Giresun'a gidiyorduk yalanları doğru sandığımız zamana...
Mardin'e dönmemize 2'gün kalmıştı, beni büyüten seda annenin durumu iyiydi tedbir amaçlı hastanede tutuluyordu o adamda onun yanında beklicekti. Bizde evdeydik buraya geleli 3'gün olmuştu ben berçemle (papatyamla) oynuyordum.
Şule ile güneşte mutfakta birşeyler hazırlıyolardı, anlaşmaları beni mutlu etmişti ve özlemiştim onları papatyamla vakit geçiriyorduk. Artem'de kaç günün yorgunluğunu uykuya bırakmıştı hala uyuyordu.
Kapı çaldığında kalkıp kapıya baktım kimse yoktu ama yerde "Lavinia çiçeği" vardı. Kal gelmişti hareket edemiyordum. Şule kim gelmiş diyerek kapıya yaklaşıp çiçeği gördüğün de sadece "Deniz" diye bilmişti buraya geldiğimden beri tatlım, aşkım, canım kardeşim diye seven kıza bir anda ciddiyet gelmişti.
Lavinia çiçeğinin anlamı "ölüm çiçeği" Olmasıydı tehdit etmek için göderilir o evden bir cenaze çıkmadan durulmicağı anlamına gelirdi buralarda.
Çiçeğin üzerindeki notu alıp açtım güneşte tedirgin bir şekilde bana bakıyordu, not da sadece "Papatyana dikkat et...A.H" Yazıyordu bu ardıç manyağı beni kaçırıp öldürmeye kalkışmış silahla vurmuştu, Dikişlerim hala tam olarak iyileşmemişti.
O sırada içerden berçem'den öksürük sesi gelmeye başlamıştı berçemin en sevdiği çiçek papatya diye ona "papatyam" derdim. Şimdi anlamıştım hızla odaya girdiğim de berçemi kıpkırmızı öksürüken gördüm artem'de seslere uyanmıştı hemen berçemin kusmasını sağladım neden olduğunu bilmiyordum napmıştı bu manyak herif? Kusmak onu biraz olsa da rahatlatmıştı.
Berçemi kucağıma aldığım gibi arabaya doğru ilerledim şöförle birlikte hızla hastaneye gittik hemen kan testleri, kontrol, muayene derken sadece nefessiz bırakan bir esans, aroma koklamış olabileceğini söylemişti doktor sağlığın da hiçbir sorun olmadığınıda söylemişti bu durum rahat bir nefes vermemi sağladı şule de benimle aynı durumdaydı rahatlamıştık.
O an aklıma biz berçemle parktayken onun yaşların da bir çocuğun berçem'e verdiği papatyalar aklıma geldi sadece berçem koklamış ve oynamıştı çiçekle. Hastaneden eve döndümüz de arabada uyuya kalan berçemi yatağına yatırıp üzerini örtüp salona geçtiğimde herkes çok gergindi.
Güneş parmaklarıyla oynuyor, şule dizini sallıyor, artem durmadan boynunu kütletiyordu koltuğa oturdum herkesin gözü bana çevrilmişti. "Ardıç haznedar yapmış" dedim "notta A.H harfleri vardı" diye söylediğimde herkes buz kesmişti güneş direk Hazar beyi aramış olan biteni anlatmıştı Hazar bey sinirli bir şekilde hallediceğini söylüyordu.
Hastanede sabahlamıştık şimdi hazırlanıp seda anneyi ziyaret edip akşam uçakla mardin'e geri dönücektik. Seda anneyle konuşup vedalaştık dan sonra güneşler'le kucağımda berçem'le koridorun sonundaki asansöre ilerliyorduk'ki O adamın sesini duydum bu zamana kadar babam olucak adamın sesini "konuşabilir miyiz?"
Dedi güneş hayır anlamında başını sallarken, buraya geldiğimiz ilk gün nasıl atak geçirdiğimi hatırladım. Artem'de şahit olmuştu bu olaya anlatmak zorunda kalmıştım her şeyi, o günden sonra ertem ne zaman o adamı görse üzerine atlicak gibi duruyordu.
Artem hayır anlamında başını sallarken bana bakıyordu şule hastanenin çıkışında bizi bekliyordu berçem'i güneş'in kucağına verip "5 dakikaya geliyorum gidin siz" dedim ilk başta itiraz edicek gibi olsalar da gittiler o adam bana bakıp ;
"Hiç affetmeyeceksin beni demi?" Diye sordu ona baktım uzun uzun ama yüzünde bir pişmanlık kırıntısı bile yoktu bende;
"Telafisi olmayan bir kırgınlık var içim de acısı beni yakıyor, ahı'da seni yaksın"
Dememle baka kaldı pişman değildi bunu biliyordum. "Özür dilerim" dedi bende ;
"Bazen hiç gelmez
Beklenen özür beklendiği anda
Nihayet geldiğindeyse ne istenir
Nede lüzum kalmıştır."Dedikten sonra tekrardan ;
- Çok geç kaldın...
Diye fısıldadım karşımdaki adama asansöre yönelip arkama bakmadan. Çıkışa yöneldim hastaneden çıktığım da beni bekleyen arabaya yöneldim. Başım dönüyordu arabaya binip bir yere tutundum.
Eve gidene kadar papatyam bana sarılıp uyumuştu, iyi alışmıştı araba'da uyumalara bu durum yüzüm'de bir tebessüm oluştur'du. Eve geldiğimiz de onu gidip yatağına yatırdım saat akşam 6:30'du uçağımız saat 10:00 gibi hazır olurmuş.
Son kez eşyalarımızı kontrol ettik ve şule ile vedalaştık berçem uyuduğu için saçını sevip yanağını öpmüştüm. Bu bana dejavu yaşatmıştı bu evi terk ettiğimde de uyuyordu ve böyle veda edebilmiştim papatyama. Şule anlamadığım bir şekilde güneşle çok iyi anlaşmışlardı birbirlerinin telefon numarasını almışlardı.
Şöför gelip bavulları arabaya götürürken şule'ye sarıldım "Seni affettim bundan sonra hep yanıma gelin ben de gelicem" Dedim sarılırken ağlamaya başladı "Asla seni bir daha senden nefret ediyormuşum gibi hissettirmicem" diyip sanki elinden koparıp alıcaklarmış gibi sıkı sıkı sarıldı sonra vedalaşıp evden çıktık.
Artem bu ziyaret süresince 5 günde çok sakindi ve hiç gıcık gıcık konuşmayıp hep bana destek olmuştu şaşırmıştım açıkcası. Çok geçmeden arabaya binip havaalanına doğru gidiyorduk havaalanına geldikten sonra işlemleri halledip kanat kısmında "H.A" Yazan uçağı gördüm tekrardan. Yerleri bildiğim için gidip cam kenarına oturdum.
Kabin görevlisinden bir tane soda istedikten sonra yanında varsa "limonlu pop kekde" İstemiştim beni onaylayıp yanımdan ayrıldıktan sonra bana bakan güneşe karşı "limonlu pop keki çok severim mesela bir arkadaşım beni kırıcak, üzücek bir şey yaptıysa hemen limonlu pop kek alıp yanıma gelip özür dileyince affederdim, limonlu pop keke karşı tav oluyorum hemen"
Diye kendimi açıkladığım da güneş "bende vişneliye bayılıyorum" diyince aklımın bir köşesine not ettim artem "bende çikolatılıya bayılıyorum" diyince ona döndüm "bende beğeniyorum ama hiç biri limonlu kadar olamaz" dedim. Hepimiz güldük yolculuk birbirimiz hakkında sohbet ederek geçmişti.
Uçak havaalanına indi...
{~Yıldıza basmayı unutmayın~}
Umarım beğenmişsinizdir. Yazım yanlışları olursa kusura bakmayın. Görüşmek üzere. Oylamayı ve düşüncelerinizi yorumlara yazmayı unutmayın.
✨Remember there is always hope...
~G&i~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARVİN ~GERÇEK AİLEM~
General Fiction{~Gerçek ailem - Erkek versiyon~} Ailemi? aile kelimesi. Bir gün biyoloji dersindeyken konumuz "Aile kan guruplarıydı" sıra bana geldiğinde anne baba kan gurubunu söylediğimde hoca bana "senin kan gurubunun aile fertleriyle uyuşması imkansız" dediği...