Alaz:
Son günlerde oluşan kaos çok fazlaydı. Rhea ile ormanda konuştuğumuz zaman ona rüyamı anlattım. Gözlerinde ki endişe büyüyünce çok korktum. Beni bırakıp gidecek ve her şeyle tek başına savaşmaya çalışacak diye çok korktum. Onu yalnız bırakmamak için elimden geleni yapmam gerekiyordu. Neyse ki Rhea Marlene ile ilgilenmekle meşguldü. Marlene ve Colin'i özellikle saklamaya çalışıyorduk. Farklı uluslardan birleşen bir çiftin çocuğuna ilk defa şahit olacaktık. Çocuğun hava prensi gibi güce sahip olamayacağını bilmiyorduk. Ama Marlene'nin gücü günden güne atıyordu. Rhea ona gücünü kontrol etmesinde yardımcı oluyordu.
Hamile kadınların eğitimi, güç sahibi çocukların yetiştirilmesi derken iki ay geçmişti. Hamile kadınların hepsi doğum yaptıktan sonra bükme gücünü kaybediyorlardı. Bu bizim için daha zordu. Annelerinden ayırmak istemediğimiz çocukların güçlerini bilmediğimiz için daha katı bir düzen kurmak zorunda kalmıştık.
'' Marlene doğuruyor!'' Dina odaya girip bana haber verdi. Colin ile koşarak köydeki evlerine gittik.
Leo amca kapıda bizi karşıladı.
'' Colin içeri girmelisin çabuk!'' ben kapıda kalmıştım. İçeriden çığlık sesleri geliyordu. Rhea kapıya çıktı.
'' Alaz içeri gel. Çocuğun ateşi çok yüksek ve Colin indiremiyor.'' Hızla içeri girdim. Çığlık çığlığa ağlayan bebeği bir beze sarmışlardı. Rhea bana uzatınca kollarıma alamayacağımı biliyordum. Elimi bebeğin alnına koydum. Bebek yavaş yavaş sakinleşmeye başladı. Susunca hepimiz derin bir nefes aldık. Rhea bebeği Marlene'e verdi ve yanıma geldi. İkisi de ağlayarak yeni doğan oğullarına bakıyorlardı.
'' İsmini ne koyacaksınız?''
'' Fau, kız olsaydı Fauna koymak istiyorduk.'' Marlene gözlerini Rhea'ya götürdü. Rhea büyük bir şaşkınlık ve mutlulukla karşıladı.
'' Hadi al onu Rhea.'' Rhea minik bebeği eline aldı. O anda ateş yüzüğü ortaya çıkınca hepimiz birbirimize baktık. Bebeğin ateş gücü vardı.
'' Senin gücün ne durumda Marlene.'' Marlene gücünü göstererek Colin'e yanıt vermiş oldu. Şu anda gücü gitmeyen tek kişi Marlene'di. Tabi ki bunun Rhea ile ilgisi olduğunu o ve ben biliyorduk. Rhea bebeği yanıma getirdi.
'' Çok güzel değil mi?''
'' O bir ateş bükücü tabi ki güzel olacak.'' Hepimiz Colin'in sözüne güldük. Daha sonra onları yalnız bıraktık. Dina birkaç gün onlarla beraber kalacaktı. Odamıza döndük.
'' Mümkün olan en kısa zamanda onları saraya taşımayı düşünüyorum ne dersin Rhea?''
'' Evet bu güzel bir fikir olabilir. Ama Fau özel bir çocuk bu sıkıntı yaratmaz mı?''
'' En azından güçlerini kontrol etmeyi burada öğrenir. Onları kısıtlı insanların girebileceği bir yere yerleştirebiliriz.''
'' Marlene'nin bunu isteyeceğini sanmıyorum.''
'' Aynı bizim gibi köye de gitmeye devam ederler.''
'' Evet bu güzel olabilir.'' Biraz canı sıkkın gibiydi. Yüzümü ona çevirdim.
'' Neyin var? Nesnelerle mi ilgili?''
'' Hayır.''
'' Konuş benimle Rhea lütfen.'' Derin bir nefes aldı ve bana döndü.
'' Fau gerçekten çok özel ama sadece güçleri olduğu için değil. O Marlene ve Colin'in oğlu olduğu için çok özel. Hava Prensi'nden sonra acaba bizim içinde bir umut var mı diye düşünüyorum.''
'' Önemli olmadığını biliyorsun. Agneya soyu devam ettirebilir.''
'' Soyun devamı için değil Alaz. Seninle benim yaratacağımız bir çocuk fikri hoşuma gidiyor. Yüzü sana benzeyen bir kız çocuğu güzel olabilirdi.''
'' Ben de her şeyiyle sana benzeyen bir oğlan çocuğu hayal edebilirim.'' Bu düşünce ikimizi de gülümsetmişti.
'' Olabilmesi mümkün görünüyor Rhea. Ama olmazsa da bu bir suç ya da eksiklik değil.''
'' Biliyorum.'' Kafasını göğsüme koydu ve gözlerini kapattı.
Rhea ile bir çocuğumuzun olma hayali mutlu ediyordu. Ama onu çocuk için istemediğime çok uzun zaman önce karar vermiştim. Ben onu anlaşmadan dolayı ya da prenses olduğu için değil Rhea olduğu için seviyordum. Rhea... Bilinen bir kitapta ismi toprak annesi demekti. Ona çok yakışan bir isimdi. Bir anne gibi bütün dünyayı kucaklayıp sevebilirdi. Sahip olabileceğim en değerli varlıktı. Kollarımda huzurla uyuması benim için bir çocuğa bedeldi.
Bir ay sonra her şey bir sisteme oturmuştu. Her ulus birbiriyle haberleşerek aynı sistemi kullanmıştı. Zor olsa da herkes yeni bir çağa alışmaya başlıyordu. Geçen süre zarfında gücü kalan tek anne hala Marlene'di. Güç sahibi olma umudu ile pek çok aile yeni çocuklara sahip olmak istiyorlardı. Doğum oranında bir artış yoktu. Her hamile kalan güce sahip olmuyordu. Sanki dünya yavaş yavaş ilerlememizi istiyor gibiydi. Bahçeye çıktığımda Rhea ve Fau beraberdi. Rhea ona topraktan şekiller gösteriyordu.
'' Marlene ve Colin nerede?''
'' Biraz baş başa kalmaları gerektiğini söyledim.'' Yanına oturdum. Fau büyük bir dikkatle bana bakıyordu.
'' Bir ayda çok çabuk büyümüş.''
'' Hayır aslında büyümesi çok normal. Her geçen gün değişiyor.'' Fau Rhea'nın parmağını tuttuğunda gülümsedi. Rhea onu kucağına alarak bana verdi.
'' Korkma zarar vermezsin. Sadece daha gevşek tutarsan düşüreceksin.'' Fau bir süre beni izledi. Sonra esnemeye başladı ve uykuya daldı.
'' Vay be sana dokununca bu kadar çabuk uykuya dalabilecek kişinin sadece ben olduğumu düşünüyordum. Yanılmışım.''
'' Bana her dokunduğunda sadece uykuya dalmıyorsun bazen de canlanıyorsun biliyorsun değil mi?'' gülerek öpücük attı. Daha sonra Colin ve Marlene geldiler. Hep beraber sohbet ettik.
Sorunlar olmasına rağmen her şey güzel ilerliyordu. Odamda yeni jenerasyon ile neler yapabileceğimizi konuşurken içeriye bir asker girdi.
'' Prensim güç sahibi olanların köyüne bir saldırı yapıldı!''
'' Rhea nerede!''
'' Sabah oraya gideceğini söylemişti.'' Hemen yerimden kalktım. Sarayda ki çoğu askeri görevlendirdim. İçimden bir ses bu saldırının köye değil Rhea'ya yönelik olduğunu söylüyordu. Hızla köye ulaştığımda her yer karışmıştı. Luo amca koşarak yanıma geldi.
'' Askerleri görünce kaçtılar.''
'' Ne tarafa kaçtılar?''
'' Ormana doğru kaçtıklarını görmüşler.''
'' Rhea nerede?'' yutkundu.
'' Luo amca Rhea nerede!''
'' Saldırganlarla savaşırken onları ormana çekti.'' Nefesim kesildi. Marlene ve Colin koşarak yanıma geldiler.
'' Marlene köy halkını sakinleştir. Luo amca askerlerin yönlendirilmesini sana bırakıyorum. Colin git ve güç sahibi olanlarla ilgilen.''
'' Tek başına mı gideceksin?'' Anka ateşimi zar zor tutuyordum. Kendini göstermeye başlayınca arkamı döndüm.
'' Şu anda Rhea'nın etrafında ki her şeye ve herkese zarar verebilirim.'' Diyerek ormana koştum. Isısını hissediyordum. Rhea'yı gördüğümde manzara hiç beklediğim gibi değildi. Rhea etrafında ki adamların boğazlarını dallarla sıkıyordu. Beni gördüğünde gözleri hiç görmediğim kadar öfkeliydi. Beni görünce sakinleşeceğini düşünmüştüm. Ama bir gariplik vardı. Flora teyzenin kim olduğunu öğrendiği zamanda ki gibi kendini kaybetmiş görünüyordu. Daha dikkatli baktığımda kolyesi hiç olmadığı kadar parlıyordu. Yaprakların dikenleri adamların boğazını kanatmaya başlamıştı.
'' Rhea kendine gel!''
'' İnsanlara zarar vermeye çalıştılar!'' öfkeyle bana bağırdı. Adamlar artık bayılmıştı.
'' Bayıldılar Rhea yeter bu kadar!'' durmayacaktı. Ateşimle dalları yaktım ve hepsi yere düştü. Bu sefer Rhea öfkesini bana yönlendirmeye başladı.
'' Bunu nasıl yaparsın? Bana zarar vermeye çalıştılar. Onları mı koruyorsun?'' neyse ki anka ateşim olduğu için dallar bana ulaşmadan yanıyordu.
'' Hayır Rhea. Ama onları öldürürsen bunların arkasında kim olduğunu bulamayız. Sen birini öldürecek biri değilsin.'' Sakin kalmaya çalışıyordum ama bu onu daha da kızdırıyordu. Birden bütün nesneler kendini göstermeye başladı.
'' Hiçbir zaman beni koruyamadın. İlk öldüğümde de bir şey yapamadın Anka. Sana güvenmek aptalca.'' Tanrım bu nesneler onu kötü etkilemeye başlıyordu. Anka ateşimi durdurdum. Rhea'nın dalları bedenimi tamamen sardı. Nefes almam zorlaşıyordu.
'' Rhea ben Anka değilim. Ben Alaz'ım.'' Dediğimde kalan son nefesimi çıkardım. Bir anda bütün dallar benden uzaklaştı ve Rhea yere düştü. Yanına gittiğimde ağlıyordu.
'' Ben... özür dilerim.... Özür dilerim...''
'' Önemli değil. Bana zarar vermeyeceğini biliyordum.'' Kollarımın arasına aldım ve sakinleşene kadar bekledim.
Yeni bir çağ başlamıştı. Bu çağ Rhea sayesinde başlamıştı. Ama bununla beraber yeni bir Rhea doğuyordu. Onu korumak için her zamankinden güçlü olmak zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ulusların Yok Oluşu: Ateş Ulusu'na İtilen Toprak Prensesi
Fantasy'' Toprak Prensesleri'nin daha mütevazi olduklarını düşünmüştüm.'' Diyerek bana doğru yaklaşmaya başladı. '' Ne demek istiyorsun?'' '' Üzerinde böyle bir gecelik varken bence ne demek istediğim gayet açık.'' Diyerek daha çok yaklaştı. Gözlerine bak...