26 - Penaltı

1K 68 6
                                    

İyi okumalar!!
Umarım seversiniiiz!!
🤍🦁

-
[Kerem'den]

Bu sabah olanlardan beri Hira aklımdan çıkmıyor. Sanki ondan önce çıkıyormuş gibi.
Öpüşüyorduk hatta sevişiyorduk bile ama hâlâ net olarak ilişki hakkında konuşmamıştık. Normalde böyle şeylere tamamen karşı biriyken Hira aklımı başımdan almıştı ve şimdi onunla her ihtimali düşünüyordum.

Evde kendi kendime takılırken televizyonu açtım. Spor kanallarını gezerken bir maça denk geldim.

Barcelona - Real Madrid

Oturuşumu düzelttim. İlgimi tabii ki çekmişti. Maçın son dakikalarıydı. Spiker konuşmalarından anladığım kadarıyla İspanya lig kupası finaliydi ve penaltılara kalmıştı. Her iki takımda gergin haldeydi.

Gözüm Ekin Yener'e ilişti. Gergin bir haldeydi. Göz altları koyulaşmıştı ve göz kapakları şişti. Belli ki bir şey olmuş diye düşündüm. Hira ile aralarının nasıl olduğundan emin değildim ama Hira'nında şu aralar morali bozuk olduğundan belki diye düşündüm. Hira'ya bir ara sorarım diyerek düşünmeyi bıraktım.

İlk penaltıyı Barcelona'dan Gavi Pablo kullandı. Bu oğlana hâlâ deli gibi sinir oluyorum. Penaltı noktasına geldiğinde derin bir nefes alıp topa vurdu ve tabii ki gol oldu.

Penaltılar art arda kullanıldı. Kimse kaçırmamıştı ve Barça'nın son penaltısı için Ekin Yener penaltı noktasına geldi. Yüzünden düşen bin parçaydı resmen. Geri adım atıp topa vurdu. Kaleci çıkarır diye beklerken Ekin'in şutu direğe gitti. Şaşkın bir halde televizyona bakakaldım. Ekin kendini yere bıraktı. Elleriyle yüzünü kapattığı gibi omuzları titremeye başladı. Haline üzülmüştüm. Yiyeceği linç bayağı büyük olacaktı. Takım arkadaşları yanına gelip omzunu sıvazlamaya başladı. Ekin ayağa kalktı. Ağladığını görebiliyordum. Yürüyerek sahanın dışarısına çıktı. Televizyonu kapattım. O karamsar ana buradan bile tahammülüm olmadı.

-

[Hira'dan]

"Aç şu telefonu be çocuk."

Ekin'i dokuzuncu arayışımdı. Tabii ki açmadı. İnatla aramaya devam edecektim ama açmayacağını anlayınca Diego'yu aradım. İkinci çalışta açtı.

"Die, Ekin nerede?"

"Sana da merhaba, Hira. Biz soyunma odasındayız. Ekin gelmedi."

"Die senden bir şey istemem lazım, lütfen. Ekin'i bul. İyi mi değil mi bak ve benimle konuşması için ikna et. Lütfen."

"Tamam, tamam şimdi aramaya gidiyorum."

"Çok teşekkür ederim, minnettarım."

"Rica ederim."

Telefonu kapattım. Korkudan ve üzüntüden yerimde duramıyordum. Maça başlarken Ekin'in göz altlarını görür görmez zaten içim gitmişti. Birde son olay olunca ipler tamamen kopmuşu.

Ekin'in araması için beklerken telefondan gözümü alamıyordum. Mide bulantım artarken telefonun sesi duyuldu. Arayan kişiyi gördüğümde telefonu direkt açtım.

"Ekin, Ekin çok şükür. İyi misin, nasılsın?"

"Hira."

"Ekin?"

Gözlerimden yaşlar süzüldü. Onunda hıçkırık sesini duydum.

"Gerizekalıyım ben. Bir boku beceremiyorum."

"Ekin hayır, öyle bir şey yok."

"Öyle işte. Penaltı kaçırmak ne? Sanki beni çok seviyorlarmış gibi birde penaltı kaçırdım. Ne işim var benim burada?"

"Ekin, canım. Yok öyle bir şey. Herkes biliyor ne kadar iyi olduğunu. Olabilir böyle şeyler lütfen bu kadar üzme kendini."

"Nasıl üzmeyeyim. Maçın başında taraftarlardan bir grup ellerinde ki formamı yaktılar. Hazırladıkları pankartlarda bile tehditler yağdırıyorlar bana."

Kerem gibi.

"Hiçbirini haketmiyorsun. Senin yanındayım unutma. Özledim seni zaten. En küçük boşluğumda geleceğim ziyarete. Lütfen iyi ol. Arkadaşlarının yanına git. Eve geçince uzun uzun konuşalım."

Ekin'in derin nefeslerini duydum.

"Hira, Gavi'ye dediğin şeyi-"

"Ekin tamamen sinirdendi. Bunu da konuşacağız. Seni sevdiğimi bil."

Birkaç cümleden daha sonra telefonu kapattım. Sonunda sesini duyduğum için azda olsa içim rahatlamıştı. Tam telefonu bırakacakken yine telefon çaldı. Bu kez Kerem arıyordu.

"Efendim?"

"Güzelim, naber?"

"İyidir, senden?"

"İyi bende. Maçı izledimde, Barça'nın."

"Evet, bende."

"Sesin o yüzden kötü senin o zaman."

"Evet aslında."

"Futbol bu. Her şey var içinde."

"Doğru, Ekin'le konuştum zaten. Şuan istediğim tek şey yemek yemek ama ona bile halim yok."

"Hmm, anladım. Bi hal hatır sorayım dedim."

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim."

Telefonu kapattı. Konuşmamızı düşünerek yerimde oturuyordum. Arada Ekin'e yazıyor arada kendi kendime konuşuyordum. Derken zil çaldı. Kapıyı açtığımda donakaldım.

"Kerem?"

"Aç mısın?"

Alayla söylediği şeyle elinde tuttuğu pizza kutularına baktım.

-
Umarım sevmişsinizdiiir!
Oyları unutmayınnn!
🤍🦁



















Yankı   |  Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin