B9- Toprak ve Ateş'in Sırları

99 11 0
                                    

Alaz:

Rhea'nın sarhoş hali onu bambaşka biri yapmıştı. Sanki kollarımda Toprak Prensesi, eşimi değil de küçük bir çocuk taşıyor gibiydim. Onu yıkamamı istediğinde çok şaşırmıştım. İçkinin etkisi olduğunu bildiğim için onu rahatsız edecek bir şey yapmak istemiyordum. Gözlerimi ve burnumu öptüğünde sevgisini hissetmiştim. Sanki bütün yorgunluğum gitmişti. Birçok kez dudaklarıma baktığını fark etmiştim. Ama o bu haldeyken hamle yapamazdım. Derken beni öptü. Nişan töreninde de öpüşmüştük ama bu daha farklıydı. Bedenlerimiz yakınlaştıkça, ona dokundukça sanki daha önce bir kadın bedenine dokunmamışım gibi onu istiyordum. Teninin yumuşaklığı, saçlarının kokusu ve bedeninin her detayı beni büyülüyordu. Kafası omzuma düştüğünde nefes alış verişi belli bir tempodaydı. Bu pozisyonda uyuyabildiğine inanamamıştım. Bedeninin tamamını onun isteği dışında çıplak görmek doğru gelmediği için üstünü örtü ile örttükten sonra havlusunu aşağıdan çıkardım. Yatağa uzandığımızda aramızda her zaman ki mesafe vardı. Birden koluma doğru yaklaştı ve üşüdüğünü söyledi. Dudaklarımda hafif bir gülümseme ile kolumu kaldırınca altına girdi. O gece sanki hayatımda ilk defa uyuduğumu hissettim.

O gün sabah verdiği tepki, rüyasında sanki ona kötü bir şey yapıyormuşum gibi verdiği tepki ve günlerce benden uzak kalması artık beni sınıra getirmişti. Dokunma bana dediğinde benimle aynı ortamda olmaktan ne kadar rahatsız olduğunu bir kere anladım. İkimize de alan açmak için kendi odama döndüm. Birkaç gece doğru düzgün uyuyamadım. Aynı odada kalırken odanın içinde ki kokusuyla uyumaya alışmıştım. Ama o kendine çeki düzen verene kadar ona yaklaşmayacaktım. Bunları düşünürken kapı çaldı. Rhea olduğunu düşünerek heyecanlanmıştım. İçeri Hestia girdi.

Hestia doğduğumuz anda Ateş Ulusu'nda ki eşim olmak için yetiştirilmişti. Rhea ile çocuğumuz olamayacağı anlaşıldığında onunla ikinci bir evlilik yapıp soyu devam ettirecektim. Yavaş yavaş üstünü çıkararak bana doğru yürüdü. Hestia Rhea'dan çok farklıydı. Sinsi bir zekası vardı. Bedenini kullanmayı seviyordu. Rhea ne kadar saf ve masumsa, Hestia onun tam tersi kurnaz ve kadınsıydı. Rhea gelmeden önce bazı geceleri beraber geçiriyorduk.

'' Seni özledim.'' Diyerek yatağa çıktı. Öpüşmeye başladığımızda şehvet bütün odayı sarmıştı. Ama nedense eskisi kadar büyük bir etkisi yoktu. Önce o ağzıyla beni tatmin etti. Tam bir birliktelik istemediğim için ben de onu elimle tatmin ettim.

'' Daha fazlasını istiyorum Alaz.''

'' Bu gece değil Hestia.'' Yataktan kalkıp duşa girdim. Duştan çıkıp kapıyı açtığımda Rhea odadaydı. Sesi titreyerek bir şeyler söyledi ve odadan çıktı.

'' Peşinden gitmen gerekmez mi?'' evet gerekirdi. Ama ne zaman baş başa konuşmaya çalışsak işler daha da zor bir hale geliyordu.

'' Yorgunum Hestia.'' Yatağa uzandım. Hestia kapıyı kapatıp yanıma yattı.

Sonra ki günler daha da işkence gibi geçiyordu. Herkesin içinde oyunumuza devam etsek de Rhea ona dokunduğum an kibarca benden uzaklaşıyordu. Onu tek başına lavaboya doğru giderken görünce peşinden gittim. Ama kapıda Hestia ile karşılaşmıştık. Rhea geri döndüğünde Hestia bedenini olabildiğince bana yakınlaştırmıştı. Rhea gülümseyerek uzaklaştı. Ertesi gün Colin yanıma geldi.

'' Rhea Hestia'yı öğrenmiş.''

'' Evet, ama sen nereden biliyorsun?''

'' Marlene Rhea'nın günlerdi çok az şey yediğini ve sebebinin söylemediğini söyleyince onunla konuştum. Bilmesi gerekenleri anlatma zorunda kaldım Alaz.''

'' Ne anlattın?''

'' Toprak Prensesleri'nin hiçbir zaman çocuk vermediğini ve soyun devamı için Ateş Kralları'nın başka biriyle daha eşleşmesi gerektiğini.''

'' Ne tepki verdi?''

'' Çok sakin ve anlayışlı bir tepki verdi.'' Colin'in konuşmasına sevinmiştim. Rhea'nın bu durumu anlayacağını biliyordum. Ama ben söylesem daha büyük bir tepki verebilirdi. Artık durumu bildiği için duş alıp üstümü değiştirdim ve onunla konuşmak için odamıza döndüm.

Ama odada yoktu. Gidip Marlene'i bulmaya çalıştım. Ama o da hiçbir yerde yoktu. Yoksa kaçmışlar mıydı? Kendimi sakinleştirmeye çalışırken Rhea'nın ısısına odaklandım. Yolu takip ettiğimde merkezden biraz ileride büyük bir köye ulaştım. Uzaktan onu aradığımda gördüğüm manzara beni şaşırtmıştı. Gecenin bu saatinde birçok kişi ayaktaydı. Rhea bir ocağın başında toprak büküyordu. Onun büktüğü toprağı diğerleri yaktıkları ateşte şekillendiriyordu. Etrafında çocuklar onu izliyorlardı. Her oturduğunda etrafına başka insanlar geliyor ve onunla neşeli bir şekilde sohbet ediyorlardı. Yanımda birinin elinden bir şey düşürdüğünü fark ettim. Marlene şok içinde bana bakıyordu.

'' Ateş Prensi siz...'' susmasını işaret ettim.

'' Beni görmemiş gibi devam et ve eğer ona bir şey söylersen seni ulusuna geri gönderirim.'' Marlene başını eğerek uzaklaştı. Birkaç gece daha onları bu şekilde takip ettim. Sadece kraliyet ailesinin bildiği bir yoldan çıkıp giriyorlardı. Normalde burada yönünü bulması imkansızdı. Ama yolu çoktan ezberlemişlerdi.

Üç gece sonra yine uzaktan onları izlerken yaşlı bir adam yanıma gelmişti.

'' Neden uzakta duruyorsunuz yanına gitsenize?''

'' Önlem amaçlı buradayım. Ne zamandır buraya geliyor?''

'' Çok uzun zaman olmadı. Festivalden bir hafta önce ortaya çıktı. Burası büyük bir köy olsa da yapabileceklerimiz sınırlıydı. El işi gerektiren işlerde uzmanlaşmış bir köyüz. Ormanda yolunu kaybedip yaralanan bir küçüğümüzü kucağında bize getirdi. Daha sonra burada yaptıklarımızı öğrenince yardım edebileceğini söyledi. Onun sayesinde hem daha çok üretmeye hem de daha kaliteli yüksek fiyata satılacak ürünler çıkarmaya başladık. Ona olan minnettarlığımızı kelimelerle ifade edemem. Umarım prensesi bizden uzaklaştırmazsınız prensim.''

'' Demek kim olduğumuzu biliyorsun.''

'' Festivale kadar bilmiyorduk. Gezgin bir toprak bükücü olduğunu düşünmüştük. Prensesin festivalde kendini göstereceğini öğrendiğimizde oraya gittik. Ne kadar farklı görünse de gülüşü kendini ele veriyordu. Onu rahatsız etmemek için kim olduğunu bildiğimizi söylemedik. Gelin size bir şey göstereceğim.''

Biraz uzakta bir dükkana girdik. Arkada küçük bir bölüm vardı. Birkaç farklı figür dikkatimi çekmişti.

'' Onları prenses yaptı. Kendi toprağını ve bizim ateşimizle denemek istedi. Birine bir hediye yapmak istediğinden bahsetmişti. Her ihtiyacı olduğunda onu gördüğü, ateşinden korkmadığı tek kişi için bir hediye yapmak istiyordu. Sanırım kim olduğunu biliyorsunuz majesteleri.'' Gülümsedim. İçimde bir yer ondan bu kadar uzak kaldığı için kendine kızmıştı. Rhea'yı hiç tanımıyordum. Benim için eş rolünü oynayan başka biri değildi. Ama o bundan çok daha fazlasıydı. Biri koşarak içeri girdi.

'' Amca prenses.. yani bükücü elini yaktı.'' Dediğinde koşarak oradan çıktım. Marlene Rhea'nın eline buz tutuyordu. Diğerleri panik içinde ne yapacağını şaşırmış duruyordu.

'' Sakin olun. Bundan daha kötüsüyle de karşılaşmıştım. Elimde buna iyi gelecek kremler var.'' Yanığına biraz üzgün biraz gülümseyerek bakmıştı.

'' O kremi tek başına sürmek bir işe yaramaz.'' Diyerek ona yürümeye başlayınca şaşkınlıkla bana baktı. Marlene birkaç adım geri çeklince elini tuttum ve ateşini aldım.

'' Senin burada ne işin var?''

'' Aynı şeyi benim sana sormam gerekmez mi toprak bükücüsü?''

'' Ben söyleyecektim...''

'' Yarın konuşuruz artık dönelim.'' Odaya döndüğümüzde o duşa girdi ben de yatağa uzandım. Çıktığında yüzüme bakmıyordu. Ama bu sefer sinirden değil utançtandı. Yanıma çağırarak kremi sürdüm. Tekrar uzandım ve yanıma uzandı. Odada ki kokusu sanki günlerdir nefes almıyormuşum gibi hissettirmişti.

'' Yarın kahvaltıdan sonra bahçede çay içelim. Orada konuşuruz.'' Diyerek uyuduk. Sanırım bu hafta ikimizin de birer sırrı ortaya çıkmıştı.

Ulusların Yok Oluşu: Ateş Ulusu'na İtilen Toprak PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin