Kratas'ın beni anladığını söylemesi üzerimdeki tüm yükü almasa da hiç değilse biraz hafifletmişti. İstemsiz bir şekilde gülümsediğimi fark ettim. Benden ne kadar nefret ettiğini bilmeseydim eğer ona sarılabilirdim ama şükürler olsun ki bunu yapmayacak kadar da kendimdeydim. Ondan uzak durmam gerekiyordu; beni anladığını söylemiş olsa bile. Gerçi bunu neden söylediğini bile anlamamıştım. Belki de bana, içinde olduğum bu duruma acıyordu. Ya da sadece mızmızlanmamı duymak istemediği içindi. Bilemiyorum. Ne kadar sinir bozucu olduğumu tahmin etmek zordu... Ve ikimiz de böyle susup kalmışken durum daha da garip oluyordu. Kratas konuşmaya karar verip aramızdaki bu garip sessizliği bozduğunda -Nihayet!- aradan en az birkaç dakika geçmişti.
"Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsun?"
Şey... Sanırım bu çok mantıklı bir soruydu.
Keşke verebileceğim bir cevabım olsaydı.
"Hiçbir şey." Dudaklarındaki yarım tebessüm gözlerimdeki hüzünle uyuşmuyordu. "Ne yapabilirim ki?"
"Pes ediyorsun yani."
"Ben... Hayır.... Evet... Demek istediğim, elimden bir şey gelmez ki. Başkan Eugine çok güçlü bir adam. Benden öyle çok nefret ediyor ki dediğini yapar." Kratas, hiç olmadığı kadar asık bir suratla alnını ovuşturarak iç çekti. Sanırım bu bir çeşit kabullenişti. Bir anda aklıma gelen fikir yüzünden Kratas'a doğru bir adım attım ve Damien için yapabileceğim tek şey bu olduğundan ondan ilk defa bir şey istedim. "Kratas, dinle. Benden nefret ettiğini ve benimle hiçbir şey yapmak istemediğini biliyorum ama yardımına ihtiyacım var. Damien'ın belaya bulaşmasını istemiyorum. Bunu benim için yapar mısın? Ona göz kulak olur musun?"
"Oradan bakınca bakıcı gibi mi görünüyorum ben? Hem Damien'a nasıl göz kulak olmamı bekliyorsun? Onunla birlikte o arenaya çıkamam ki."
Tüm hücrelerimle dondum kaldım, ki bu iyi bir şeydi çünkü hareket edebilseydim eğer kesinlikle yere yığılırdım. Kratas'ın söylediği şeylerden duyduğum tek şey 'arena' sözcüğüydü. İfadem değişmemiş olsa da dünya başıma yıkıldı sanki. Arena. Arena. Arena. Ah, kahretsin. Bunu düşünemeyecek kadar bile üzgündüm.
Alacağım cevaptan korkarcasına "Arenaya mı çıkıyor?" diye fısıldadım.
"Senden sonra onu kimin aldığını bile bilmiyorsun değil mi?"
Bilmiyordum ama kesinlikle tahmin edebiliyordum. "Ah, hayır..." dedim şaşkınlıkla kaplı bir acı dalgası kalbime çarpıp canımı yakarken. Gözlerimi sımsıkı yumdum ve açtım, sanki böyle yaparak gerçeklerden kaçabilecektim ama bu mümkün değildi, gerçeklerden asla kaçamazsınız. Asla.
"Ah, evet." dedi Kratas.
Başkan Eugine.
O'ydu.
O pislik herifin Damien'a nasıl davrandığını hayal etmek bile mideme krampların girmesine neden oldu. Kendimi hiç o an olduğum kadar savunmasız hissetmemiştim. Olanlar bir yana, Damien dünyada onu öldürmek ihtimali en fazla olan insanın yanındaydı. Bense bir şeyler yapmak yerine burada durmuş doğru düzgün bile tanımadığım bir adama söylemiyordum. Zaten onun hakkında yeteri kadar endişeleniyordum, şimdi bu endişe iki... Hatta yüz katına çıkmıştı.
"İşler nasıl bu kadar berbat oldu?" diye mırıldandım, içimdeki endişeyi bastırmaya çalışırken başımı iki yana sallayıp kendi kendime konuşarak. "Ben sadece onun mutlu olmasını istemiştim."
"Şey... Cevap ben de değil."
"Kimse de değil." Kratas'a geri bakarken kirpiklerim ıslaktı ama neyse ki odamın ışığı yanmıyordu da Kratas bunu fark edemezdi. Yumuşak ve kırılgan bir sesle "Yine de elinden geldiği kadar ona göz kulak olur musun?" diye sormadan edemedim. Kratas yüzünü hafifçe buruşturarak başını iki yana salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gladyatör: Cesur Ruhlar (3)
Teen Fiction"BU, KARANLIĞIN İÇİNDE YALNIZCA BİR IŞIK TANECİĞİYLE YOL ALMAK GİBİ." Vanessa, Yeniden Yeraltı Şehri'ne dönen Damien'ın yokluğuna alışmaya çalışırken ondan uzak durmayan bir parçasının olduğunu fark etmesi uzun sürmez. Kader ne olursa olsun ikisini...