BÖLÜMLERLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİZİ YORUM VE OYLARLA BELİRTMEYİ UNUTMAYIN LÜTFEN ❤︎
Yaklaşık yedi yüzyıl önce Dünya, enerjisinden bir insan yaratmıştı ve ona Dünya'nın Kalbi adını vermişti. Dünya'nın Kalbi uzun süre Dünya üzerinde ki tek insan olarak yaşamıştı. Bütün canlılarla, bitkilerle ve toprakla iletişim kurabiliyordu. Ama bir süre sonra kendini yalnız hissetmeye başlamıştı. Kalbi'nin yalnızlığını hisseden Dünya, ona başka insanlar yarattı. Önce Simurg'dan bir beden yarattı. Sonra Betta Splendens'dan ve son olarak Cyanocitta Cristata'dan birer beden yarattı. Dünya'nın Kalbi artık kendini yalnız hissetmiyordu. Dördü birlikte çok güzel yıllar geçirmişlerdi. Daha sonra ailelerini büyütmek için her biri kendi enerjilerinden topluluklar oluşturmaya başladı.
Dünya'nın Kalbi topraktan insanlar yaratarak Toprak Ulusu'nu kurdu. Simurg , Anka Kuşu'nu temsilen , ateşten insanlar yaratarak Ateş Ulusu'nu kurdu. Betta Splendens, denizde yaşayan bir canlı olmasını temsilen, sudan insanlar yaratarak Su Ulusu'nu kurdu. Cynacitta Cristata, havada süzülen bir canlı olmasını temsilen, havadan insanlar yaratarak Hava Ulusu'nu kurdu.
Direkt olarak Dünya'nın enerjisinden doğanların yarattıkları insanlar yaratıldıkları elementleri kontrol edebilme gücüne sahip oldular. Günden güne kendi aralarında çoğaldılar ve kendi bölgelerinde yaşam alanları oluşturdular. Onlara hayat verenlerin sayesinde uzun yıllar huzur ve barış içinde yaşadılar. Uluslarda doğan insan sayısı artınca dengenin korunması için yönetim getirildi. Yönetime seçilen insanlar ulusların ilk doğan insanlarının soyundan geliyordu.
Düzen devam ederken ulusların birbirleri arasında ki düzenin devam edebilmesi ve kimsenin kimseden üstün olmadığını kanıtlamak için elementleri yaratanlar bir anlaşma yaptılar. Hepsi yalnızca yarattıkları ulusun gücüne sahip oldular. Yalnızca ilk doğan için bir istisna vardı. Dünya'nın Kalbi sonsuz bir yaşam ve yaratma gücüne sahip olduğu için Dünya'nın dengede kalması ona bağlıydı. Simurg, Betta Splendens ve Cynacitta Cristata sonsuza kadar onu korumaya yemini ettiler.
Her evrimleşme de uluslar uyum sağlıyordu. Ama güç isteyen insanlarda oluşmaya başlamıştı. Dört elementin hayat verenleri bir yerde toplandığında farklı uluslardan yarattıkları onlara saldırdı. Bununla beraber önce Betta Splendens sonra Cynacitta Cristata insan bedenlerinden hayvan bedenlerine döndü. Dünya'nın Kalbi koşarak onları eline aldı. Onları enerjisiyle hayatta tutmaya çalışırken gözyaşlarını tutamıyordu. Derken Simurg ona doğru koştu. İyi olduğunu görünce gülümsedi ve yere yıkıldı. Bu, Dünya'nın Kalbi için son nokta oldu. Çünkü Dünya'nın Kalbi ve Simurg birbirilerine âşıklardı. Tıpkı Betta ve Cynacitta gibi. Simurg hayvan bedenine dönüşürken Dünya'nın Kalbi'nin feryatları bütün uluslarda duyuldu.
'' Bizim yarattıklarımızın bu hale gelmesi bizim suçumuz. Ben beden olarak, Simurg tekrar doğana kadar sizi terk ediyorum.''
Bütün uluslar bu mesajı duydu ve Dünya'nın Kalbi üçünü de kucağına alarak yavaş yavaş saydamlaşarak gözden kayboldu.
İlk doğanlar kaybolduktan sonra uluslarda doğan çocuklarda elementleri kontrol etme yeteneği yalnızca yönetimde olanlarda görüldü. Yönetim artık yalnızca düzeni sağlayan olmaktan çıktı ve kraliyet düzeni kuruldu. Dört ulusta kendi içine çekildi ve yapılan bu hatadan ders çıkarmaya çalıştı. Onların tekrar bir arada olabilmeleri için uluslar kendi aralarında anlaşma yaptılar. Her dönem Ateş Ulusu'nda doğan prens ve Toprak Ulusu'nda doğan prenses evlendirildi. Aynı şekilde Hava Ulusu'nda doğan prens ve Su Ulusu'nda doğan prenses evlendirildi. Başta yalnızca onların affını istemek için yapılan bu gelenek yüzyıllardır bir sonuç vermediği için şu an sadece ulusların birbirlerine savaş açmaması için devam eden bir pazarlığa dönüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ulusların Yok Oluşu: Ateş Ulusu'na İtilen Toprak Prensesi
Fantasi'' Toprak Prensesleri'nin daha mütevazi olduklarını düşünmüştüm.'' Diyerek bana doğru yaklaşmaya başladı. '' Ne demek istiyorsun?'' '' Üzerinde böyle bir gecelik varken bence ne demek istediğim gayet açık.'' Diyerek daha çok yaklaştı. Gözlerine bak...