Bölüm 9

856 3 0
                                    

Her gün bir fırsat yaratıp Instagram'a giriyor ve Ayşe'yi orada buluyordum. Sürekli ekran başındaydı. Kısa da olsa her gün mutlaka sohbet ediyorduk. Ama ne kendini tanıttı ne de adını verdi. Ben de ısrar etmedim.

O da bana kimliğim hakkında bir şey sormamıştı. Birbirimize şiirler, güzel sözler yolluyorduk. Onun sayesinde şiir okur olmuştum. İnternetteki şiir sitelerini araştırıyor, ona uygun şiirler, dizeler bulmaya çalışıyordum. Aramızda bir şey olmadığı için aşk şiirleri yollamaya çekiniyordum. Özlem, mutluluk, umut, insan sevgisi gibi genel konularda bir şeyler bulmaya çalışıyordum. Onlardan da fazla yoktu. Hep onun suyuna gidiyor, onu korkutup kaçırmamaya çalışıyordum. Çünkü buluşup görüşmek, bir ilişki kurmak gibi bir niyetim yoktu. Her gün yarım saat bir saat kaçamak yapıp onunla yazışmak bana yetiyordu.

Sohbetimizi kişisel konulara yönelten de o oldu. Söylediğine göre kırık bir aşk yaşamıştı. Çok mutsuzdu. Eve kapanmış, hiç çıkmıyordu. Bu nedenle işinden de olmuştu. Sürekli internette olmasının sebebi de buydu.

Merakımı kamçılamıştı. Ürkütüp kaçırma pahasına sorular sormaya başladım. Yavaş yavaş dili çözüldü. Kendiyle ilgili daha çok şey anlatıyordu artık.

Hiçbir şeyi bir okuyuşta tam olarak anlayamadığım için dönüp dönüp okuma huyum vardır. Bunun faydalarını iş hayatımda çok görmüştüm. Birgün ona ins'te rastlayamayınca sıkıntımı dağıtmak için eski yazışmalarımızı okumaya başladım. Anlattıkları arasında çelişkiler olduğunu fark ettim biraz okuyunca. Bunlar küçük ayrıntılardı ama dikkatimi çekmiş, midemi bulandırmıştı. Örneğin bir keresinde bir sitede oturduklarını söylemiş, diğerinde ise bir apartmanda. Tam doğum tarihini vermemişti ama doğduğu ayda da, yaşında da farklılıklar vardı. Bir keresinde "Martta doğdum" demişti, bir başka seferinde "Yengeç burcuyum". Yengeç burcunda olmak için Haziran sonu Temmuz başında doğmuş olmak gerekti. Yaşı da ya 26 ya da 29. Boyunun kısalığından yakınmış, bir başka seferinde ise boyu uzun ayakları büyük olduğu için uygun ayakkabı bulamadığını anlatmış. Bir kaç kez saçının rengi ve uzunluğu değişmiş.

"Yine aldatılıyorum. Dolandırılıyorum" diye bir duyguya kapılıp çok sinirlenmiştim. Ama kadının hakkını vermek gerek ne benden bir şey talep etmişti, ne de buluşmaktan, görüşmekten söz etmişti. Sadece sohbet etmiştik iki ayı aşkın zamandır her gün.

Çok öfkelenmiştim. O öfkeyle, kendiyle ilgili anlattıklarındaki bu çelişkileri belirten "Seni tanımak istiyorum. Gerçekte kimsin?" diye biten uzunca bir mesaj yazıp cevabını beklemeden makineyi kapatmıştım.

Sözde yarına kadar süre vermiştim cevap vermesi için ve hiç ins'e girmeyecektim ama gün boyu, işlerle uğraşırken aklım hep ondaydı. İki – üç kere de ins'e girip bir cevap var mı diye bakmıştım. Ses yoktu. Bu arada o mesajın anlamsız olduğunu da düşünmeye başlamıştım. Öfkeyle yazdıklarım saçma gelmeye başlamıştı. Kadın bana neden kimliğini açıklayıp, doğru bilgiler verecekti ki! Ben ona doğru bir şey söylememiştim ki. Kendimi İzmir'de okuyan bir üniversite öğrencisi olarak tanıtmamış mıydım! Eski yazdıklarımı okusam bir sürü çelişki bulmayacak mıydım? Kim bilir neler zırvalamıştım da farkında değildim. Şimdi kadın haklı olarak bunları yüzüme vuracaktı.

Cevabı ancak akşam saatlerinde gelmişti. Evde olduğum için bakma fırsatım olmamıştı. Sadece tuvalete gittiğimde mesajın başına bakabilmiştim. Kızgın, ilişkiyi bitiren bir cevap gibi görünmüyordu. Gün boyu evde olmadığını, geç saatlere kadar işinin bitmediğini belirtip özür diliyordu uzunca mesajının başında. Hızlıca ekranı kaydırdım. Mesajı "sevgiler" diye bitiyordu ve sonunda da "Ayşe" imzası vardı.

Zehra buluttan nem kapan bir kadındır. Hamilelikle birlikte hisleri daha da kuvvetlenmişti sanırım. Tuvalette iki dakika fazla kalmam bile dikkatini çekmişti. "Sende bir gariplik var, tuvalete bile cep telefonun olmadan gitmiyorsun" diye kuşkusunu belirtmişti. Suçüstü yakalanma korkusu ile hemen cep telefonumdan ins uygulamasını silmiştim. Çünkü telefonumun şifresini biliyordu ve halimden kıllandığı için telefonu açıp karıştırırsa ins uygulaması dikkatini çekebilirdi.

Meraktan sabahı zor etmiştim. Erkenden evden çıktım "İşim var!" diye. Niyetim işe gidip hemen bilgisayarı açmaktı. Ama işe gidiş oldukça vakit alacaktı ve daha fazla merak etmeye tahammül edemeyecektim. Otoparka gidip arabayı almadan önce bir börekçide oturdum. Börek ve çayla kahvaltımı ederken ins uygulamasını yeniden indirdim.

Cevabı alttan alan bir tondaydı ve bana hak veriyordu. "Artık o kadar samimiyiz ki birbirimizi gerçek kimliklerimizle tanımanın zamanıdır" deyip kendini tanıtan cümleler kurmuştu. Adı Ayşe'ydi. 32 yaşındaydı. Evliydi. Bir bebeği vardı. Çocuk doğunca işten ayrılmıştı. Günboyu evde, bilgisayar başında olmasının sebebi de buydu.

"Şimdi de sen kendini tanıt Ahmet" diye yazmış cümlenin sonuna bir gülücük eklemişti. Adımı bilmesi bir an ürpermeme neden olmuştu. Adımı hiç vermemiştim. Nereden biliyor olabilirdi?

Ne kadar salak olduğumu, ne kadar internetten anlamadığımı anlayın. Evet bir nickname'mim vardı ama avatarıma dokunup hesabıma girdiğinizde adımı, soyadımı, şirketimin adını, hatta bizim şirketin web sitesinin linkini bile görebiliyordunuz. Böyle gizli kapaklı işlere girişeceğimi düşünmediği için olsa gerek Suat her şeyi açık açık yazmıştı. Yani Ayşe baştan beri yalan söylediğimi biliyordu. Bugüne kadar da nezaket gösterip bu durumu yüzüme vurmamıştı.

Üçlü İlişki (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin