🔸8.BÖLÜM: GERÇEK HİSLER

165 35 40
                                    

Eğer tedirginlik somut bir şey olsaydı, ancak bu kadar hissedilebilirdi. Bir parçam Damien'ın her şeyi öğrenmesini her şeyden çok istiyordu ama başka bir parçam vardı ve o parçam olacaklardan korkuyordu. Damien'ın nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordum. Her şeyi bir tarafa bırakırsak, Kratas'ı hiç tanımıyordum. Ne yapmak istediğini anlamamam bir yana, ne düşündüğünü bile anlamak çok zor oluyordu bazen. Ama ne kadar inatçı olduğunu biliyordum. Bilmesem bile tahmin edebiliyordum. Eğer Damien'a olan biten her şeyi anlatmaya karar vermişse, eğer amacı gerçekten buysa, hiçbir şey ona engel olamazdı...

Fakat bir şey kesindi ki; Kratas olsun ya da olmasın, bu durum böyle devam edemezdi. Bir karar vermek zorundaydım. Yine de buradaydım işte, bir korkak gibi saklanıyordum.

Başkan Eugine'i düşünüp bileğimdeki damgaya nazik bir temasla dokunurken Kratas ve Damien'dan bakışlarımı bir an olsun çekmedim, çekmek istemedim. Tüm dikkatimi başka hiçbir şeyin farkına varamayacak kadar onlara vermiştim. Heyecandan göğsüm hızla inip kalkıyor fakat doğru düzgün düşünemediğim için bir şey yapmaya da kalkamıyordum. Bedenimi saklayan ve üzerinde tarihi işlemeler olan dev kolonun kenarından onlara bakarken David'in çoktan uzaklaşıp gözden kaybolduğunu biliyordum. Tedirginlik tüm bedenimde elektrik akımı gibi dolanıyordu. Damien'ın kaslarla ve yara izleriyle kaplı olan sırtını gördüğüm için yüz ifadesini seçemiyordum ama içimden bir ses Kratas'la konuşmak için yeterince iyi bir ruh halinde olmadığını söylüyordu. Sebebi de bendim. Biliyordum. Bu durum beni öyle üzüyordu ki, bakışlarıma yayılan o hüznü ve acıyı kontrol edemiyordum. Oraya gitmek, Damien'a sıkıca sarılmak, saçlarını okşayıp her şeyin yoluna gireceğini söylemek ve o yara izlerini teker teker iyileştirmek istiyordum. Bunu yapmamak için dişlerimi sıkarken tırnaklarımı sertçe avuç içlerime batırdım. Kratas bakışlarını Damien'da ve yara izleriyle kaplı olan omuzlarında, göğsünde, ellerinde gezdirdi. Kratas'ın ifadesindeki sakinlik bir an olsun parçalanmazken bakışlarını yeniden Damien'ın yüzüne çıkardı ve soğuk bir şekilde gülümsedi. Damien'ın öfkeli sesininin bir gök gürültüsü gibi yankılandığını duydum sonra.

"Eğer ben haklıydım demeye geldiysen, yemin ederim, seni..."

"Niye bu kadar saldırgansın?"

Kratas bu soruyu alaycı bir sakinlikle sormuştu. Elleri ceplerindeydi, sanki bu şekilde içindeki sabırsızlığı dizginlemeye çalışıyormuş gibi parmakları ceplerinin içinde ritmik bir şekilde hareket ediyordu. Bakışlarında derin bir sır saklıydı ve bu durum içimde tarif edilemez bir huzursuzluk yaratıyordu.

"Çünkü ne zaman bir şey konuşacak olsan sinirlerimi altüst ediyorsun."

"Sadece kendine niye bunu yapıyorsun anlayamıyorum. Arenaya çıkıp dövüşmeyi reddetmek de ne demek, Damien? Canına mı susadın sen? Çünkü bu gidişle ya öleceksin ya da sakat kalacaksın, ki bu da Başkan Eugine'i inanılmaz memnun eder."

Kratas'ın ses tonu önceki yumuşak ve alaycı tınısını kaybetmiş, derin ve keskin bir hal almıştı. Ciddileşmişti birden. Sanki kendinden daha küçük birini, bir çocuğu azarlar gibiydi. Damien'ı düşündüm. Onu tanıdığımda ne kadar inatçı ve vahşi olduğunu... O zamanlar, yüzü sert bir kalkan gibi, hiçbir duygunun dışarıya sızmasına izin vermeyen bir ifade taşırdı. Her hareketi, her sözü, en çok da gözleri içindeki ateşi ve öfkeyi yansıtırdı. Tehlikeli ama bir şekilde hâlâ hayat dolu ve inatçı olduğunu düşünürdüm. Ama artık öyle bir şey yoktu, artık tek gördüğüm kabullenmeydi. Önümde duran bu Damien, savaşçı ruhundan çok uzakta, sadece soğuk bir teslimiyetle kaplı bir yabancıydı. Tam da Başkan Eugine'in olmasını istediği adamdı. Damien, diye düşündüm acıyla. Bunu ona ben mi yapmıştım?

Gladyatör: Cesur Ruhlar (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin