Rhea:
Alaz gerçekten bana bilmediğim bir dünyanın kapılarını açıyordu. Dün gece bana dokunurken, öperken sona geldiğimde hiçbir şey düşünemiyordum. Sabah erken kalkıp bahçeye çıktım. Ona sadece bu topraklarda yetişen bitkilerden bir çay yapmak için ormana gittim. Geri dönerken rahip Karis ile karşılaştık.
'' Günaydın prenses nasılsınız?''
'' Günaydın rahip iyiyim teşekkür ederim siz nasılsınız?''
'' İyiyim teşekkür ederim. Karis olarak hitap edebilirsiniz.''
'' Siz de Rhea olarak hitap edebilirsiniz.''
'' Pekala Rhea, Toprak Rahibi sana verdiği kolyeyi kullanıp kullanmadığını merak etti.''
'' Gerçekten çok güzel bir kolye, bir kere takma şansım oldu.''
'' Beğenmenize sevindim. Kolyeyi kullandığınızda fark ettiğiniz bir değişiklik oldu mu?''
'' Ne gibi bir değişiklik?''
'' Sadece merak ettiğim için soruyorum.'' Biraz düşündüm.
'' Aslında o kolyeyi taktığımda eşimle ilgili bir kâbus gördüm. Sanırım o günden sonra bükme gücüm biraz daha arttı.''
'' Bu konuda bir şeyler biliyor olabilirim. Kolye yanınızdaysa yarın sabah getirin ve bildiklerimi size aktarayım.''
'' Bu topraklara ait oldu için yanımda getirmiştim. Tabii çok sevinirim.''
'' Ah bir de Rhea şimdilik bu aramızda kalırsa sevinirim. O kolye bu topraklar için çok önemli, sırrımızı saklamak isterim.'' Kafamı tamam anlamında sallasam da bu isteği garip gelmişti. Biraz daha düşününce kâbustan sonra ki gün güçlerimin arttığını düşünmüştüm. Bu sayede o köye daha fazla yardım sağlayabilmiştim. Birkaç bilgi edinmenin bir zararı olmaz diye düşünüyordum. Mutfağa gidip topladığım bitkilerden bir çay hazırladım. Marlene kahvaltıyı balkona hazırlamıştı. Çayı masaya koydum.
'' Neredeydin?''
'' Senin için bir çay hazırladım. Seveceğine eminim.'' Gülümseyerek çayı içti.
'' Bu çok güzel Rhea. Belki biraz yanımızda götürürüz ne dersin?''
'' Evet, çok isterim.''
O günümüzü sarayda geçirmiştik. Kız kardeşim sürekli Alaz'ın ağzının içine bakıyor, en gösterişli kıyafetlerini giyip sürekli etrafında dolanıyordu. Alaz ise sürekli bana sesleniyordu. Kız kardeşimin bu hali çok gülünçtü. Alaz kütüphaneye gitmek isteyince ona eşlik ettim. Kütüphanenin bir kısmında kraliyet ailesinin fotoğrafları duruyordu. Annemi görünce tanımıştı.
'' Bu annen değil mi?''
'' Evet.''
'' O çok güzel bir kadınmış, tıpkı senin gibi.''
'' Annem sadece güzel değilmiş. Bu toprakların gördüğü en güçlü kraliçe olmuş. Babamla birbirlerini severek evlenmişler. Bazıları onun Dünya'nın Kalbi olduğuna inansa da kutsama töreninde güçlü olduğu dışında bir işaret görmemişler. Onun çocuğunun kalp olabileceği düşünülmüş. Hâlbuki ben bükme gücü en az olan prenses oldum.'' Onu hayal kırıklığına uğrattığımı düşünüyordum. Acaba hayatta olup benim bu halimi görse ne düşünürdü?
'' Dünya'nın Kalbi olup olmamanın bir önemi yok Rhea. Sen benim dünyamın kalbisin. Umarım senin için yeterli olur.'' Nefesimi tutup ona döndüm. Ellerimden tuttu.
'' Rhea yaşadığımız bunca şeyden sonra seninle arkadaş ya da yalnızca birbirini destekleyen eşlerden daha fazlası olmak istiyorum. Birbirini seven eşler olmak istiyorum. Seni seviyorum Rhea.'' Kalbim bedenimden fırlamak istiyor gibiydi. Beni nişan töreninde öptüğünden beri aslında onu seviyordum. Sadece bunu kendime itiraf etmemiştim. Sevgimin karşılık bulacağını asla düşünmemiştim. Gözümden mutluluğumu yansıtan bir gözyaşı gelmişti. Parmağıyla o yaşı sildi. Yanağımı avcuna yasladım.
'' Ben de Alaz. Ben de daha fazlası olmamızı istiyorum. Ben de seni seviyorum Alaz.'' Dediğimde yüzünde ki o gülümseme her şeye değerdi. Yaklaştı ve dudaklarımız buluştu.
Sonra ki iki gün sabahları Karis ile buluştum. Kolye ile ilgili ilginç bilgiler verdi.
'' Bu kolyenin Dünya'nın Kalbi'ne ait olduğuna dair ipuçları var. Dünya'nın Kalbi yaratma gücüne sahip olsa da ve toprak ulusuna hayat vermiş olsa da toprak bükme gücünün aslında çok az olduğu bilinirmiş. Bu nedenle diğerleri onu koruma yemini etmişler. Kendi güçlerini birleştirerek enerjilerini bu kolyeye aktarıp ona hediye etmişler. Bu sayede toprak bükme gücü artmış. Senin de prenses olduğun düşünülürse bence bunu kullanarak güçlerini kullanabilirsin.'' İlk gün daha çok kolye ile ilgili konuştuk. İkinci gün denemelere geçtik. Haklıydı kolyeden enerji aldıkça bükme gücüm artıyordu.
'' Harika gidiyorsun Rhea.''
'' Teşekkür ederim Karis hepsi senin sayende. Ama sence Toprak Rahibi neden bu kolyeyi bana verdi? ''
'' Kim bilir belki de seni sevmiştir. Yarın kolyeden enerji almayı değil kolyeye enerji vermeyi deneyeceğiz. Hadi gidip dinlen.''
Günün geri kalanını Alaz ile etrafta dolaşarak geçiriyorduk. Flora teyze ile iyi anlaşmış olmalarına sevinmiştim. Babam da günden güne daha iyi oluyordu. İki gün sonra yola çıkabilecek gibiydik. Ertesi sabah Karis ile ormanda buluştuk.
'' Şimdi Rhea senden ormanın enerjisine odaklanmanı istiyorum. Kolyeden enerji çekmek yerine kolyeye enerjini aktarmanı istiyorum.''
Önce ormanın enerjisine odaklandım. Kendimden kolyeye doğru bir enerji akışı hissediyordum. İçim enerji ile dolmuştu. Ama daha sonra gözümün önüne farklı farklı görüntüler gelmeye başladı. Dünya'nın oluşumu, Dünya'nın Kalbi, diğer ilk doğanların doğuşu, ulusların oluşumu ve Dünya'nın Kalbi'nin sesi...
''Bizim yarattıklarımızın bu hale gelmesi bizim suçumuz. Ben beden olarak, Simurg tekrar doğana kadar sizi terk ediyorum''
Ardından başka bir ses duydum.
'' Dünya'nın Kalbi ben doğdum neredesin?''
Gözlerimi açtım ve kolyeyi çıkarttım.
'' Sakin ol Rhea. Nefes al!'' Karis'i takip etmeye çalıştım. Daha sonra kendime geldim.
'' Bu da neydi?!'' yüzünde parlak bir gülümseme vardı.
'' Ne gördün?''
Ne gördüğümü ve kalbin cümlesini tekrarladım.
'' Başka bir şey gördün mü ya da duydun mu?''
'' Hayır, bu kadardı.'' Diğer duyduğum cümleyi söyleyecek kadar ona güvenmiyordum.
'' Benimle rahiplerin yanına gelmelisin Rhea. Sende beklediğimizden daha fazlası var.''
'' Ne demek istiyorsun?''
'' Rhea sen de kalbin enerjisini hissediyoruz. Ama tam olarak o değilsin. Eksik bir parça var. Onu bizimle tamamlayabilirsin.''
'' İstemiyorum.'' Kaşlarını çattı.
'' Beni zorunda bırakmak istemezsin Rhea. Şimdilik sana düşünmen için zaman vereceğim. Ama yerinde olsam güvenliğim için Ateş Prensi'ne güvenmezdim. Neden gidip ona senden önce oraya giden prenseslere ne olduğunu sormuyorsun?'' diyerek uzaklaştı.
Birsüre yerimden kıpırdayamadım. Sonra ayağa kalktım ve koşmaya başladım. Alaz'ıgörmek istiyordum. Bana sarılmasını ve beni her şeyden koruyacağını duymakistiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ulusların Yok Oluşu: Ateş Ulusu'na İtilen Toprak Prensesi
Fantasy'' Toprak Prensesleri'nin daha mütevazi olduklarını düşünmüştüm.'' Diyerek bana doğru yaklaşmaya başladı. '' Ne demek istiyorsun?'' '' Üzerinde böyle bir gecelik varken bence ne demek istediğim gayet açık.'' Diyerek daha çok yaklaştı. Gözlerine bak...