Ertesi gün geldiğinde Damien’ın evime adım attığı o ilk günkü heyecanı bütün bedenimde yeniden hissetmeye başlamıştım. Kalbim bile aynı o anki gibi hızlı ve düzensiz bir şekilde atıyordu. Oysa daha Başkan Eugine'nin verdiği sözü tutacağından bile emin değildim. İçimdeki bu şüphe, sinsi bir yılan gibi zihnime dolanıyordu. Belki de Eugine bana yalan söylemişti, belki de yalnızca bir oyunun parçasıydım ve onun, her zamanki alaycı gülümsemesiyle beni tuzağa çektiğini fark edememiştim. Çünkü adamın nasıl berbat ve kaypak bir karaktere sahip olduğunu düşündüğümde, beni kandırmış olması hiç de şaşırtıcı gelmezdi. Bir parçam, aptal bir parçam, yaşanılan her şeye rağmen Başkan Eugine'ne inanmak istiyordu. Konu Damien olduğu içindi herhalde, ne kadar istesem de kayıtsız kalamıyordum.
Sakin ol, dedim kendi kendime ve bunu kafamın içinde defalarca kere tekrar ederek kendi kendimi inandırmaya çalıştım ama faydasız bir çabaydı. Uzun süredir görmediğim, evimde çalışan hizmetçilerden biri olan Marie bile bunu fark etmişti. Her zamankinden çok daha neşeli bir sesle "Günaydın, efendim!" dedi, temizlemek ve düzenlemek için yatak odama girdiğinde. O sırada penceremin kenarında duruyordum. Gözlerim donuk bir şekilde dışarıya sabitlenmişti ama zihnim çok daha uzaklardaydı. Bahçedeki ağaçların çıplak, yapraksız dalları, hafifçe esen kuru kış rüzgarında zarif bir şekilde sallanıyordu. Henüz birkaç gün önce yağan yağmur, bahçeyi kaplayan karı tamamen eritmişti ve geriye yalnızca çamurlu bir toprak ve doğanın ürpertici görüntüsü kalmıştı. Marie, benim bu düşünceli halimi fark etmiş olmalıydı ki geceliğimi yıkamak için almak üzere yatağa yöneldiğinde yüzümdeki ifadeye dikkatlice baktı. Bakışlarındaki o tereddüt, bana bir şeyler söylemek istiyormuş gibi geldi. Nihayet kibar ama bir o kadar da endişeli bir ses tonuyla konuştu benimle. "Bir sorun mu var? Siz iyi misiniz?"
"Evet, iyiyim." diye mırıldandım fakat sözlerim inandırıcı değildi. Gözlerimi tekrar pencereden dışarıya, o kuru rüzgarın izlediği görünmez yol boyunca kaydırdım. "Sadece..." dedim ve bir an sustum. Ben konuşurken kelimeler sanki boşluğa karışıp kayboluyordu, ne bir anlam ne de bir çözüm taşıyorlardı. "Bugün biraz dalgınım."
Marie geceliği elinde tutarken bir an duraksadı. Sanki söylemek istediği başka bir şey varmış gibiydi. Gözlerini kısacık bir an bana çevirdi, sonra başını hızlı bir şekilde iki yana salladı ve kararlı bir adımla odanın diğer ucuna doğru ilerledi. Onun bu tereddütlü hâli istemsiz bir biçimde dikkatimi çekmişti. Fazla dayanamadım ve sordum.
"Bir şey mi söylemek istiyorsun, Mia?"
Kızın ne kadar şaşırdığını görebiliyordum. "Affedersiniz, efendim," dedi, sesinde derin bir çekingenlik vardı. "Bir şey söylemeye cesaret edemedim... Ama sizi bu halde görmek biraz endişelendirdi beni. Yardımcı olabileceğim bir şey varsa..."
"Evet. Aslında bir şey var." Ben bunu dediğim anda kız bana dikkat kesildi. Damien bu evden gittiğinde Peter'da eski odasına geri yerleşmişti. Sırf Damien geri gelecek diye onu oradan çıkaramazdım, ki orası en başta bile zaten onundu. Bu durumda da Damien'ın kalmak için yeni bir yere ihtiyacı vardı. "Akşama kadar misafir odalarından birini hazırlayabilir misin?"
"Neden? Biri mi gelecek?"
Saklamanın anlamı neydi? Zaten önünde sonunda öğrenecekti.
"Evet." dedim. "Damien."
Damien'ın ismi dudaklarımın arasından çıktığı anda Marie'nin şaşkınlığı katlanarak arttı. Şimdi gözleri iri iri açılmış, dudakları kocaman bir 'o' şeklinde aralanmıştı. Ne diyeceğini o kadar bilemiyordu ki kekeledi. "Ah... Tamam..." Daha sonra da başka bir şey demeden sessizce işini yapmaya geri döndü. Bir süre bir şey demeden ona bakmaya devam ettim, daha sonra da konuşmamızın burada bittiğini anlayarak bakışlarımı yeniden bahçede doğru çevirdim. Gözlerimi bahçe kapısında dolaştırırken tek düşündüğüm şey Başkan Eugine'nin sözünü tutup tutmayacağıydı. Aslında sözünü tutup tutmamasından çok, sırf ondan bunu istedim diye Damien'a zarar verecek bir şey yapmasından endişeleniyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gladyatör: Cesur Ruhlar (3)
Ficção Adolescente"BU, KARANLIĞIN İÇİNDE YALNIZCA BİR IŞIK TANECİĞİYLE YOL ALMAK GİBİ." Vanessa, Yeniden Yeraltı Şehri'ne dönen Damien'ın yokluğuna alışmaya çalışırken ondan uzak durmayan bir parçasının olduğunu fark etmesi uzun sürmez. Kader ne olursa olsun ikisini...