Rhea:
Alaz'ı o kadınla görmek bana ne hissettirmişti emin değildim. Kıskançlık değil ama nedense bir öfke hissediyordum. Halbuki bedensel ihtiyaçlarını benden başka biriyle karşılaması beni rahatlamalıydı. Düşündüğüm kadar rahat hissetmiyordum. Dışarıya mükemmel bir çift profili çizmişken içeri giren ben değil başkası olsaydı bütün emeklerim boşa giderdi. Gün geçtikçe daha çok uzaklaşıyorduk. Ayrı uyuduğumuz her gece beni daha da zorluyordu. İnsanlarla beraberken bana dokunması rahatsız ediyordu. Yanında dursam da temas etmekten kaçınıyordum. Ormanda yürüyüşe çıkmıştım. Çeşitli hayvanlar etrafımda toplanmıştı. Bir ayak sesi duyduğumda Colin'i görmüştüm.
'' Ne yapıyorsun burada?''
'' Toprakla zaman geçiriyorum.''
'' Hayvanlarla aran iyi görünüyor.''
'' Sanırım Toprak Prensesi olmanın bir getirisi. Küçüklüğümden beri ormanda ki hayvanlarla iyi anlaşıyoruz.'' Kucağımda yatan tavşanı seviyordum.
'' Son zamanlarda durgun görünüyorsun konuşmak ister misin?'' Colin'e güvendiğim için olanların bir kısmını anlattım.
'' Rhea bu Ateş Ulusu için normal bir gelenektir. Toprak Ulusu prenses göndermekle görevli olduğu için belki bilmiyor olabilirsin. Buraya gönderilen hiçbir prenses varis doğuramadı. Soyumuzu devam ettirebilmek için Ateş Kralı kendi ulusundan biriyle daha evlenmek zorunda. Bu sizin başınıza da gelecek bir şey demek değil. Ama ulusların kendini düşünmesi gerekiyor.''
Colin'in söylediklerini düşününce mantıklı gelmişti. Sonuçta bir varis ulusun devamı demekti. Keşke Alaz bana bunu baştan söyleseydi. Bu açıklamadan sonra Hestia ve Alaz'ı kapının önünde görünce yalnızca gülümseyip onları yalnız bırakmakla yetindim.
Geceleri uyuyamayınca Marlene ile tesadüf eseri denk geldiğimiz , yardım ettiğim köye daha sık gitmeye başladık. Oradakiler prenses olduğumu bilmiyorlardı. Kendimi burada iyi hissediyordum. Rol yapmak zorunda değildim. Hepsi bize çok iyi davranıyordu. Birilerine yardımcı olabildiğim için mutluydum.
Elimi yakıp Alaz'ı gördüğümde çok şaşırdım. Kızgın görünmüyordu. Aksine çok yumuşak karşılamıştı bu durumu. Yatağa uzandığında nedense içim ferahlamıştı. Odanın içerisinde ısısını hissetmek yine yuva sıcaklığına kavuşmamı sağlamıştı. Kahvaltıdan sonra bahçe de buluştuk.
'' Evet nereden başlamak istersin?''
'' Senden saklamak istememiştim. Ama festivalden sonra aramızda açıklık olunca konuşacak fırsatı bulamadım. Ormanda yürürken ağlayan bir çocukla karşılaştım ve onu köyüne götürdüm. Köy halkı bana etrafı gezdirdi , yemekler yedirdi ve benimle ilgilendiler. Onlara yaptıkları işte yardım edebileceğimi düşündüm.''
'' Ya başına bir şey gelseydi Rhea. En azından söyleseydin daha güvenli bir şekilde hareket edebilirdik. Ya çevre köyler toprak bükücüyü duyup onlarda yardım istemeye kalksaydı nasıl başa çıkacaktın?''
'' Kim olduğumu bilmiyorlardı. Eğer benim hakkımda başka yerlerde konuşsalardı ortadan çok kolay kaybolabilirim. Sonuçta sarayda yaşıyorum. Kimse zorla beni buradan alamaz.''
'' Başka sakladığın bir şey var mı?''
'' Hayır Alaz yok. Lütfen Marlene'e kızma. Benim dediklerimi yapmaktan başka şansı yoktu.''
'' Durum başka olsaydı kızabilirdim. Ama o güvenilir biri ve senin yanında öyle birinin olması benim için olumsuz olsa da senin için iyi bir şey.''
'' Teşekkür ederim.''
'' Bundan sonra oraya gitmeni istemiyorum. Dikkat çekmeye başlarsan bizim için kötü olur.'' Sinirlenmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ulusların Yok Oluşu: Ateş Ulusu'na İtilen Toprak Prensesi
Fantasi'' Toprak Prensesleri'nin daha mütevazi olduklarını düşünmüştüm.'' Diyerek bana doğru yaklaşmaya başladı. '' Ne demek istiyorsun?'' '' Üzerinde böyle bir gecelik varken bence ne demek istediğim gayet açık.'' Diyerek daha çok yaklaştı. Gözlerine bak...