Rhea:
Alaz evlilik tarihimizi öne çektiğinde çok mutlu olmuştum. Onu seviyordum. Onunla beraber bu ulus için yapabileceklerimizi düşünmek heyecan vericiydi. Tabi ki sorumluluğum da artınca öğrenmem gerekenler de arttı. Bir yandan bu ulusun yönetimini öğrenirken bir yandan da köyle ilgilenmeye devam ediyordum. Marlene'den çay getirmesini isteyip yorgunlukla odamıza girdiğimde masanın üzerinde bir defter gördüm. Alaz'ın notları olabileceğini düşünüp içindekileri okudum.
Her şey bir yalandan ibaretti. Yüzyıllardır yapılan bu pazarlığın en karanlık sırlarını öğrenmiştim. Buraya gelip mutlu olan bir tane bile Toprak Prensesi yoktu. Hepsi yalnızca çocuk doğurması gereken kuklalardı. Tıpkı Alaz'ın benim olmamı beklediği gibi. Gidip onunla yüzleştiğimde bunları benden saklamış olmasına kızgındım. Ama daha kötüsü beni sevdiğini söyleyen kişinin benim başıma gelecekler ile ilgili düşünmemiş olmasıydı. Bizim farklı olduğumuzu düşünüyordu. Ama kayıtlarda bizim gibi birbirini sevmiş olan çiftlerin bile sonu aynı bitiyordu. Ateş Kralları çocuk sahibi olamayan Toprak Prenseslerini birbirinden iğrenç kaderlere terk etmişlerdi. Alaz beni istediği kadar sevebilirdi. Ama bu sevgi çocuk sahibi olamayana kadardı.
Böyle bir kaderi kabul edemezdim. Belki Alaz beni sevmemiş olsaydı sırf onu sevdiğim için katlanabilirdim. Ama bir zamanlar beni seven adamın beni sevmeyeceği zamanı beklemek yaşayacaklarımdan daha çok acı veriyordu. Bir şey yapmam lazımdı. Toprak Ulusu'na göndermesi için Marlene'e bir mektup verdim. Mektubun oraya ulaşması ve sonuçları görene kadar aklımdakileri yapabileceğim zamanım olacaktı. Bir hafta sonra beklediğim an gelmişti.
'' Rhea günden güne daha kötü görünüyorsun.''
'' Haklısın Colin. Kendimi iyi hissetmiyorum.''
'' Birden bire ne oldu sana anlayamadım. Doktorda hala bir şey demedi. Üç gündür yataktasın.''
'' Yediğim bir şeyin dokunmuş olacağını söyledi. Bir tedavi yazdı. Kısa sürede iyileşeceğime eminim.'' Ona gülümserken iyileşmeyeceğimi biliyordum. İki gün sonra daha da kötü oldum.
'' Ne demek ölüyor!'' Alaz odanın içinde alev almaya başladı. Sesimi çıkaramayacak kadar halsizdim.
'' Üzgünüm majesteleri ama prenses ne yaparsak yapalım hiçbir tedaviye yanıt vermiyor. Bu gidişle iki hafta içerisinde onu kaybedebiliriz.''
'' Öyle bir şey olmayacak. Bütün uluslara haber salın ve en iyi doktorlarını getirin buraya.''
'' Zaten öyle yaptık majesteleri. Dün diğer uluslarda ki doktorları da çağırdık. Hepsi prensesi muayene etti. Yapılabilecek her şeyin yapıldığını söylediler.'' Alaz ateş atmaya hazırlanırken Colin araya girdi.
'' Sakin ol bu yaptığın Rhea'yı kurtarmayacak.'' Alaz dönüp bana baktı. Onu böyle görmek beni parçalara ayırmıştı. Ama ben böyle olmasını ben istememiştim.
Ertesi gün kız kardeşimin geldiği haberini aldım. Her şey beklediğimden daha çabuk olmuştu. Beni görünce ağlamaya başladı. Odada ikimiz kalınca timsah gözyaşları durdu.
'' Rhea mektubunu alınca çok şaşırdım. Sana bir şey olması halinde gelip yerine geçmemi istemen çok yüce bir davranıştı. Ama zaten senin onayın olması bile yerine geçecek benden başkası yoktu. Bence böylesi hepimiz için daha iyi oldu. Merak etme senden sonra Alaz ile ilgileneceğim. Seninle geçen günlerini bile hatırlayamayacağı günler yaşatacağım ona.''
Odadan çıktığında ağlamamak için zor duruyordum. Bu sırada içeri Alaz girdi.
'' Rhea ne oldu bir yerin mi ağrıyor doktor çağırayım mı?'' ah şu çocuksu telaşı, ne olursa olsun onu sevmeye devam ediyordum. Benden daha yorgun ve bitkin görünüyordu. Yanımdan ayrılmak istemediği için aynı yatakta uyumasak bile koltukta yatıyordu. Her gözümü açtığımda başımda dikiliyor, bir şeye ihtiyacım olup olmadığını ve bence hala yaşıyor olduğumu kontrol ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ulusların Yok Oluşu: Ateş Ulusu'na İtilen Toprak Prensesi
Fantasy'' Toprak Prensesleri'nin daha mütevazi olduklarını düşünmüştüm.'' Diyerek bana doğru yaklaşmaya başladı. '' Ne demek istiyorsun?'' '' Üzerinde böyle bir gecelik varken bence ne demek istediğim gayet açık.'' Diyerek daha çok yaklaştı. Gözlerine bak...