Bölüm 27

524 0 0
                                    

Kapı anahtarla açılırken bir çoktan giyinmiş, çıkmaya hazırdık. Ece kısa bir duştan sonra hafif bir makyaj bile yapmıştı. Üstelik ben söylemeden aldığımız eteklerden koyu yeşil olanını da giymişti. Çok güzeldi sevgilim.

Niyetimiz sahilde bir yerlere gidip çayla açma ve poğaçaları yemekti. Çok acıkmıştık. Gelen Asu'ydu. Kapıyı açtığı anda bizi karşısında görünce şaşırmıştı. Özellikle benim burada olmamı hiç beklemiyordu sanırım. Bakışları bir an ikimizin arasında gidip gelmiş, sonra her şeyi anladım dercesine gözleri parlamıştı.

İşi umulmadık bir biçimde erken bitmişti söylediğine göre. Nöbeti devredeceği arkadaşı gelmesi gereken saatten çok daha erken gelmişti. "Allah'ın işi işte, enişte!" diye sözünü bitirip bir kahkaha koyuvermişti, sizi yakaladım dercesine.

Nasıl davranmam gerektiğini bilemiyordum. Donmuş kalmıştım. Ece, özgüveni tam bir hareketle elimi tutmuş, yürümem için beni çekerken gözleriyle elimdeki pastane poşetini işaret ederek "Geç bir kahvaltı yapacağız" demişti. Sözünde bir teklif yoktu ama Asu bu lafı üzerine alınmış "Bekleyin! Üzerimi değişip hemen geliyorum" demiş yan odaya seğirtmişti.

"Ne olur kızma!" dercesine elimi sıkmış, iyice bana sokulmuştu Ece. Baş başa kalmak istediğimi biliyordu. Yatakta sarmaş dolaş yatarken birlikte nereye gidebileceğimizin planlarını yapmıştık. Ece geçen gün gittiğimiz Karadeniz sahilini çok sevdiğini, öyle bir yere gitmek istediğini söylemişti. Ben de o iş için geç kaldığımız cevabını vermiş, belki haftaya demiştim.

Biraz da sinirimden vermiştim bu cevabı. Normalde sevdiğim nereye derse oraya giderdim. Ama Ece yatakta çok canımı sıkmıştı. Bir yorganın altında sarmaş dolaş yatacak kadar yakın olduktan sonra neredeyse hiçbir şey yapamadan kalkmak sinirimi tepeme attırmış, kıza fark ettirmemek için uğraşmıştım. Ama yataktan kalktıktan sonraki tavrı canımı sıktığını anladığını, hatasını tamir etmeye uğraştığını gösteriyordu. Minik bir kuş gibi hep sokuluyordu kollarımın arasına.

Ece yatakta da arabada davrandığı gibi davranmaya çalışmıştı. Önce gel yanıma yat demesi sonra da oramı elleme, buramı tutma der gibi davranması çileden çıkarmıştı beni. Gerçi arabada olduğundan biraz daha rahattı ama sadece biraz rahattı. Çekinceleri vardı ve bunları söylemiyordu. Hissediyordum. Kalktıktan sonra bir yere gitmeyi de aklında ne var anlarım umuduyla teklif etmiştim. Yoksa o sinirle onu öylece bırakıp gitmekti ilk niyetim.

Oysa ne güzel başlamıştık. Çekingen davransa da ilk kez doya doya sevişeceğimizi düşünüyordum. Üstelik eve de, yatağa da o beni çağırmıştı. Yani istekli olması gerekirdi.

Ensesinden, boynundan öpmüş, omuzlarına geçmiştim. Hafifçe kayıp başını bana çevirince de öpüşmeye başlamıştık. Önce yavaş yavaş öpüştük. Bu arada onu saran kollarımla boynunu, omuzlarını, ensesini okşamış, bir elimle saçlarına yönelirken diğerini sırtından aşağı doğru kaydırmıştım.

Elim kalçasına doğru giderken Ece iki bacağıyla beni sıkıca sarmıştı ve orasını oramın üzerinde hissediyordum. Bir elimle kalçasının bir yanını avuçlarken diğerini de aşağı doğru kaydırıyordum. Poposu küçük bir karpuz gibiydi. Sert ve avuca gelmez. Bu hareketlerim onun heyecanını artırmış olmalı ki artık iki eliyle yanaklarımdan kavramış şehvetle öpüyordu.

Yukarıdan aşağı okşayıp sıvazlayarak inen elimi belinden içeri sokarken irkilmiş ama karşı koymamıştı. Elimle belini, sırtını okşayıp yukarı omuzlarına, ensesine yönelmiştim çıplak tenin üzerinden.

Ama diğer elimi eşofmanının içine sokup poposunu ellemek istediğim de bileğimden tutup elimi çekmiş "Lütfen" diye fısıldamıştı. Demek sınırlara dayandık, diye düşünmüştüm. Kumaşın üzerinden popoyu ellemek serbestti ama daha fazlası yoktu. Omuzlarımda dolaşan elimin de memelerine kaymasına aynı şekilde karşı koymuştu.

Lütfen'ler, lütfen'lere eklenirken diğer yandan benim yanaklarımı, boynumu şehvetle öpüyordu ve bacağımın üzerine yerleştirdiği uyluğu keyifle yukarı aşağı gidip geliyordu.

Liseli tarzında sevişiyorduk ama benim bu konuda pek deneyimim yoktu. Üstelik o çağları çoktan geçmiştim. Ece'nin çekinceleri olmasını anlıyordum. Büyük bir ihtimalle bakireydi ve bekaretini kocasına saklamak istiyordu. Benim müstakbel kocası olacağıma henüz ikna olmadığı için de kendini sakınmak istiyordu. Diğer yandan da fırsatını bulmuşken tadını da çıkartmak istiyordu, tabii kendi koyduğu sınırlar içinde.

Ama sabrın da bir sınırı vardır ve bu kadar sabrettikten sonra duramayacağımın da farkındaydım. Sert bir hareketle elimi eşofmanının altından içeri sokup poposunu kavrarken diğer elimi de aynı anda ön taraftan sokmuştum. Niyetim külotun üzerinden ellemekti ama Ece bu atağım üzerine öyle bir hoplamıştı ki birlikte yataktan yere savrulmuştuk paldır küldür. Sarmaş dolaş bir vaziyette olduğumuz için de kötü düşmüştük. Benim omzum incinmiş olabilirdi. O da neredeyse benim altımda kalıp ezilecekti. Bacağı acımıştı. Biraz topallar gibi bile oldu ama neyse ki bastı.

Ece bir yandan özür üzerine özür dilerken beni yatağa çekip sımsıkı sarılmış, yanağıma öpücükler kondururken "Reglim" diye fısıldamıştı. Bu laf da tepemi attırmaya yeterliydi ama hiç değilse "olmaz" dememiş, doyasıya sevişme işini biraz ertelemişti. Tamamen hayır demiyordu. Bu bile benim için bir kazanım demekti. Ece'yle birlikteyken her şeye optimist bakıyordum. Sanırım onun iyi niyeti, samimiyeti beni de etkiliyordu.

Artık yüz yüze yatıyorduk. Yine sımsıkı sarılmıştık, kollarımız sıkıca sırtlarımızdan sarmış, bacaklarımız birbirine sarmaşık gibi dolanmıştı ve yeniden doyasıya sevişmek bir hamleye bakardı, sadece bir öpücüğe...

Ve bu durumda, demin aklımdan geçenleri yüzünü omzuma gömmüş bir vaziyette Ece bana aynen söylüyordu. Haklıydı. Yine de haklısın demedim ve kendimce gerekçeler ileri sürerek kendi haklılığımı kanıtlamaya çalıştım. Ece, her zamanki gibi beni susarak dinlemişti. Bu kızla tartışmak mümkün görünmüyordu. Oysa içim öyle dolmuştu ki sıkı bir kavgaya hazırdım. Yüzünü omzuma gömdüğü için fark etmiyordum ama belki gözyaşlarına boğulmuştu bile.

Bir süre daha öylece yattıktan sonra terlediğimizi fark etmiştik. Önce kim kalkacak diye beklemiş, Ece'den bir hareket gelmeyince kıpırdanıp kalkmak istediğimi belli etmiştim. Ece yine bin bir özür dileyip yüzümü öpücüklere boğmuştu. "Şu günler geçsin. Söz" diye bir şeyler dediğini de duyar gibi olmuştum ama öpücüklerin arasında sözleri uçup gidivermişti. Neye söz vermişti acaba? Tekrar bir tartışma açıp bu güzel havayı bozmamak için de "Nereye gitmek istersin?" diye sormuştum.

Yine Büyükçekmece sahiline gitmiştik. Bir kahveciden kahvelerimizi alıp sahilde oturup bayatlamaya başlamış açma ve poğaçalara yumulmuştuk. "Ben tokum" diyen Asu en fazla yiyen olmuştu. Yiyeceklerimizi bitirdiğimizde ben hâlâ kendimi aç hissediyordum.

Asu bu arada ev konusunu açmıştı. İşte fırsat buldukça kiralık ilanlarına bakmış. Bazılarını da işaretlemiş. "Buralarda bir ev olsa harika olur" deyince "Haydi kalkın biraz dolaşalım. Bakalım, nasıl evler var" dedim. Böylece ev arama işlemleri resmen başlamış oldu.  

Üçlü İlişki (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin