Kratas haklıydı.
Onu seviyordum.
Onu öyle çok seviyordum ki... Canım yanıyordu.
Kar taneleri kışın soğuk rüzgarında savrulurken dudaklarımız arasında yanan ateş yüzünden başım dönüyor, midem kasılıyor, öpüşmenin tutkusu ve şiddeti nefes almakta güçlük çekmeme neden oluyordu. Çok yakındık. Damien'ın tadını, kokusunu alabiliyordum. Kulaklarımın uçları ısınıyordu. Titriyordum da sanırım. Aramızdaki güçlü çekim hem vücudumu sarıyor hem de ruhumu kavuruyordu. Onu öpmek... Hem de bu şekilde... Tatlı bir yanma ve yoğun bir özlem... Nefret ve sevgi... Acı ve mutluluk... Tüm zıtlıklar kafamın içinde birbirine girmişti. Damien'ın dudakları etrafımızı saran kar tanelerinin etkisiyle hatırladığımdan daha soğuk olsa da tadı hafızamdaki yumuşaklığını koruyordu. Hayatımda kendimi böyle hissettiğim başka bir an daha olmamıştı. Her temasında dudaklarının sıcaklığı hem içimi aydınlatıyor hem de kalbimde bir boşluk yaratıyordu. Oysa bundan daha yakın olamazdık, öyle değil mi? Ama yine de aramızda dikilen o kocaman duvarı, boşluğu iliklerime kadar hissedebiliyordum.
Dudaklarımdan çaresiz bir inilti dökülüp onun dudaklarına çarptığında Damien iç çekti ve böyle bir şey mümkünmüş gibi beni daha da yoğun bir şekilde öpmeye başladı. Ona karşılık vermekte zorlanıyordum. Tüm kan dudaklarıma toplanmıştı sanki. Bedenim onun uzun, yapılı bedenine nazaran daha güçsüz kalmasına rağmen onu ittirecek olsam duracağını biliyordum ama zaten onu ittirmek istemiyordum ki. Soğuğa aldırmadan tam burada, onunla, sonsuza kadar kalabilirdim.
Ama hiçbir şey sonsuza kadar sürmez... Özellikle de bu kadar güzellerse.
Damien beni öpmeyi keserek başını hafifçe geri çektiğinde hızlı bir şekilde nefes alıp veriyordu. Ben de ondan pek farklı bir hâlde değildim. Göğsüm hızla inip kalkıyordu. O kadar yakındık ki birbirimize burunlarımız birbirine değiyor, rüzgarda savrulan saçlarımız birbirimizin yüzüne çarpıp duruyordu. Omzumun üzerinden uyuşmuş dudaklarımla Damien'a şaşkın şaşkın bakarken muhtemelen yanaklarım hiç olmadığı kadar kırmızıydı. Bir an ona olan sevgime yenik düşerek, onu geri öpecekmiş gibi öne eğildim. Dudaklarım dudaklarına çarpar gibi oldu ve hemen sonra orada bizi bekleyen gerçekleri anımsayarak titredim, onu öpmeye hakkım yokmuş gibi hissederek dudaklarımı geri çektim.
"Damien..."
Sesim bana ait değil gibiydi.
"İsmimi bu şekilde her söylediğinde..." Dudaklarını dudaklarıma değdirdi, beni hayal kırıklığına uğratacak kadar kısa bir süre sonra da geri çekildi. "İçimden yine seni öpmek geliyor."
Cılız bir sesle "Ne?" diye fısıldadım, aptal aptal.
Doğru düzgün düşünecek bir hâlde değildim o an.
"Çok körsün. Yaptıklarının bende yarattığı etkiyi hiç bilmiyorsun." diyerek aklını başına toplamak istiyormuş gibi gözlerini kapattı ve hafif bir sesle iç çekti. Bir an için gördüğüm yüzü öyle güzeldi ki... Sonra bana sarılmayı keserek arkamdan çekildi. Çekip gitmesinden korktuğum için ona doğru döndüğümde hâlâ biraz önceki öpücüğün etkisi altındaydım. "Ama bu senin hatan değildi, benim hatamdı."
"Birini sevmek hata değil ki."
Başını salladı. "Seni sevmek bir hata." dedi, sesinde karanlık bir soğukluk vardı.
"Damien..."
Beni duymuyormuş gibi "Birini sevdikten sonra asla eskisi gibi olamazsın." dedi kendi kendine. Sonra bana baktı. Gözleri, daha önce tutkuyla ve özlemle parlayan o derin lacivert tonunu kaybetmişti. O an bunu görmek içimi acıttı. "Önceden de mutlu değildim ama artık o kadar bile mutsuz olamıyorum. Sana niye söylüyorum bunları? Şikayet etmeye hakkım yok, nasıl biteceğini biliyordum."
![](https://img.wattpad.com/cover/368244829-288-k675815.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gladyatör: Cesur Ruhlar (3)
Teen Fiction"BU, KARANLIĞIN İÇİNDE YALNIZCA BİR IŞIK TANECİĞİYLE YOL ALMAK GİBİ." Vanessa, Yeniden Yeraltı Şehri'ne dönen Damien'ın yokluğuna alışmaya çalışırken ondan uzak durmayan bir parçasının olduğunu fark etmesi uzun sürmez. Kader ne olursa olsun ikisini...