"Ailenle, hamile karınla ilgileneceğine kızlarla geziyormuşsun!" Laf dönüp dolaşıp nereyi bulmuştu! Kayınbiraderdi arayan. Bu adamdan oldum olası haz etmezdim. Ukala, her şeyi kendinin bildiğini sanan tiplerdendi. Kız kardeşine beni yakıştıramadığından hep bir açığımı arardı.
Neyse ki Zehra da yengesinden hoşlanmadığı için bayramlarda kayınpederde buluşmak dışında pek görüşmüyorduk.
Taner'le tanışmaları imkansızdı. Demek ki hem tanışmış hem de samimi olmuşlardı ki hakkımda dedikodu bile ediyorlardı.
Dilimi ısırıp "Sana ne lan!" dememeyi başarmıştım. Konuyu Zehra ile konuşup konuşmadığını anlamam gerekiyordu ki evde ona göre bir senaryo uydurayım.
Kayınbirader boşboğaz bir adamdı. Biraz konuşunca Taner'i tanımadığını anlayıp rahatladım. Ece'yle beni arabada görmüştü. Tesadüfün bu kadarı inanılmazdı ama çok büyük sandığımız İstanbul'un bazen çok küçük olduğu da anlaşılıyordu.
Bir iş için bizim tarafa yolu düşmüş. Durakta minibüs beklerken de ben arabayla gelip ışıklarda durmuşum. Bizi görmüş. Bu kadarı da o saçma sapan lafları edip beni ezmeye çalışması için yetmiş.
Telefonu kapar kapamaz da hemen Zehra'yı arayacak bu kötü haberi bizzat yetiştirecekti kuşkusuz. Ön almam gerekiyordu ama bu gibi konular telefonla konuşularak halledilemez, aksine daha dallanıp budaklanabilirdi. Ama bir şey yapmazsam da Zehra akşama kadar kumru gibi düşünür işi abartabilirdi.
Hemen aradım ve kayınbiraderin aradığını, sinirlerimi bozduğunu, onunla bir daha asla konuşmayacağımı, kendisine de görüşmeyi yasakladığımı bildirdim.
Zehra şaşırmıştı. Anlaşılan kayınbirader henüz onu aramamıştı. Asu'nun hastanede bize nasıl yardımcı olduğunu anımsattım. Bunun karşılığında da ablasına iş baktığımı söyledim. "Öksüz yetim bir kıza iş bakmak bile dedikodu vesilesi oluyor" deyip sunturlu bir küfürle telefonu kapattım.
Bu atağımla üste çıktığımı, şimdi teskin edilmesi gereken kişinin ben olacağımı biliyordum akşam eve girerken. Nitekim öyle de oldu.
Hazır ortamını yakalamışken Asu ve Ece'nin durumlarından söz ettim. Geçen cumartesi ön görüşme için onlarla buluştuğumu, kızların çok aç olduklarını anlayınca yemek ısmarladığımı da anlattım. Hatta lokantada Taner'i bir kadınla gördüğümü evli barklı bir adamın assolist kılıklı kadınlarla lokantalara gitmesini garipsediğimi de söyledim.
Zehra, Taner'i pek tanımadığı için bu ayrıntı üzerinde durmamıştı. Benim öksüz ve yetim kızlara destek olmamdan da hoşnut olduğunu sözleriyle belli etmişti.
Akşam yemeğini yerken de kızlara başka nasıl destek olabileceğimiz konusunda kafa yormuş, öneriler geliştirmişti. Eğer müdahale etmezsem işe dahil olacak, kızlarla bağlantı kuracak bir havaya girmişti. İhtiyaçlarını anlamak için Asu'yu arayıp görüşmeyi bile düşünüyordu.
"Yeterince destek olduk" diyerek konuyu kapatmaya çalıştım. Ece'nin işe kabul edildiğini, bir ay içinde de düze çıkacaklarını söyledim. Zehra "Kızların üzerinde doğru dürüst giysi bile yok diyorsun. Bari sizin üretim fazlalarından bir şeyler verseydin" diyerek aklımdaki şeyi anımsatmış oldu. Ben de bunu düşünmüştüm, demedim. Düşünmüştüm, hatta Ece'ye de söylemiştim ama sonra işyerinde kadın giysileri seçip torbalara doldurmak dikkati çeker diye de vazgeçmiştim. Şimdi "Zehra Yengeniz istiyor" diyerek bu giysi seçme işini ortacıya çok rahat yaptıracak, dedikodudan da korkmama gerek kalmayacaktı.
Zehra'nın teklifini hemen kabul etmemem, normalde olduğu gibi bahaneler üretmem gerekirdi. İşi yokuşa sürmek istiyormuş gibi yapıp "Uygun olur mu, ayıp olmaz mı?" gibi şeyler söyledim. Oysa bir gerekçe bulsam da en kısa zamanda Ece'yi arasam diye düşünüyordum ondan ayrıldığımdan beri. En yakın zaman hafta sonu gibi görünmüştü. Cumartesi tekrar yemeğe çıkabilirdik. Hatta şansım yaver giderse Asu'nun nöbeti olurdu ve biz Ece ile baş başa yemek yerdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçlü İlişki (Tamamlandı)
Ficción GeneralEvli bir adam sosyal medya üzerinden tanıştığı bir genç kızla ilişkiye girer. İlişkileri kısa zamanda aşka dönüşür. Ama genç kızla aşkı yaşamak demek onun kardeşi gibi sevdiği, aynı evde yaşadığı kızla da birlikte yaşamak demektir. Bu birlikte yaşam...