine dair bir sürü dilek tuttum.

Sessizce geçirdiğimiz yol bittiğinde otobüsten indik. Yiğit'in her adımı zorla attırılıyormuş gibiydi. Gitmek istemiyordu.

Apartmanın kapısına geldiğimizde adımlarımı durdurdum. Onu kendime çevirdim. Gerginlikten dudaklarını ısırıp duruyordu. Bu da dudaklarının kırmızının hoş bir tonuna bürünmelerine sebep olmuştu. Çok iştah açıcı görünüyorlardı.

Dikkatim tamamen dudaklarındayken başımı iki yana salladım. Ne düşünüyordum ben öyle? Hepten yoldan çıkmıştım.

Hafifçe boğazımı temizledim. ''Çıkmak istemiyor musun?'' diye sordum tereddüt etmeden.

Bir Yaz HikâyesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin