Bölüm 33

404 1 0
                                    

Asu'yu üzerimden silkmiş, hızlıca çıkıp gitmiştim evden. Yol boyu "bu kız ne yapmak istiyor?" diye düşündüm. En yakın arkadaşının sevgilisine asılmakla amacı neydi? Çeşitli olasılıklar vardı ve hemen hepsi de akla yakın geliyordu. İlk ihtimal Ece'yi kıskanmış olmasıydı. Beni ilk görenin kendi olduğunu, üzerimde bir hakkı olduğunu da düşünüyor olabilirdi. Ne de olsa Ece ile beni o tanıştırmıştı. Bu hareketleriyle de benim aklımı çelmek istiyordu. Belki beni elde edemeyecekti ama Ece'den ayırtarak amacına ulaşmış olacaktı.

Bir ihtimal de en yakın arkadaşını bir yabancıya kaptırıp yalnız kalmaktan korkması olabilirdi. Hayatta Ece'den başka kimsesi yoktu. Abla diyecek kadar yakındı Ece'ye. Ece benimle uzun süreli bir ilişkiye girerse işin sonu evliliğe kadar varabilir ve Asu korktuğu gibi bir başına kalabilirdi. Belki de sadece cinsel istekten kaynaklanan bir şeydi yaptığı. Amacı ne olursa olsun canım sıkılmıştı ve Asu'ya karşı daha dikkatli olmaya karar verdim. Ama gittikçe daha yakın olurken bunu nasıl becerecektim bilmiyordum.

Akşama doğru Ece aradı. Gün boyu aramadığının da öyle farkına vardım. Neyse ki kırgınlığı geçmişti ve sesi neşeli çıkıyordu. Asu'nun temizlik işini tamamen bitirdiğini, işim yoksa mesai sonrasında birlikte gidip mobilyayı, beyaz eşyayı alabileceğimizi söylemişti.

Birkaç tane spot mağazası biliyordum. Bir tanesinin sahibi de bizim komşu atölyelerden birinin sahibinin kardeşiydi. Ece'yle önce oralara gittik ama satılan malları gözüm hiç tutmadı. Beyaz eşya fena değildi ama mobilyalar dökülüyordu. Buzdolabı ve çamaşır makinesi seçtik. Onları yarın eve yollayacaklardı. Ece bulaşık makinesi de, televizyon da almama razı olmamıştı. Bunların gereksiz masraf olduğunu düşünüyordu.

Tanıdık olduğumuzu görünce illa kredi kartı diye tutturmamış, senetle satışa da ikna olmuşlardı. Her zaman kullandığım kredi kartımda tüm limitlerin dolduğunu IKEA'da kasaya ödeme yaparken öğrenecek ve Ece'ye rezil olacaktım. Daha doğrusu ben rezil oldum diye hissedecektim. Ece bu durumu doğal karşılamıştı.

Melek'lerin bankadan zorla verdikleri bir kredi kartı daha vardı. Hiç kullanmadığım için yanımda bile taşımıyordum, büroda masamın gözünde duruyordu. Telefon edip Abdullah Bey'den çocuklardan biriyle kartı hemen bana yollamasını söyledim.

Kart gelene kadar restoranda oturup çay içip pasta yemiştik. Ece'nin iştahı sadece et yemeklerine, kebaplara yönelikti anlaşılan, pastasını paylaşmak konusunda ısrarcı olmuştu.

Yemekhane benzeri, kocaman, self servis bir yerdi restoran. Bedavaymış gibi İsveç köftelerini, somonları hızla tıkınıyordu insanlar. Ece ısrar etmeme rağmen köfte İsveç tarzı diye istememiş, balık sevmediği için somona dönüp bakmamıştı bile.

Ben yaşadıklarımın sözünü etmedim ama eşya almaya gittiğimde Yeliz'le karşılaştığımı öğrenince az ve öz cümle ile Yeliz'in ruh halini anlattı. Aslında tüm yetiştirme yurtlarında büyümüş olanların ve Ece'nin de ruh haliydi bu. İnsanları aşırı sahipleniyor ve paylaşmak istemedikleri gibi kaybetmeye de tahammül edemiyorlardı. En önemli özelliklerinden biri de her durum ve şartta kendilerini düşünmeleriydi. Kendi çıkarları için her şeyi ve herkesi ezip geçebilirler, çok kolay adam satarlardı. Kendilerini kurtardıklarına emin olduktan sonra arkadaşlarını düşünüyorlardı. Bu durum da çok nadir görülürdü, Ece'ye göre. "Yeliz'in sana kötü davranması beni şaşırtmaz. Asu da ne kadar biz abla kardeşiz dese de kendi çıkarı söz konusuysa beni bile satar" diye lafını noktaladı.

Küçük bir masa, dört sandalye, bir kanepe, benim ısrarımla iki koltuk, kanepenin önüne koymak için bir uzun sehpa, iki küçük elbise dolabı, perde, nevresim almıştık. Kasaya giderken bir sürü mutfak eşyası vardı. Ece çatal, bıçak gibi temel ihtiyaçları bile çok az sayıda almış, çoğu şeyi "paramız olunca alırız, bunlar yeter" diye reddetmişti. Tok gözlülüğü hoşuma gidiyordu. Burada Zehra olsa benim teklif ettiklerimi almakla kalmaz "gerekli" diye birçok şeyi daha aldırırdı. Çünkü çok nadir birlikte alış veriş etmeye razı olurdum.

Çok küçük paketlere çok büyük mobilyaları koyabildikleri için aldığımız her şey benim Panelvan'ın arkasına sığmıştı. Paketleri eve çıkartmak da sorun olmadı. Bir yanından ben diğer yanından kızlar tuttu, asansöre atıp atıp yukarı çıkarttık.

Asu gündüzki gibi değildi. Üzerine doğru dürüst bir şeyler giymişti. Sanırım Ece'den çekiniyordu. Yoksa benim tepkimi çok da ciddiye almış olduğunu sanmıyordum, hatta yeni bir atak bile bekliyordum. Her zamanki gibi sımsıkı sarılıp şapır şupur yanaklarımdan öpmeyi ihmal etmedi biz araçtan inerken. Vücut teması da yaptı. Giyimime bakma sen, ben hazırım, der gibi.

Geç olmuştu. Paketleri bırakıp hemen yola koyuldum. Yarın işlerimi sabahtan halledip hemen gelecektim. Ece de izinli olduğu için mobilyaları birlikte kuracaktık. Yeni evlenmiş de kendi evimizi döşüyormuş gibi heyecanlıydım. Ece de "Dayanamaz paketleri açarsak kızma olur mu!" diye heyecanını ifade etmişti.

Eve vardığımda saat dokuzu geçiyordu. Zehra ortada yoktu. İyice hasta havasına girmiş, erkenden uyumuş olmalıydı. Bakıcı kadın yemek hazırlamayı teklif etmişti ama tost yapıp çayla yemeye karar vermiştim. Bizim evde çaydanlık hep ateşin üzerinde olurdu. Çay fazla dem almıştı ama yine de iyi geldi.

Televizyonda doğru dürüst bir maç yoktu. Ama futbol yorumcularının yine konuşacak birçok konusu vardı. Onları dinlerken uzun zamandır göz atmadığım sosyal medya hesaplarıma bakıyordum.

İns'te biri hem neredeyse tüm paylaşımlarımı like'lamış, hem de altlarına yorumlar yazmıştı. Hesabını açıp baktığımda "Bu hesap gizli" yazıyordu. 16 gönderisi, 32 takipçisi, 460 takip ettiği vardı. Yeni bir hesap olmalıydı. Fake bir hesap olma ihtimali de yüksekti. Artık bu konularda uzmanlaşmaya başlamıştım. Yine de "takip et" butonuna bastım, nedense meraklanmıştım. Belki de o günleri özlemiştim.

Ece varken yeni bir maceraya girmezdim yine de benimle ilgilenen bu kişinin kimliğini merak etmiştim. Gerçek bir hesap olma olasılığı çok düşüktü. Ama benimle ne işi olabilirdi?

Bir iki güzel sözü like'ladım. Karşı tarafın tepkisine göre davranmaya karar verdim. O sırada Ece'den mesajlar gelmeye başlayınca ona yoğunlaştım. Bana güzel aşk sözleri yazıyordu. Bir de anlık fotoğraf yollamıştı. Gülümsüyordu. Keyfi yerindeydi. Ben de ona güzel sözler yazdım. Gülücükler, kalpler yolladım. Birbirimize iyi geceler dileyene kadar bir süre sürdü yazışmamız. Ece'yle yazışırken kadının teşekkür eden mesajı geldi. Takipçi olarak da kabul etmişti. "İlginiz için asıl ben teşekkür ederim" diye cevapladım. O da bir gülücük yolladı. Aynı şekilde karşılık verdim ama yazışmayı devam ettirecek bir şey yapmadım.

Çiçek, böcek paylaşımları, güzel sözler, dizeler vardı paylaşımlarında ama bir ikisinde erotik sayılacak şeyler de gördüm. Bir kadının hesabı olduğu belliydi ama kim olduğu anlaşılmıyordu.

Karşıdaki kimse oldukça hızlı biriydi. Bu durum da fake bir hesapla karşılaştığım kuşkusunu artırıyordu. Hemen kişisel bilgilerimi sordu. Aslında kimliğimin neredeyse tamamı ins hesabımdan görülüyordu. Bakalım ne olacak, diye bilgilerimi yazdım.

O da cevap olarak 30 yaşında olduğunu, İstanbul'da yaşadığını yazdı. Meslek olarak da bir mağazada satış temsilcisi olduğunu söyledi. Eğer fake değilse bu işlere ilk giriştiğimdeki kadınlar gibi bir şey olma ihtimali büyüktü. Sahte bir hesapsa mutlaka beni tanıyan biridir, diye bir his vardı içimde.

Nedense ilk aklıma gelen Taner'di. Bu işlerin uzmanıydı. Canı sıkılmış benimle eğleniyor olabilirdi. Belki de benimle dalga geçip eski kızgınlığının acısını çıkartacaktı. Bilgisayar işlerinden anlayan ikinci kişi Suat'tı ama onun böyle bir hayal gücü olduğunu sanmıyordum. Kara Melek ona yardım ediyorsa iş değişirdi tabii. Belki de bizzat Kara Melek yapıyordu bu işi. Anlatımı kadın anlatımı gibiydi.

Kapatırken aklıma Asu geldi. Çok muzip bir kızdı. Doğrudan elde edemediğini sosyal medya üzerinden elde etmek istemiş olabilirdi. Beni Ece'den ayırmak istiyorsa samimiyeti artırarak beni havaya sokar, sonra da Ece'ye yazdıklarımı gösterip ipimi çekebilirdi. Bunu da olasılık olarak aklımın bir yerine kaydettim.  

Üçlü İlişki (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin