B25- Uluslara Yolculuk 3 - Su Ulusu'nun Sırrı 2

37 5 0
                                    

Alaz:

Rhea'nın gerçekten çok güzel bir kalbi vardı. Her gün ona daha fazla aşık oluyordum. Sabah askerler odamıza girdiğinde ateş gücüm çok azdı. Rhea kapıdan bana son kez baktığında içimde fırtınalar kopsa da üzerimde beş kişi vardı. Su Ulusu eğlenceye düşkün olsa da askerlerini iyi eğitmişti. Ateş gücüme odaklansam da bükememem için kollarımı çok sıkı tutuyorlardı. Her geçen dakika Rhea'ya bir şey olacak olma düşüncesi bana işkence ediyordu. Anka güçlerimi ben kontrol etmiyordum. Aslında ilk defa Rhea saldırıya uğradığında gerçekten ortaya çıkmıştı. Lanet güçlerin tekrar ortaya çıkması için ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Gözlerimi kapatıp Rhea'nın ısısına odaklanmaya çalıştım. Hala hissediyorum. Derken bir anda ısısı kayboldu. İçimde büyük bir öfke yükselirken Anka ateşim ortaya çıktı.

Etrafımda ki askerleri etkisiz hale getirip Rhea'nın ısısına geri odaklandım. Kapıdan içeri girdiğimde kralın onu bir hücreye sokma düşüncesi son noktam olmuştu.

'' Nasıl olurda Rhea'yı benden ayırıp bir hücreye sokmayı düşünebilirsin!'' dediğimde ateşim odanın farklı yerlerini yakmaya başladı. Kral ve adamları üzerime su atsa da hiçbir etkisi yoktu. Sular bana yaklaşmadan ateşimin ısısıyla buhar oluyordu.

'' Alaz kimseye zarar verme!'' Rhea'nın sesine dönünce yanında ki adamların hala onu tuttuğunu gördüm. Rhea'ya zarar vermeyeceğini bildiğim için onlara doğru ateş püskürttüm. Ona doğru yönelecekken Rhea'nın parmağında ki yüzüğün oluştuğunu ve onlara yönlendirdiğim ateşi içine çektiğini gördüm.

'' Sen neden onları koruyorsun!''

'' Birine zarar verirsen pişman olacağını biliyorum.'' Derken başka biri Rhea'nın bedenini buz kütlesinin içine koydu. Rhea nefes alamıyordu.

'' Ölmesini istemiyorsan sakin ol Ateş Prensi.'' Kralın sesini duyduğumda ve manzarayı gördüğümde ateşimi dindirmek zorunda kaldım. Birden kapı açıldı ve içeri kraliçe girdi.

'' Yeter Su Kralı.'' Bana doğru yürüdü.

'' Biraz ateş çıkar.'' Dediğini yaptım ve ateşimle suyu karıştırarak buzu eritti. Rhea öksürerek yere düştüğünde koşarak yanına gittim.

'' İyi misin?''

'' Evet... yaşıyorum... sakin...ol...lütfen.'' Diyerek kolumu tuttu. Onu ayağa kaldırdım.

'' Prensesi kurtarma ihtimali olan birine nasıl bunu yapabilirsin?!'' kraliçe çok kızgındı.

'' Ben sadece olumsuz bir karar almasından korktum.''

'' Diyelim ki kabul etmedi. Prensesi kurtarabilecek tek kişiyi öldürecek miydin?'' ağlamaya başlamıştı. Kral geriye doğru sendeledi. Sonra uzun süre bize baktı.

'' Ben özür dilerim Rhea.''

'' Özür dilemek hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Yürü Rhea buradan hemen ayrılıyoruz.''

Odadan çıktığımızda etrafımızda büyük bir koşuşturma vardı. Kral ve kraliçe koşarak odadan çıktılar ve gözden kayboldular. Rhea bir hizmetliyi durdurdu ve neler olduğunu sordu.

'' Prenses hareket etmiyor.'' Dediğinde şaşkınlık içinde birbirimize baktık.

'' Gidemeyiz Alaz. Ona yardım etmem lazım.''

'' Bu yaptıklarından sonra onlara yardım mı etmek istiyorsun?''

'' Evet böyle yapmaları büyük bir hataydı. Ama on yaşında bir kızın ölmesine izin verecek değilim. Sen git ve prensesi bahçeye getir.''

'' Seni yalnız bırakmayacağım.'' Elini yanağıma götürdü.

'' Bana bir şey olmayacak Alaz. Git prensesi getir.'' Gerçekten Rhea'nın isteklerine akıl sır ermezdi. Dediğini yaptım.

Ulusların Yok Oluşu: Ateş Ulusu'na İtilen Toprak PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin