Bazı yürekler kendilerini bir yere ait hissetmek için ev ev gezerler. Peki sonuç? Kendilerini hiçbir yere ait hissetmezler. Çünkü ev olan onlardır aslında. Evini arayan başka bir yürek geldiğinde kendilerini tamamlanmış hissederler. Çünkü onların bir evden çok, bir yüreğe ihtiyacı vardır.
Evini arayıp bulamayan, bir yüreğe ihtiyacı olan herkese.. ✨️
...
Daha derine daldım. Nefesim yettiğince derine ittirdim kendimi. Birkaç balık yanlarına ulaşmamla etrafa kaçışırken tuttuğum nefesin ciğerlerime yaptığı baskıyı hissetmeye başlamıştım. Güneş ışınlarının vurduğu yere doğru ittirdim kendimi. Yüzeye çıkıp derin bir nefes aldığımda gözlerimi silip saçlarımı geriye doğru yatırdım. Ardından ise tekneye doğru yüzüp kendimi yukarı çektim. Havluyla üzerimdeki fazla suyu kurulayıp belime bağladım. Üst kata çıktığımda İrem güvertede güneşleniyordu.
"Üçüncü derece yanık olacaksın," dedim yanındaki tabağa uzanıp ağzıma bir vişne atarak. Çekirdeğini çıkarıp tabağın kenarına bıraktım.
"Kırkta yılda bir tatile geldik, İstanbul'a döndüğünüzde ilk bakışta tatil havası görsün insanlar. Sen de yüzeceğine gel biraz yanıma yat."
"Yanmak isteyen kim?" derken yanındaki şezlonga oturmuş bacaklarıma güneş kremi sürüyordum. Bir elini uzatıp yanındaki kokteylinden birkaç yudum aldı.
"Zaten gören de Alanya'ya değil de Rize'ye gitmişsin sanar. Öyle bir beyazlık."
"Sonra kızarmış tavuk gibi oluyorum, geçen seneyi hatırlamıyor musun? Sırtüstü yatamıyordum. Yok, benim dilim yani bir kere. Gelmeden güneş kremi stokladım resmen." Kendini tutamayıp güldü hafifçe. Yeniden uzanıp şapkasıyla yüzünü kapattı.
"Bu arada telefonun çaldı."
"Kim aradı?"
"Bilmem, kalkıp bakmaya üşendim."
"Kıçını kaldırsan şaşarım zaten," diyerek ayağa kalktım. Çantamın içinden telefonumu çıkarıp arayan kişiye baktım. Hem babam hem abim aramıştı. Tabii ki önce babamı aradım. Birkaç kez çaldı, açmadı. Ardından abimi aradım. İkinci çalışta açtı.
"Efsun.."
"Abi? Aramışsın?"
"Nasılsın diye merak ettim kardeşim. Etmese miydim?" Bu niye benimle bu kadar nazik konuşuyordu ki? Kesin yanında kız vardı. Telefona doğru büyük bir kahkaha attım.
"Ne oldu? Kız var diye sövemiyorsun değil mi? Oh canıma da değsin! Nazik öküz olmuş benim abim." Yeniden kahkaha attım. "Öküzden nazik öküze. Bu da bir gelişme abi üzülme."
"Aynen Efsun, şimdi kapatıyorum. Sonra yine konuşuruz nasılsa." Alttan alttan tehdit ediyordu. Evet, abimi on yıl görmesem tehditkâr ses tonundan tanırdım.
"Kapat, keyfimi bozma benim." Yüzüne kapattım. E her zaman o mu kapatacak canım? Hazır yanında kız varken değerlendirmek gerek, değil mi? Telefonumun teknenin hoparlörüne bağlayıp eğlenceli bir Sezen müziği açtım. Ayağa kalkıp dans ede ede İrem'in yanına döndüm. "Kalk kız! Oynayacağız!"
Başını kaldırıp bana baktı. Garip dansımı gördüğünden kahkaha attı. Ben de hem dans edip hem de yüksek sesle şarkıya eşlik ediyordum. Bir anda ayağa kalkıp dansıma eşlik etmeye başladığında hem kahkaha atıyor, hem şarkı söylüyor, hem de dans ediyorduk.
"Aşk ile Allah Allah!
Vur tefe vur zile yallah!!
Cihan da böyle yanıyor yansın!
Yosmam salla!!Salla, salla!
Gül memeler çağlasın!!
Salla, salla!
Yer yerinden oynasın!!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
Teen FictionKaradeniz mafyası!! Efsun Sezin Tunçoğlu gittiği tatil beldesinde bir adamla karşılaşacak ve onda aklı kalacaktır. O günden sonra tesadüfler silsilesi baş verecek, ikisinin de yüreğinde bir sevda filizlenecektir. Bu sevdanın arkasında gömülmeye yüz...