Sekize yarım saat vardı. Bir takside öylece Gizem'in kliniğine doğru gidiyordum. Ellerim karnımın üzerinde, gözlerim yaşlıydı. Oğuz bir saat kadar önce dilekçenin fotoğrafını atmıştı. Okumuştum ve bir ekleme yapmak istemediğimi söylemiştim.
Taksinin ücretini ödeyip kliniğin önünde durdum. Derin bir nefes alıp bahçesine girdiğimde küçük bir köpek havlayarak ayaklarımın dibine kadar koşmuştu. Hızla gözlerimden düşen yaşları sildim. Dizlerimin üzerine çöküp köpeğin başını okşadım. Ardından ise ayağa kalkıp içeri girdim.
"Hoş geldiniz," dedi danışmadaki genç kadın.
"Gizem Hanım için geldim. Geleceğimden haberi var."
"Ah evet, söylemişti. Efsun Hanım değil mi? Hemen karşıdaki odada."
"Teşekkür ederim, kolay gelsin," diyerek adımlarımı karşıdaki kapıya doğru çevirdim. Kapının üzerinde Gizem'in ismini gördüğümde durdum ve kapıyı iki defa tıkladım. İçeriden sesini duyduğumda açtım.
"Efsuncuğum," dedi gülümseyerek. Ayağa kalkıp bana sıkıca sarıldı.
"Nasılsın?" dedim gülümsemeye çalışarak, fark etti.
"Ben iyiyim de, sen pek iyi gözükmüyorsun. Gel. Otur şöyle." Kendi yerine oturmak yerine karşılıklı konulmuş tekli koltuklara, karşıma oturdu. "Çok özlemişim seni."
"Ben de seni Gizem. Keşke normal bir şekilde oturup konuşsaydık."
"Bana ne olduğunu anlatmak ister misin? Lisedeyken, birbirimize her şeyimizi anlatırdık."
"Evet," dedim ufak bir tebessümle. "Gizem ben evlendim ve şu an boşanma aşamasındayız. Aynı zamanda da hamile olduğunu öğrendim."
"Aldırmak mı istiyorsun?" Başımı salladım. "Eşinin.. Yani bebeğin babasının bundan haberi var mı?"
"Var. O da istemiyor."
"Peki o hâlde. Normalde biz kürtaj işlemi için hem anneden hem babadan öncesinde bir form doldurmalarını istiyoruz. Ama sen benim çocukluğumsun," gülümsedi. "Babası sonrasında gelip imzalasa da olur. Ama mutlaka imzalamalı."
"Tamam, söylerim. Yarın, gelir imza için."
"Önce bir bebeğe bakalım istersen. Ne dersin?"
"Olur."
"Sen sedyeye geç. Karnını aç. Ben hemen geliyorum." Başımı sallayarak ayağa kalktım. Sedyeye uzanıp üzerimdeki kazağı kaldırdım. Pantolonun önce üzerindeki kemeri, ardından düğmesini açıp biraz aşağıya indirdim. Gizem yanıma önlüğüyle geldi. "Bu biraz soğuk olabilir," diyerek karnıma soğuk bir jel sıktı. Probun ucunu karnımda gezdirmeye başladı. "İşte burada," dediğinde bakışlarımı ekrana çevirdim. Parmağıyla küçük bir yeri işaret etti. "Beş hafta beş günlük. Altıncı haftaya girmek üzeresiniz. Şu an bebek bir bezelye tanesi kadar. Her şey normal gözüküyor. Kalp atışlarını dinlemek ister misin?"
"Evet," dedim yutkunarak. Saniyeler sonra hızlı bir o kadar da ürkek atışlar duymaya başladım. Gözlerimden yaşlar süzüldü.
"Efsun, aldırmak istediğine emin misin arkadaşım?" dediğinde hızla başımı sallayarak onayladım. Babası istemiyor Gizem. Nasıl aldırmam?"
"Babası istemiyor diye mi yani?"
"Ben de istemiyorum." Kendimi kandırıyorum Gizem. Şimdi çıkıp gelse.. Neyse.
"Öyle diyorsan. İstersen geçelim." Başımı salladım. Bana bir peçete uzattığında tesekkür edip aldım. Karnımın üzerini sildim. Kapıya ilerleyip seslendi. "Ayşe Hanım, bakar mısınız?" İçeri girdi. Ayağa kalkıp kendimi topladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
Ficção AdolescenteKaradeniz mafyası!! Efsun Sezin Tunçoğlu gittiği tatil beldesinde bir adamla karşılaşacak ve onda aklı kalacaktır. O günden sonra tesadüfler silsilesi baş verecek, ikisinin de yüreğinde bir sevda filizlenecektir. Bu sevdanın arkasında gömülmeye yüz...