Bölüm 46

434 1 0
                                    

İşyerime gider gitmez hemen avukatımı aradım aklıma takılanları sordum. Kendisi ticari konularda uzmandı boşanma davalarından anlamıyordu ama Ece'nin ev adresini vermemin yanlış bir hareket olduğunu düşünüyordu. Zina baskını yapılmasını mümkün görmüyordu. Yasalar böyle bir şeye izin vermiyormuş. Ama zinanın ispatı halinde boşanma kolaylaştığı gibi tazminat da söz konusu olabiliyormuş. Onun için de telefon konuşmaları, sms mesajı, fotoğraf, video gibi şeyler yeterliymiş. Tatil masrafları, kredi kartı ekstresi bile kanıt olabilirmiş. Kafam karışmıştı.

"Ben zaten boşanmak istiyorum, bunlara ne gerek var" dedim avukata. "Çocuğun velayetini vermek istemiyorsa da bu durumu kanıt olarak gösterebilir" diye cevap verdi. "Bir kaç gün o eve uğramasanız, hatta uzaklaşsanız daha uygun olur" diye ekledi. Zehra'nın avukatıyla konuşup ne talepleri olduğunu bildireceğini söyleyip kapadı.

Tedirgin olmuştum. Zehra'nın bu yasaların ne kadarını bildiği şüpheliydi. Herkes gibi o da zina baskını yapılabileceğini düşünüyor olmalıydı. Belki avukatı uyarsa bile bu gece, bilemedin yarın kapıya dayanacaktı.

Ani bir kararla Ece'yi aradım "Hazırlan, bu gece Kıbrıs'a gidiyoruz" dedim. Şaşırmıştı. Ne gerek var falan diye geveledikten sonra "Zaten izin alamam" diye sözünü tamamladı. "O işi sen bana bırak" deyip telefonu kapadım.

Ece'nin patronunu arayıp önemli bir sağlık sorunu için gitmemiz gerektiğini söyleyince adam pek üstelememiş, sadece Ece'nin izinli olduğu günlerde yevmiyesini keseceğini söylemişti.

Hesaplarım tutmamıştı. Kıbrıs uçaklarında yer yoktu. Ben de fikrimi değiştirip Antalya'ya bilet almıştım. Lara'da da güzel bir otel bulmuştum. Her şey dahil, lüks bir yerdi.

Bizim atölyeden ve çevreden üretim fazlası tişört, pantolon gibi şeyler toplatmıştım. Ece iş çıkışı gelince uygun olanları seçtik. Sadece mayo, havlu ve iç çamaşırına ihtiyaç vardı. Onları ve valizleri havaalanı yakınlarındaki bir AVM'den alacaktık. Böylelikle hiç eve gitme gereği olmadan doğruca uçağa gitmiş olacaktık.

Ece çok heyecanlıydı. Hayatında hiç uçağa binmediği gibi tatile de çıkmamıştı. "Keşke Asu'yu da götürebilseydik" diye söylendi ama bunun bir önbalayı olduğunu söylediğimde gözleri ışıldıyarak bana sarılıp defalarca teşekkür etti.

Otele vardığımızda saat 10'u bulmuştu. Ece uçakta çok korkmuştu. Dikkati dağılır diye cam kenarına oturtmam da yanlış fikirdi anlaşılan pencereden bakıp yükseklerde olduğumuzu fark ettikçe bana daha çok sarılmış, bildiği tüm duaları okurken iki eliyle sımsıkı tuttuğu elime bastırdığı tırnaklarıyla bol bol kanımı akıtmıştı.

Bu gerginliği taksiyle otele gidene dek de devam etmişti. Ancak odaya girdiğimizde biraz gevşediğini hissetmiştim. Geç bir akşam yemeği yiyebilir, müzik sesi odamıza kadar gelen barda içki içip eğlenebilirdik. Ama bu tekliflerimi yorgun olduğunu söyleyerek reddetmişti. Sıcak bir banyo yaptıktan sonra bana sarılıp uyumak istiyordu.

Oda oldukça genişti. Kocaman da bir yatak vardı tam ortasında. Ece'nin daracık yatağından sonra bu müthiş bir konfordu. Ece'nin de hoşuna gitmiş, "bize de böyle bir yatak alalım" demişti. Balkonundan dev bir yüzme havuzu, arkada çam ağaçları, sonra da deniz görünüyordu. Kocaman bir de banyosu vardı. Banyoda hem küvet hem de duşa kabin bulunuyordu. Küveti doldurmayı teklif ettiysem de üşendiğini söyleyerek teklifimi reddetti. Reddeceğini ummadığım bir şey birlikte duş almaktı ama "Sen şimdi yorgunum dememe aldırmaz yaramazlık yaparsın" diye onu da reddetti. Neyse o duşakabindeyken benim küvette duş almama itiraz etmedi.

İkimiz de yıkanıp paklanmış, bornozlarımızı giyip yatağa uzanmış, sırtımızı yastıklara dayamıştık. Ece başını göğsüme dayanış miskin miskin televizyon seyrederken ben de e-postalarıma bakıyordum.

O sırada Asu'nun mesajı geldi. Telefonun uyarı sesi Ece'nin "Bu saatte kimden?" diye merak etmesine neden olmuştu. Asu'ya bugün ve yarın gece evde kalmamasını polis gelmese bile karımın ve akrabalarının kapıya dayanabileceğini söylemiştik ama o "Gidecek başka yerim yok!" diyerek bu teklifimizi reddetmişti. Kim gelirse gelsin başa çıkacağını düşünüyordu.

Herhalde kapıya dayandılar, Asu da telefon edemediği için mesaj yolladı, düşüncesiyle hemen mesajını açmıştım. Bir video yollamıştı.

Ben video ibaresini görür görmez "Yine Asu'nun tatsız şakalarından biri" diyerek telefonu kapatmak istemiştim ama Ece ne yolladığını merak ettiğini söyleyerek bakmak istediğini söylemişti ısrarla. Bunu bir fırsat görerek Asu'nun beni devamlı taciz ettiğini, daha önce de bu tür videolar gönderdiğini anlattım.

Ece "Hangi tür?" diye sorarken videonun başlat tuşuna basmıştı bile. Asu yine aynanın önündeydi. Ama bu kez evde, kendi odasındaki aynanın önünde. Üzerindekileri giysileri bir striptizci gibi dans ederek çıkartıyordu. İşin nereye varacağını hissettiğim ve belki de beni zora sokacak laflar edeceğini düşündüğümden "Ne olduğu anlaşıldı" diyerek telefonu kapatmak istedim ama Ece seyretmekte direnince sesimi fazla çıkaramadım.

Asu'nun üzerinde siyah satenimsi bir gömlek, altında siyah bir etek ve siyah naylon çoraplar vardı. Normalde böyle gezmezdi. Sanırım bu video için özel olarak giyinmişti. Zaten gömleğinin düğmelerini açarken "Senin için giyindim, senin için soyunuyorum enişte" diye bir laf da etmişti.

Siyah dantelli bir sutyen, onunla takım olan siyah dantelli bir külot giymişti. İkimiz de Asu'nun bu şovundan etkilenmiştik. Asu külotlu çorabını çıkartıp hoş bir hareketle atarken Ece'nin eli bornozumun açık kısmından önce göğsümde dolaşmaya, sonra aşağılara doğru kaymaya başlamıştı.

Esas heyecan ise Asu'nun tamamen soyunup vücudunu okşamaya başlaması ile başlamıştı. Onun hareketleriyle aynı anda ben de Ece'yi okşamaya başlamıştım. Elim bornozunun altında çıplak bedeninde geziniyordu ve Ece de bundan hoşlanmış olmalı ki Asu gibi vücudunu, kalçasını kıvırmaya başlamıştı. Bir yandan da beni okşuyordu.

Asu boştaki eliyle memesini avuçlamış, sonra da elini karnına doğru kaydırıp orasını parmaklamaya başlamıştı. Ben de onu izleyerek Ece'nin bacak arasına elimi kaydırmış, dudakların arasına orta parmağımı yerleştirip tıpkı Asu gibi dokunduruyordum. Ece'de Asu gibi kalçasını parmak hareketime karşılık verecek biçimde ileri geri sallıyor, aynı ritimle de benimkini sıvazlıyordu. Bu sırada Asu'nun dudakları aralayıp amına giren iki parmağını, akan zevk sularını yakın plan görmüştük. Cep telefonunu alttan orasına tutmaya başlamıştı artık.

Asu havaya girmiş keyfin doruklarına tırmanırken ben cep telefonunu yere atıp Ece'ye dönmüş, dudaklarından öpmeye başlamıştım. O da aynı arzu ile bana karşılık veriyordu. Dillerimiz birbirine dolanırken dudaklarımızı emiyorduk. Parmağım Ece'nin sulu amından içeri kaymıştı. İyice kabarmış amını avuçluyordum parmağımı içeride ileri geri sallayıp çemberler çizerken.

Kalçası iyice hareketlenmiş, kendini olaya kaptırdığı için benimkini tutan eli gevşemişti. Yavaşça çevirip sırtüstü hale getirdim, omuzları yatağa değdiği anda da parmağımı çekip benim aleti yerleştiriverdim. Bir kılıf gibi alıvermişti benimkinin tamamını. Kollarıyla beni sıkıca sarıp dudaklarıma yumulurken anında da kalçasını ileri geri hareket ettirirken çevirmeye de başlamıştı. Muhteşem bir duyguydu. Kendimi tamamen Ece'nin hareketlerine bırakmıştım ve onun gelip gelmediğini düşünecek halde değildim. Günün bütün gerginliği "Oh, oh, oh" seslerimle birlikte onun içine fışkırıyordu. Ece de bana aynı şekilde keyif sesleri çıkararak ve kalçasını gittikçe daha da hızlandırarak karşılık veriyordu. Sanırım hemen hemen aynı anlarda da geldik. Birlikte geldik bile diyebilirim keyfe kendimi o kadar kaptırmıştım ki kimin önce geldiğini bile fark etmemiştim.

Yıldız'a tıklamayı, tavsiye etmeyi ihmal etmeyin! Yorumlarınız da benim için çok önemli 😁

Üçlü İlişki (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin