"Ne istersen yapacağım söz!" demişti. Ben de bu sözünün üzerine hafta sonu İğneada'ya gitmeyi teklif etmiştim. Bir gece kalırdık. Ece de beni şaşırtarak teklifimi kabul etmişti. Cumartesi öğlen iş çıkışı buluşmuştuk. O hafta hep ev işiyle geçmişti. Evi bulmak biraz zaman almış ama kolay olmuştu. Hemen o gün birkaç eve baktıktan sonra en uygununa karar vermiştik. Ama sonrası daha da yorucuydu. Kontrat yapmak, peşinat, depozito, ev eşyası alımı... Kendi evimi kuruyormuş kadar heyecanlıydım.
Evle ilgili her konuda karar verici konumunda Asu vardı. Ece genellikle sessiz kalıyor ya da onun görüşünü tamamlıyordu. Asu'nun tek talebi vardı evin metrobüs durağına yakın olması. Çünkü işe gitmek için uzun bir yol kat edip Anadolu yakasına geçmesi gerekiyordu ve bir de indi bindi yapmak istemiyordu. Şimdiki evlerinde en çok yoran buydu. Ece de ona katılınca metrobüs durağına yakın evlere yoğunlaşmıştık.
Metrobüs durağına yakın evlerin kiraları diğerlerinden biraz yüksekti. Beylikdüzü'nde 900 liraya durağa on dakika yürüme mesafesinde bir daire bulduk sonunda. Ev yeni yapılmış bir apartmanda 4. kattaydı. 2 oda bir salon, küçük ama ferah bir daireydi. Boştu. Boya badana ve temizlikten sonra hemen taşınılabilirdi. Tabii ev eşyası da almak gerekiyordu. Kızların bir-iki tencere, tabak çanak ve giysilerinden başka yatakları, iki de sandalyeleri vardı. Aslında hiçbir şeyi taşımaya gerek yoktu ama Yeliz taşınacaklarını öğrenince çok sinirlenmiş sıkı bir kavgadan sonra her şeylerini alıp götürmelerini söylemişti. Almazlarsa kapının önüne atacaktı. Bırakın atsın, dediysem de Ece'nin bunlara garip bir bağlılığı vardı. Kendi paramla aldığım ilk eşyalar onlar, bırakamam, diyordu.
Hafta sonu otelde kalmaya sanırım evin henüz taşınılacak durumda olmaması nedeniyle de razı olmuştu. Ustalar boya işini hafta sonu bitirecekti. Asu hastaneden bir arkadaşında kalacak, arada gelip ustaları kontrol edecekti. Pazartesi Asu izin alıp temizlik yapacak, salı günü de beyaz eşya ve en gerekli mobilyayı alacaktık. Çarşamba da Ece son temizliği yapacaktı. Bu arada aybaşı geleceği için ilk maaşları ile evin diğer eksiklerini tamamlayacaklardı.
Depozitoyu, iki aylık kirayı ben ödemiştim. Kontrat da benim üzerime yapılmıştı. Mobilya ve beyaz eşyayı da benim kredi kartımla alacaktık. Ece ilk başta olmaz diye direndiyse de Asu onu ikna etmişti. Bana borçlarını elleri rahatlayınca taksit taksit ödeyeceklerini hayal ediyorlardı. Tabii ellerinde para kalırsa! Benim hesabıma göre ikisinin maaşı ancak kiraya ve kıt kanaat geçinmeye yeterdi. Doğalgazı, elektriği, suyu ödeyince de belki eksiye bile geçerlerdi.
Gelmeden aramıştım. Sahildeki beş yıldızlı otelde bir kongre varmış, o nedenle hiç yer yokmuş. Küçük, sevimli bir otel bulduk. Resepsiyon görevlisi bizim tipimizi pek beğenmemiş ya da ne amaçla geldiğimizi anladığı için işi yokuşa sürmüş, nikah defteri isteyerek bize aynı odada yer vermek istememişti. Neredeyse bir gecelik oda fiyatının yarısı kadar bahşiş vererek ikna etmiştim adamı. Ece'yi kayıtlarda göstermeyerek işi halledecekti. Biz de buna karşılık sabah kahvaltıyı otelde yapmayacaktık ve o arayıp çıkabilirsiniz diyene kadar da odada bekleyecektik. Otel sahibi yapıyormuş kahvaltı servisini ve bizi görürse resepsiyonistin başı derde girebilirmiş. Karmaşık bir işti ama razı olmaktan başka çarem yoktu. Zaten hemen kaçmaya hazır bir vaziyette arkama pısmış Ece'nin önünde tartışmak istemiyordum. Başka bir otel aramayı da gözüm almıyordu. Kış mevsimiydi. Hava güzel olmasına rağmen çoğu yer kapalıydı, gece yemek yiyecek yer bulabileceğimiz bile meçhuldü.
İkinci katta genişçe bir oda vermişti resepsiyoncu. Odada bir çift kişilik, bir de tek kişilik yatak vardı. Küçük balkondan deniz bile görünüyordu. Otele girişte yaşananlardan Ece'nin oldukça gerildiğinin farkındaydım. Kendi haline bıraktım.
"Ben bir banyo yapayım. Çok terledim" demişti. Herhalde duştayken içeri girmeyeyim diye de kapıyı arkasından kilitlemişti. Uzandığım yerde sırtüstü yatarken bakalım nasıl bir macera yaşayacağız diye düşünüyordum. Başlangıç pek iyi olmamıştı ama sonuçta bir oda bulabilmiştik ve ilk kez geceyi birlikte geçirecektik.
Ece'nin savunma mekanizmalarını düşünerek kendimce küçük bir hazırlık da yapmıştım. Madem ne istersem yapacaktı küçük bir fanteziye hayır demezdi sanırım. Fantezi diyorum ama aslında benim işimi kolaylaştıracak bir tedbirdi.
Banyo havlusunu göğsünün üzerinden sarmış, başına da bir havlu bağlamıştı. Çok güzeldi. Pırıl pırıldı ve uzaktan bile mis gibi sabun kokusu geliyordu. Sıcak banyo sinirlerini de biraz gevşetmiş, hatta keyiflenmişti. Gözleri parlıyor, hafifçe gülümsüyordu. Yattığım yerden fırlayıp sarıldım. Başını göğsüme dayayıp bir süre durdu. Çenesinden tutup başını bana doğru kaldırınca öpmek istediğimi anlayıp "önce giyineyim" diyerek biraz geri çekildi. Giyinirse planımı uygulamam zorlaşırdı. Hatta belki başarılı da olamazdım. Oysa bu haliyle çok uygundu.
"Ne istersen yaparım demiştin" diye anımsatıp yatağa uzanmasını işaret ettim. Biraz şaşırmış, hatta karşı çıkmak ister gibi bir hareket yapmıştı ama kararlılığımı görünce sesini çıkarmayıp sırtüstü uzanmıştı.
Geçen gün izlediğim bir porno filmden almıştım fikrimi. Ellerinden ve bacaklarından yatağa bağlayacaktım. Bu amaçla atölyeden kumaş şeritleri getirmiştim. İple bağlarsam canının acıyacağını düşünmüştüm ve kıyamazdım sevgilime. Ama yatak filmdeki gibi pirinç başlıklı bir karyola olmadığı için elleri ve bacakları sabitleyecek bir yer yoktu.
Ben sırt çantamdan kumaş parçalarını çıkarırken Ece gözlerini kapamıştı. Sanırım benim yanına yatacağımı bekliyordu. Ellerini tutup bileklerini kumaşla bağlamaya başlayınca korkuyla yerinden fırlamaya çalışmış, ben de zor engellemiştim.
"Sadece bir oyun oynayacağız," demiştim, "korkacak bir şey yok." Emin misin der gibi bakmış ama ne yapacağımı merak ettiğinden ve bana biraz güvendiğinden olsa gerek fazla direnmemişti. Kollarını başının üzerinden yukarı doğru kaldırmış, pek de sıkı olmayan bir şekilde bileklerinden bağlamıştım. Sonra aynı işlemi bacak bileklerine yapmıştım. Belki ağzını da bağlamam ya da bantlamam iyi olurdu ama o kadarını akıl edememiştim. Bu nedenle de Ece hemen beni çöz diye yalvarmaya başlamıştı.
"Sus ve sakin ol! Bu sadece bir oyun" diyerek yanına uzandığımda o hâlâ kıvranıyordu ve bağları çözmesi an meselesiydi. Ayağımla bacağından, bir elimle bileklerinden bastırdım. Boşta kalan elimle havlusunu açtım.
Çırılçıplak yanımda yatıyordu. Bir an süzmek bile yeterliydi. Hayal ettiğimden daha da zayıf olsa da çok güzel bir vücudu vardı. Narin omuzları, koyu renk uçlu küçük memeleri, ince beli, sık bir ormanla kaplı orası... Üst kısmı biraz kalın, dizden aşağısı incecik bacakları, onları tamamlayan ince bilekler ve narin ayakları.
Ece bulunduğu durumdan kurtulmak için kıvranırken "Çöz beni lütfen! O iş hariç her şeyi yaparım. Ne istersen yaparım" diye yalvarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçlü İlişki (Tamamlandı)
Ficción GeneralEvli bir adam sosyal medya üzerinden tanıştığı bir genç kızla ilişkiye girer. İlişkileri kısa zamanda aşka dönüşür. Ama genç kızla aşkı yaşamak demek onun kardeşi gibi sevdiği, aynı evde yaşadığı kızla da birlikte yaşamak demektir. Bu birlikte yaşam...