"Kratas?"
Gözlerim şaşkınlıkla karşımda duran adama kilitlenmişken bu ismi sanki ilk defa söylüyormuş gibi söylemiştim. O... Buradaydı. Tam karşımda. Evimin önünde. Sabahın altısında. Ama niye? Niye buraya gelsindi ki? Kalbim göğsümde hızla çarpıyor, adeta kulaklarımda yankılanıyordu çünkü bir parçam Kratas’ın niye evimin önünde duruyor olduğunu çok iyi biliyor, sadece kabullenmek istemiyordu. Tepki vermeyi bırakın, doğru düzgün düşünemiyordum bile. Sadece ona bakıyordum. O da bana bakıyordu. Yüzündeki derin çizgiler, sert bakışları ve kararlı duruşu dikkatimi tamamen çekmişti. Oldukça öfkeli görünüyordu, ki bu beni pek de şaşırtmadı. Kratas her zaman bana karşı öfke doluydu, sadece bu seferki daha kişisel ve daha yoğundu.Utanıyordum.
Kaçmak istiyordum.
Peter, Kratas’ı daha önce hiç görmemişti fakat yanıma yaklaşıp, başını eğerek, “Vanessa, bu kim?” diye sorana kadar bunu unutmuştum. Ellerimi yumruk yaptım. Başımı çevirip Peter'a baktığımda gözlerimdeki acıyı görebilirdi, ve çaresizliği...
"O..."
Kelimeler dudaklarımdan bir türlü dışarı çıkmıyordu. Neden Damien'ın adını söylemek birden çok zor olmuştu? Kratas'ın öfkeyle sertleşen sesinin bir şimşeğin aniden çakması gibi yükseldiğini duyduğumda şaşkın bir ifadeyle Peter'ın yüzüne bakmaktan başka bir şey yapmıyordum. "Damien'ın arkadaşıyım." demişti Kratas ve ben de dediği bu şeyin Peter'a neler hissettirdiğini net bir biçimde görmüştüm; Öfke. Peter, Damien'a ait olan hiçbir şeyden hoşlanmıyordu. Özellikle de sabahın köründe kapıma gelen bir şeyse. Yüzünde önce şaşkınlık belirdi, ardından kaşlarını çattı ve Kratas'a bakmak için başını çevirdiğinde çene kaslarının nasıl kasıldığını gördüm. Yapabildiğim tek şey endişeyle alt dudağımı ısırmaktı. İtiraf etmem gerekir ki, ne yapacağım hakkında zerre kadar fikrim yoktu. Ayvayı yemiştim kesinlikle.
Kratas'a geri bakarken dudaklarımın üzerine cılız bir gülümseme kondurup "Naber, Kratas?" diye sordum ama sesim çok gergindi. Öyle gergindi ki boğazımda iğrenç bir his bırakmıştı. Kratas tepki olarak kaşlarını daha da çattı, yumruklarını iki yanında sıktı. Nasıl oluyorsa, bir anda daha da öfkeli görünmeyi başarmıştı.
"Şu an havadan sudan konuşmak istiyor gibi mi duruyorum sence?"
Şey... Hayır.
Bugün iyi bir ruh halinde gibi görünmüyordu.
Büyük ihtimalle benden nefret ediyordu.
Kratas sanki bir hamam böceği görmüş gibi tiksintiyle burnunu kıvırarak, "Sana katlanamıyorum." dedi. "Seninle ilgili hiçbir şeye katlanamıyorum."
Verandaya doğru bir adım attım ve sanki cevabı bilmiyormuş gibi, "Sorun nedir?" diye sordum, yumuşak ve anlayışlı bir ses tonuyla.
"Sorun ne mi? Dalga mı geçiyorsun lan benimle? Aptalın teki olduğumu mu düşünüyorsun? Ya da senin neler yapabileceğini bilmediğimi mi? Nasıl hâlâ rol yapabiliyorsun?" Kratas birden üzerime doğru yürümeye başlayınca bir anda kendimi müthiş bir tehlikenin tam ortasındaymış gibi hissettim çünkü bakışlarla birini öldürmek mümkün olsaydı, eminim ben o an ölürdüm. Endişeyle gerilediğimde Peter'ın göğsüne çarptım. Daha da korkarak yerimden sıçradım. Peter’ın yanımda durduğunu hissetmek bana biraz cesaret verdi ama Kratas’ın gözlerindeki öfke tüm cesaretimi kırıyordu. "Sen de en az o başkan kadar pisliksin. Hatta daha kötüsün. O hiç değilse kimseyi önemsiyormuş gibi yapmıyordu! Senin derdin ne be? Kimseye böyle bir şey yapamazsın, ondan nefret etsen bile!"
Ah, hayır!
Kratas gerçekten çok kızgındı!
Ondan nefret etmiyorum, diye bağırmak istedim ama Kratas'ın dedikleri beni resmen şaşkına uğratmıştı ve üzmüştü. Yine de ona kızamıyordum. Onu boğazlamak bile istemiyordum. Dışarıdan yargılamak kolaydı, özellikle de her şeyi bilmiyorken.
![](https://img.wattpad.com/cover/368244829-288-k675815.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gladyatör: Cesur Ruhlar (3)
Teen Fiction"BU, KARANLIĞIN İÇİNDE YALNIZCA BİR IŞIK TANECİĞİYLE YOL ALMAK GİBİ." Vanessa, Yeniden Yeraltı Şehri'ne dönen Damien'ın yokluğuna alışmaya çalışırken ondan uzak durmayan bir parçasının olduğunu fark etmesi uzun sürmez. Kader ne olursa olsun ikisini...