Ben Ece'yle yakınlaştıkça Zehra da bana daha yakın davranıyordu. Bir ara gelişmelerden haberi mi var acaba diye endişelenmiştim. Eskisi gibi "Niye geç kaldın!" diye sitem etmediği gibi hemen yemeğimi hazırlıyordu. Her zamankinin aksine "Çaydanlık ocakta, altını açık unutma" deyip çekileceğine çayımı getirdikten sonra en yakınıma oturuyor, benimle birlikte maçları, futbol programlarını izliyordu. Ona uzak durmam dikkatini çeker, sorgulardı ama bu kadar da yakın olmak istemiyordum. Bir yandan da Zehra'nın bu davranışlarından hoşnuttum. Evde huzurun, mutluluğun böyle bir şey olduğunu düşünüyordum.
Gösterdiği yakınlıkta istediğim her şeyi yapacağının işaretleri vardı. Belki de benim kararsızlığım, atak davranmamam onu kışkırtıyor, bana daha da fazla ilgi göstermesine neden oluyordu.
Normalde hiç yapmayacağı hareketleri yapmaya başlamıştı. Kanepede otururken iyice yakınlaşmakla kalmıyor taze sevgililer, yeni evliler gibi elimi tutuyor, yerli yersiz yanağımdan öpüyordu. Evde akşamları sutyensiz dolaşmayı adet edinmişti. Bol eşofmanın altından bu hali anlaşılmasa da benim bilmem yeterliydi. Kanepeye yanıma oturduğunda da koluma dayanan memesini hissediyordum.
Salonda, hele ışıklar açıkken öpüşmeye bile asla razı olmazdı. Hem birileri görecek diye çekinir hem de bebek sesimize uyanır diye korkardı. Bir de bakıcı vardı. Yani bahanesi çoktu. Bu direnci de kırılmaya başlamıştı. Hatta direnmek bir yana bir şeyler yapmam için tahrik bile ediyordu.
Sevmediği şeylerden en önemlisi ağzına almaktı. Doğrudan reddetmez ama yapmamak için binbir bahane bulurdu. Yeterince temiz olup olmadığımı sorgular, banyoya gidip iyice yıkamamı ister böylece de keyfimi kaçırıp vazgeçmeme neden olurdu. Zaten bunları yaparken amacının vazgeçirmek olduğunu da bilirdim. Ama artık bu temizlik kurallarına pek aldırmıyor gibiydi. İlk seferinde tam yapacakken aklına gelmiş "Yıkanıp gelsen!" diye sormuş ama benim karşılık bile vermediğimi görünce işine devam etmişti.
Ben olanca ciddiyetimle futbol yorumcularını dinlerken önce yanağımı, ardından boynumu öpüyor ben tepki vermeyince öpücükler kondurmaya devam ederken pijamanın üzerinden bacaklarımın üzerini okşaya okşaya hedefe doğru yöneliyordu. Ben hâlâ tepki vermiyor, hatta bu tavrımla caymasını umuyordum. Çünkü eskiden olsa bana böyle yakınlaşmayacağı gibi boş bulunup yakınlaşsa da ben tepki vermeyince ilk hareketten sonra hemen vazgeçerdi.
Pijamanın üzerinden uzun süre yavaş yavaş okşayarak benimkini iyice canlandırınca altıma giydiğim şeyin durumuna göre ya pijamanın önündeki düğmeleri açıp ya da lastiğinden çekerek tamamını ortaya çıkarıyordu.
Ben inatla karşılık vermiyordum. Ama o aldırmıyor elimin kıpırdamadığını görünce benim yerime önce eşofmanın üzerinden okşamaya başlıyor sonra iyice havaya girince de elini içeri sokuyordu.
Eşofmanın içinde elinin yaptığı hareketleri göz ucuyla, ona çaktırmamaya çalışarak izliyordum. Çünkü bu hareket beni müthiş tahrik ediyordu. Ama daha da ateşlenip eşofmanının altını sıyırmıyordu. Ne e olsa salondaydık ve ışıklar yanıyordu.
İyice havaya girince yerinde doğruluyor, bir an bana istek ve yalvarmayla karışık bir bakışla bakıyor sonra yerinden kalkarken elimden tutup beni de kaldırıyordu. Koşar adım yatak odasına giderken o eşofmanının altını ve üstünü sıyırmış, çırılçıplak kendini yatağa sırtüstü atmış oluyordu. Ben de bu arada en azından pijamamın altını çıkartmış oluyordum. Üzerine uzanırken de üstümü çıkarıp atıyordu. Hızlıca işimizi bitiriyorduk. Bu hızda Zehra'nın payı büyüktü çünkü iyice kızışmış oluyordu ve çoğunlukla benden önce geliyordu. Bu halini de hamileliğin duygularını aşırı hassaslaştırmasına yoruyordum.
O böyle davranırken benim aklımda hep Ece vardı. Çünkü henüz bir saat önce ayrılmış oluyorduk. Eğer ben iş için bir yere gitmek zorunda kalmamışsam hemen her öğlen birlikte yemek yiyor, her akşam iş çıkışı buluşup acelem yoksa bir kafeye ya da restorana gidiyor bir saat oturup o yemek yerken sohbet ediyorduk. Buralarda samimiyete izin yoktu. Ancak diz dize, bilemedin omuz omuza oturuyorduk ama el ele bile tutuşmuyorduk. Bu tavrı benim de işime geliyordu çünkü işyerime yakın yerlerde olduğumuz için her an bir tanıdığa yakalanmamız mümkündü. Gerçi böyle yan yana oturur görünmemiz bile dedikodu için yeterliydi. Zaten Ece'nin hemen her gün bana gelmesi, benim onu iş çıkışı almam dikkatlerden kaçmış olamazdı ama o kadarına da kafayı takmak istemiyordum.
Acelem olsa bile mutlaka eve götürüyordum Ece'yi. Ayrılırken uzun uzun öpüşmek bir ritüel halini almıştı. Yol boyu el ele tutuşup, ellerimizle seviştikten sonra onların evin yakınındaki bir ara sokakta karanlık bir yere arabayı çekiyordum.
Ondan ayrıldığım bir gece çevreyi kolaçan etmiş bu sokağı bulmuştum. Ağaçlıklı, biraz genişçe bir sokaktı. Sokağın büyük kısmını bir ilkokul kapladığı için geceleri sakindi. Buradan gelen geçen az olduğu için biraz daha rahattık. Ama her an yakalanmak ya da bir araba farı ile gözler önüne serilmek mümkün olduğu için Ece tedbiri elden bırakmıyor, ileri gitmeme izin vermiyordu. Her an kollarımdan ayrılıp arabadan inecekmiş gibi tetikteydi.
Zaten aşırı tahrik olduğunu anladığım göğüs bölgesine ve bacak arasına dokunmam yasaktı. Oralara doğru uzandığımda hemen elimi itiyordu. Aynı şekilde gıdığından ve boynundan da bir kaç kezden fazla öpmemi istemiyordu. Yasak bölgesi çoktu. Yasak olmayan yer bulmak da kolay değildi.
Yanağını, saçını, omzunu, sırtını, bacaklarını okşamak bile benim için büyük nimetti. Küçük karnına elimi koymama da ses etmiyordu. Daha demin büyük bir iştahla bir buçuk porsiyon döneri ya da kebabı mideye indirmiş olduğu için karnı biraz şişkin olurdu ve bu şişkinlikle ilgili onu güldürmeye çalışır, şakalar yapıp güldürünce de elimi karnına koyar bir daha da çekmezdim.
Etek giyse elim çok daha rahat teniyle temas eder ve belki de onun havaya girmesini sağlayıp yasakların gevşemesine neden olabilirdi. Ama etek ya da elbise giymesi tekliflerimi ise hep "İşyerinde uygun değil" diye reddediyordu. İşyeriyle ilgili çekincesinde haklıydı ama diğer neden de bacaklarını beğenmemesiydi. Bunu söylememişti ama hissetmiş daha fazla ısrar etmemiştim. Ece de bir hafta sonu etek giymeye söz vermişti. Tabii ilk yapması gereken bir etek almaktı çünkü benim verdiğim giysilerin arasından sadece yazlık penye elbiseler çıkmıştı. Onlar da bu havada giymeye uygun değildi.
Geceleri evde Zehra ilgi göstermese sabredemez ya direnmesine aldırmadan oracıkta sevişmeye başlar ya da direndiği için sıkı bir kavga çıkartırdım. Ama yakalanma korkusu ile bu sonuçsuz sevişmelerin onu da iyice havaya soktuğunu, uzun bir buluşmaya, benimle geçirecek bir geceye, olmazsa birkaç saat baş başa kalmaya hayır demeyeceğini hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçlü İlişki (Tamamlandı)
General FictionEvli bir adam sosyal medya üzerinden tanıştığı bir genç kızla ilişkiye girer. İlişkileri kısa zamanda aşka dönüşür. Ama genç kızla aşkı yaşamak demek onun kardeşi gibi sevdiği, aynı evde yaşadığı kızla da birlikte yaşamak demektir. Bu birlikte yaşam...